Utku KABAKCI'nın 18 Aralık 2024 tarihli yazısı: Dijital Mecralarda Güvensizliğin Karanlığına Savrulmak
Dijital mecralar, bilhassa son yıllarda bireylerin haberlere ve bilgiye erişim biçimlerini köklü şekilde değiştirdi. İnternetin yaygınlaşması ve sosyal medya platformlarının yükselişe geçmesinin ardından kullanıcılar kendilerini bilgi(!) bombardımanının altında buldu. Söz konusu mecralarda üretilen doğruluğu ve niteliği kendinden menkul içerikler bireylerin zihnine nüfuz ederek büyük bir çürümeye sebep oldu. Bu tür içeriklere aşırı maruz kalmanın bireylerin düşünsel süreçlerine, zihinsel sağlığına ve toplumsal bilince olan zararlarını ifade etmek için kullanılan “beyin çürümesi” metaforu da pek bir popüler oldu. Beyin çürümesi, basitçe zihinsel süreçlerin yavaşlaması, düşünsel derinliğin kaybolması ve isabetli analiz yapma becerisinin giderek zayıflaması anlamına gelir.
Sosyal medya hesapları üzerinden üretilen ve dolaşıma sokulan amaçsız, bayağı içeriklerin insan zihni üzerinde bırakacağı uyuşukluk hâli hem gerçeklik ile olan bağı zayıflatır hem de ancak soyut düşünebilme maharetiyle aşılabilecek karmaşık sorunların çözümünü güçleştirir. Sosyal medya hesapları kısa ve yüzeysel anlatıların çok hızlı bir şekilde tüketilmesi alışkanlığını yerleştirdi. Bu da beraberinde kullanıcıların dikkat gerektiren uzun vadeli işlerden ve düşünme metotlarından uzaklaşması neticesini doğurdu. Bahse konu edilen bu vaziyet de insanları hakikat arayışında yanlış yollara saptırarak güvensizlik ortamının karanlığına savurdu.
Yukarıda tarif edilen; zihinsel çöküş, dikkat dağınıklığı, empati yoksunluğu ve bilgi kirliliği gibi büyük problemlerin meydana gelmesine sebep olan çürüme hâlinin sadece tek tek bireyleri değil toplumları da tehdit ettiği ıskalanmamalıdır. Bu yüzden ilgili kurumların devreye girerek dijital dünyada mümkün olduğunca sağlıklı bir iletişim sürecinin işletilebilmesi için ortak akla dayanan çalışmalar yürütmesi elzemdir. Çünkü müdahale olmaksızın çürümenin büyümemesi ve kendi kendine iyileşmesi mümkün değildir.