Betül Gökçe AKGÖL'ün 2 Ağustos 2024 tarihli yazısı: Gelecek İçin Bir Umut: Sporun Kapsayıcı Geleceği

Filenin Sultanları’nın spor dünyasında yarattığı etkiyi tartışırken, televizyon ekranlarından gözümüze çarpan Vestel reklamlarını göz önüne getirmekte fayda var. Futbol ile özdeşleşmiş anlarda, futbol topunun yerini voleybol topunun aldığı bu reklamlar, bir dönemin değişiminin simgeleri olarak dikkat çekiyor. 90’ların sonlarında yükselen voleybol, futbolu gerçekten tahtından edebildi mi? Türkiye, bir voleybol ülkesi haline geldi mi ve bunu nasıl başardık?

Ege’nin küçük bir kasabasında yaz akşamları, genç-yaşlı herkesin katıldığı voleybol maçları, sosyal yaşamın ayrılmaz bir parçası gibi gözükse de bu kitle evlerine döndüğünde, televizyonda izlenen spor genellikle futbol veya basketbol oluyor. Bu durum, 2024 yılına kadar çok şeyin değişmediğini gösteriyor.

Filenin Sultanları’nın son üç ayda kazandığı üç büyük kupa, uzun zamandır yaşamadığımız kolektif bir heyecan yarattı. Bu tür bir coşkuyu en son UEFA Euro 2008’de ya da 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’nda yaşamıştık. Şehir meydanları ve parklar dolup taşarken, yol boyunca bir araya geldik. Bu sürecin bir parçası olarak, Tarkan’ın Sultanlar’ı desteklemesi, duygusal bir bağ yaratmış durumda. Bu başarı, sadece sportif değil, kültürel ve politik anlamda da büyük bir etki yarattı.

Voleybol tutkunlarının bu başarıyı hak etmediğini söylemek yanlış olur. 2021 Ağustos’unda, Avrupa Şampiyonası çeyrek finalinde Polonya’yı 3-0 yenmemiz gibi başarılar, bu yıl da kendini tekrarladı. Filenin Sultanları, voleybolu sadece anlık bir popülerlik değil, istikrarlı bir başarı ile temsil ediyor. Bu başarı, yıllar süren adım adım ilerleme ile elde ediliyor.

Türkiye genel olarak spor istikrarında sıkıntılar yaşasa da kadın voleybolu bu istikrarın bir örneğini oluşturuyor. Voleybolun bu başarısı hem milli takım hem de kulüp düzeyinde sürdürülebilir bir başarı öyküsü sunuyor.

VakıfBank Kadın Voleybol Takımı’nın başarısı, bu istikrarın bir sembolüdür. Gözde ve Özge Kırdar kardeşler ile Giovanni Guidetti’nin öncülüğündeki bu ekip, bir lisenin spor salonunda başlayan yolculuklarının sonucunda Avrupa’nın zirvesine oturdu. Guidetti’nin Türkiye’deki ilk yıllarında karşılaştığı zorluklar, Futbol kültürüne alışkın bir sistemin değişim sürecini gözler önüne seriyor. Almanya’daki düzenli çalışma disiplininin Türkiye’deki bazı sporcular arasında eksik olduğunu belirten Guidetti, bu farkın da üstesinden gelinmesi gerektiğini vurguluyor.

VakıfBank’ın başarısı, sadece bir kulüp değil, tüm voleybol ekosistemini etkiledi. Günümüzde VakıfBank, Eczacıbaşı ve Fenerbahçe gibi kulüpler, Avrupa’nın prestijli yarışmalarında güçlü rakipler haline geldi. Guidetti’nin 2008’den beri VakıfBank’ı çalıştırması ve 2017’de milli takımı devralması, bu başarıların temel taşlarını oluşturdu.

Futbol, Türkiye’de büyük bir popülerliğe sahip, ancak voleybolun bu başarılarına rağmen, medyada ve toplumda genellikle ikinci planda kalıyor. 2016’da Vestel’in “Vestel Venus Sultanlar Ligi” olarak sponsorluk yapması ve 2021’de “Biz Voleybol Ülkesiyiz” sloganıyla kampanya başlatması, bu algıyı değiştirmeye yönelik önemli adımlardır.

Milletler Ligi’ni üçüncülükle tamamlayan A Milli Voleybol Takımımızın son şampiyon Çin’i yenerek çeyrek finallere yükselmesi, bu başarının daha geniş bir kitleye ulaşmasını sağladı. Futbol takımlarının başarısızlığı ve voleybolun kazandığı bu önemli başarı, medyanın dikkatini çekmiş olsa da voleybolun popülerliği hala futbol kadar geniş bir yankı uyandırmıyor. Ancak bu durum, başarılarına gölge düşürmemeli. Onlar ülkemizin takım sporlarında elde ettiği en büyük başarıyı elde ettiler ve bunu eleştirilirken yaptılar. Avrupa şampiyonu olduklarında takımın kazanacağı paranın, bir futbolcunun imza parasına denk olduğu bir ekonomide yaptılar. Hep pozitif kalmayı, tüm heyecanlarına rağmen güzel mesajlar ve çok düzgün İngilizce röportajlar vermeyi başararak yaptılar. Müzede duracak üç kupa değil, Cumhuriyet değerlerini taşıyan sporcu idoller armağan ettiler ülkenin gençlerine. Ve tüm bunları bir anda şans eseri değil; Arzu Göllü, Özlem Özçelik, Esra Gümüş Kırıcı, Kırdar kardeşler, Naz Aydemir Akyol ve Neslihan Demir gibilerinin yarattığı mirasın üzerine koyarak yaptılar.

Voleybolun elde ettiği bu başarılar, diğer sporlarda da benzer bir sistemin uygulanabileceğini gösteriyor. Uzun dönemli planlamalar, genç yeteneklerin desteklenmesi ve sabır, Türkiye’nin spor kültüründe köklü değişimlerin kapısını aralayabilir. Voleybol Federasyonu Başkanı Mehmet Akif Üstündağ’ın belirttiği gibi, Türkiye bir spor ülkesi olabilir. Voleybolun ortaya koyduğu sistem ve başarı, diğer spor branşlarına da ilham kaynağı olabilir.

Türkiye, belki futbol popülaritesinde kalabilir ama voleybol gibi spor dallarında uluslararası başarılar yakalamak ve bu başarıları sürdürülebilir bir sistemle desteklemek mümkündür. Bu, sadece voleybolun değil, tüm spor dallarının gelişimine katkıda bulunacak bir vizyonun ifadesidir.