Utku KABAKCI'nın 29 Ocak 2025 tarihli yazısı: Ya Çözüm Diye Sunulan Sorunun Tam da Kendisiyse
Postmodern çağda sanki her şey ama her şey zıddıyla yer değiştirmiş gibi değil mi? Eskinin o keskin sınırları artık yok. Bu nedenle de birey tam olarak nerede olduğunun, ne yaptığının hatta kim olduğunun ayırdına varamıyor. Kim bilir belki de bu yönünü yitirme hâlinden doğmuştur günümüz insanının boşlukta savruluyor hissi. Savrulurken bizlere uzatılan her dal ise tutunmak için çok ince ve kırılgan. Yani sorunlarımıza çözüm(!) olarak sunulan şeyler aslında geçerli reçeteler değil. Onlar daha çok problem makinesi gibi işleyen sistem dediğimiz çarkın kusurlarını örtmek için uydurulmuş hikâyeler. Üstelik bu hikâyeleri yazanlar, anlatanlar eskisi kadar mahir değil. Hâl böyle olunca, daha da görünür oluyor ilaç diye verilenin aslında zehir olduğu.
Sistemin noksanlıklarını yine sistemin işaret ettiği yöntemlerle gidermeye kalkmak pek de makul görünmüyor. Peki ne yapmak gerek? Bir nebze de olsa yaralarımıza pansuman olabilecek bir çıkış yolu bulmak mümkün mü? Bu soruların büyüklüğünün ve yanıtlarının buraya sığdırılamayacak kadar derin olduğunun şuurunda olmakla birlikte naçizane şu küçük hususa işaret edebilirim:
Bazen önümüze çözüm olarak getirilenin, pazarlananın aslında sorunun tam da kendisi olabileceği düşüncesini daima akıllarımızın bir köşesinde tutmalı ve çıkış yolunu soruna sebep olan yerde aramaktan vazgeçmeliyiz. Burada mühim olan husus, mümkün olduğunca dönüştürebilmeyi denemektir. Yani problemin kaynağı olan her ne ise eğer tamir edilemeyecek kadar paslanmışsa bunda ısrar etmek yerine dönüştürmeyi tercih etmek daha akılcı bir hamle olabilir. Aksi takdirde yapılan, çıkmaz sokağın bizi denize kavuşturacağına inanmaktan farklı bir şey değildir.
Tüm bunların muhasebesi yapıldıktan sonra artık başkalarının bizlere uzattığı o cılız ve kırılgan dallardan umut beklemek yerine kendimizin kök salacak bir ağaç dikmesi gerektiği gerçeği çok daha kolay bir şekilde idrak edilecektir. Sonrasında emek vererek büyüteceğimiz o ağacın gölgesi ve meyvesi bize hem soluklanacak bir tutamak noktası hem de biraz olsun güven duygusu ve ağız tadı verebilir.