R. Bülend KIRMACI'nın 3 Ocak 2025 tarihli yazısı: Kimin Bütçesi?

Yoksulluk sınırının altında milyonlar, açlık sınırına yakın milyonca insanımız var.

Ekonomik ve mali düzen, bankalardan yanadır; büyük sermayeden yanadır; “yandaşlardan” yanadır.

Beklenti enflasyonuna göre maaş zammı yapılmakta, gerçekleşen enflasyona göre vergi ve harçlar artırılmaktadır.

Gelir dağılımı Dünya’nın en bozuk ülkelerinden biriyiz; nüfusun en zengin kesimi gelirlerinin yarısını alırken, en fakir kesimleri yüzde iki kadar bir geliri elde edebiliyor.

Verili koşullarda “büyüme” yoksullaştıran bir büyüme olarak bizi orta gelir tuzağında hapsetmiş bulunuyor.

10 liralık dışarıya mal satmak için, 8 liralık dışarıdan mal almak zorundayız.

Şirketlerin de, emekçilerin de vergi yükü ağır; dolaylı vergiler çok yüksek, aktüeryal açık büyüyor; özelleştirilecek mal da kalmadı ancak dereler, havzalar, doğal alanlar yağma altında.

Enflasyonu yamamak, cari açığı gizlemek için bütçeler ve vergiler çalışıyor adeta…

İş güvencesi ve iş güvenliği “ağır yaralı”, sosyal devlet “ölmek” üzere; siyasi ikbale bağlanmış sosyal transferlerle günübirlik yaşayan ve yarından umudunu kesen gençleri ile karmaşa ve karamsarlık içinde olan bir toplumumuz var…

Ailesinin yanında bakımı sağlanamayan çocukların sayısı önümüzdeki yıl 200 bin olacak.

Yine önümüzdeki yıl elektrik faturasını bile ödemek için 4 milyon 100 bin aile desteğe muhtaç hale gelecek.

Sağlık sistemine borcu bakanlık tarafından “kapatılması gereken” kişi sayısı da 9 milyon 700 bine yükselecek.

İşte bu tablo ve bu örnekler ışığında 2025 yılı Bütçesi, 21 Aralık’ta TBMM Genel Kurulunda kabul edildi…

İktidara göre “halkın bütçesi”; muhalefete göre “Sarayın ve yandaş müteahhitlerin bütçesi”…

Düşünelim geride bıraktığımız on yıllara bakalım: Acaba Türkiye’den yurt dışına (bireysel yatırım: ev, arazi, araba almak için) 450 milyar dolar çıkmış mıdır? Bunu önlemek için ne yapılmıştır?

Acaba geride bıraktığımız 40 yıl boyunca bölücü terör örgütü ile mücadele bize 450 milyar dolara mı mal olmuştur? Terörle müzakere yanılgısının bu yaranın sürmesinde etkisi ne kadardır?

Geride bıraktığımı yıllarda fabrika, işlik, atölye, tersane, liman, baraj anlamında ve özelleştirme kapsamında “elden çıkarılan” varlıklar 450 milyar dolara ulaşmış mıdır?

Evet, bu sorular ciddi sorunlarımızın da temelidir.

Ekonomide paradigma, yol ve yöntem, denetim ve verimlilik konusunda değişmesi gereken bir temel ihtiyacı, bir bilimsel gerekliliği önümüze koyan bu gerçeklerdir…

Buna karşılık ’25 Bütçesi geçti… Peki, sormak lazım:

Öğretmenler günü ikramiyesi neden kabul edilmedi?

Kredi Yurtlardan öğrenim kredileri oranları neden yükseltilmedi?

Doğalgaz hizmeti alamayan köylerde hane başına destek niçin gündeme alınmadı?

Çiftçinin mazotundan hala ÖTV alınmasının hangi gerekçesi vardır?

Bu ekonomi halkın, bu mali yapı kalkınmanın değildir ki, bu bütçe halkın ve kalkınmanın olsun!