Utku KABAKCI'nın 1 Ocak 2025 tarihli yazısı: Basına Atılan En Klas Çalım

Takvim yaprakları 25 Ocak 1995 tarihini gösterirken, Premier Lig’de şampiyonluk yolunda çabalayan Manchester United, Crystal Palace ile dış sahada karşı karşıya gelir. Bu müsabakada öyle bir hadise cereyan eder ki çok uzun yıllar spor basınının gündeminden düşmez. Karşılaşmanın 48’inci dakikasında Manchester United’ın efsane oyuncularından Eric Cantona, kırmızı kart görerek oyun dışına çıkarken rakip takım taraftarlarından biri kendisine ırkçı ifadelerle hakaret etmeye başlar. Bunun üzerine Cantona, yönünü değiştirir ve sahaya çok yakın bir yerde oturan bu taraftara uçan tekme atar. Söz konusu olayın kendisi de fotoğrafı da ikonikleşir ve dünya futbol tarihinin en ilginç olayları arasındaki yerini alır.

Bu hareketinden dolayı çok ağır cezalara çarptırılacak olan oyuncunun yöneticileri kamuoyunun tepkisini azaltmak için Cantona’ya bir basın toplantısı düzenleyerek ılımlı konuşması, özür dilemesi yönünde baskı kurmaya başlar. Ne var ki oyuncu yaptığı davranıştan herhangi bir pişmanlık duymamaktadır. Hatta daha sonraki açıklamaları bize bununla övündüğünü de gösterir. Ancak Cantona, kulüp idarecilerinin ısrarına dayanamaz ve basın toplantısı organize edilmesini kabul eder. Tabii olayın kendisi sansasyonel olduğundan gazetecilerin bu toplantıya ilgisi de yoğun olur.  Toplantıda herkes Cantona’nın olayı anlatmasını, pişmanlık duyduğunu söylemesini beklerken futbolcunun ağzından “Martılar, balıkçı teknesini takip ederken, sardalyaların denize atılacağını düşünürler” cümlesi çıkar. Oyuncu başka hiçbir açıklamada bulunmadan toplantıyı noktalar. Basın toplantısının ardından medya bu kez de futbolcunun olaya ilişkin kullandığı bu sözün anlamının peşine düşer. Fakat Cantona, epey bir zaman tartışmalara sebep olan cümlesine ilişkin açıklamada bulunmaz.  Oyuncunun kullandığı sözün derinliği, felsefesi, hangi gizli anlamı barındırdığı uzun uzun tartışılır.

Olayın üzerinden yıllar geçtikten sonra toplantıda sarf ettiği cümleye ilişkin açıklamada bulunan Eric Cantona, bahse konu cümlenin pek bir anlamı olmadığını, ağzından öylece çıktığını, konuşmaya zorlandığı için belki de bilinçaltının böyle bir tepki verdiğini ifade etti. Cantona, felsefi bir manası yoktu dese de bilerek ya da bilmeyerek aslında tek bir cümleyle basının çalışma pratiğini, motivasyonunu özetlemiş oldu. Çünkü gazeteciler her zaman için o en büyük balığın peşindedir. Ancak bu örnekte olduğu gibi bazen istisnalar meydana gelir ve avlanan avcının kendisi olur.