R. Bülend KIRMACI'nın 2 Ağustos 2024 tarihli yazısı: 9 Dakikada Boşanma!

Evlilik kutsal, aile saygın bir kurum.

İki benzemez diye başlayan hayat yolculuğu, yaş aldıkça, eşlerin birbirine benzemesi ile seyrediyor.

Erkek egemen toplumda veya feodal ilişkilerin bağlamındaki değerlendirmeler bırakalım derinde kalsın...

Biz daha yüzeysel alanda bir analiz yapalım...

Bizim gibi Akdenizli toplumlarda iki tarafın ailesi de izdivaç konusunda fazlasıyla müdahil olabiliyor...

Sanayi toplumunda görücü usulü ile evlilik ricat ediyor, gençler, daha çok faaliyet ve ilgi alanlarıyla kesişen ilişkiler kuruyor.

Bu tanışıklığın sağlam bağlara dönüşmesi bin elekten geçen (bilinçaltı ve yetişme koşullarından etkilenen) bir dinamiğe karşılık gelse de; sonuçta elek değil felek hükmünü icra ediyor...

Hayatta en zor şey insan idaresi. Hatta insanın kendisini idare etmesi daha da zor...

İki insan bir eve bazen sığmıyor, samanlık seyran olmuyor, bazen de en sarp kayalıklar omuz omuza aşılıyor.

Bu sonuncusuna mutlu aileler diyoruz. Aile kurumunun devletçe de desteklenmesini fazlasıyla önemsiyoruz.

Ne var ki bizim toplumumuz zaten pek mutlu değil! Yapılan tüm araştırmalar günü kurtarmaya çalışan ve geleceğe kaygıyla bakan insanların toplumu olduğumuzu işaret ediyor.

Bunun başlıca nedeni ise, maddiyat.

İş bulmak ve yuva kurmak zor. Beyaz eşya almak ve yenilemek daha da zor. Tatil imkânı zaten hak getire...

Bu koşullarda "ekmek girmeyen evlere boş tartışmalar giriyor" Tabii boş yere kalp kırmak insanın genetiğinde de var olan bir refleks olduğu için; Türkiye Dünyanın karı koca kavgası belki de en gürültülü ve hacimli beldelerinden biri haline geliyor...

Tartışma diyelim burada duralım. Gerçek bir yangın, kimin başlattığının önemi olmayan atın intikamına açılan cehennemin kapısı...

İşte evliliğin içinde olmazsa olmaz halde ger coğrafya ve belki de her ekonomik varlık düzeyinde olan bu "tartışma" (kavga) olgusunu bilim adamları incelenmiştir ve...

Ve "işin" adliyeye, meyhaneye, dâhiliye kliniğine veya adli tıbba düşünmeden sönümlenmesi için dokuz dakika kriterini belirlemişler...

Araştırma, ilişkilerde

"9. dakika riskini' ortaya çıkarmış olup, 10. dakikaya aynen girildiği takdirde evlilik bağının onulmaz derecede zedelenebileceğine vurgu yapıyor...

Almanya’daki Marburg Philipps Üniversitesinde yapılan araştırmaya göre, dokuz dakikadan sonra sesler daha da yükseliyor ve tartışmalar kontrolden çıkıyor.

Bu süreden sonra, taraflardan birinin kapıyı çarpıp gitme ihtimalinin çok yüksek olduğu belirtiliyor.

Araştırmaya göre, bu sürenin ardından çiftler birbirlerine meydan okumaya başlıyor ve ses tonları giderek yükseliyor.

Taraflar, "Ben haklıyım" diyebilmek için daha fazla bağırmaya başlıyor ve onuncu dakikada ipler kopuyor.

Mutlu çiftler ise dokuzuncu dakikaya ulaşsalar bile, ilişkilerini tamir edebilme kapasitesine sahip olabiliyorlar.

Bin emekle tesis edilen ilişkilerde tartışmayı bitirmek için uzmanlar, şu önerilerde bulunuyor:

Tartışmalara Mola Verin: Dokuz dakikadan sonra ara verip, sakinleşmeye çalışın.

Dinlemeyi Unutmayın: Karşı tarafı dinleyerek, anlamaya çalışın ve empati yapın.

Kontrollü Olun: Ses tonunuzu yükseltmeden, sakin bir şekilde konuşmayı deneyin...

Evet, hiç de kolay değil.

Ancak birlikteliğin bir hatırı ve her iki taraf için -hele de çocuklar varsa- bir sorumluluğu olsa gerekir.

Ne diyelim; siz siz olun 9 dakikayı geçmeden tartışın ve o gün veya gece bitmeden kesinlikle barışın.