R. Bülend KIRMACI'nın 13 Aralık 2024 tarihli yazısı: Üreten Yöneten
Aslolan nedir?
Ezmeden yönetmek, sömürmeden üretmek.
Bu noktada mıyız?
Hayır!
"Uyutuluyor, avutuluyor, soyuluyoruz"!
Tıpkı, Osman Pamukoğlu'nun söylediği gibi...
Oysa üreten, yöneten olmalıydı.
Ancak o zaman, düşünce "ezilmez"; emek, sömürülmezdi.
Biz, ekonomide bile demokrasiyi savunurken, sendikalar işlevsiz kaldı, meslek odaları giderek etkisizleşti.
Öyle bir demokrasi ki, sorun çözmüyor, hantal siyaset, kendisini topluma taşıtıyor.
İnsanoğlu 4. Endüstri Devrimi ve Uzay çağında rekabet ederken, biz, "meleklerin cinsiyetini tartışıyoruz".
Dünyada en büyük güç düşünce...
Dünyada en değerli insan, üreten insan...
Gel gör ki, özgürce tartışma ortamı ağır yaralı, faiz, rant ve sermaye gelirleri, gerçek üreticiyi, işçisi ile işvereni ile bir kara deliğe itmiş.
Türkiye'nin diplomaları meslek, meslekler düzenli iş, emeklilik insanca yaşam sağlamıyor...
El yordamıyla demokrasi, el parasıyla ekonomi bizi küme düşürmeye devam ediyor...
Üreten gerçek anlamda rafine veya alın-teri verenler, karar noktasında olsaydı; emin olun çok daha adil ve gerçekçi vergiler ve gelir dağılımı olurdu...
Bu ülkede samimiyetle düşünce üretenlerin ise, ekonomiden dış siyasete, planlamadan uygulamaya sözleri dikkate alınsaydı, bambaşka bir yaşam inşa edilebilirdi.
Eğer üretenin hasatta sözü yoksa, eğer "düşünenin" yönetim kararlarında etkisi yoksa; işte alın size, yoksulluk, yolsuzluk ve yozlaşma...
Yaşadığımız hayat budur...
Kalitesiz,
Güvencesiz,
Geleceksiz bir toplum tablosu oluşmuştur.
Demokrasiyi özümsemek, düşünsel ve fiziksel emeğe değer vermek; çağdaş olmak demektir.
Türkiye, iki temel sütun üzerinde yükselebilir veya irtifa kaybeder:
Üretim ve düşünce!
Siyasetten ve partiden önce toplum olarak yapmamız gereken seçim şudur:
Yükselecek miyiz, düşecek miyiz?
Karar vermemek ise, bu gün yakındığımız her sorunu gelecek kuşakların sırtına havale etmek anlamına gelecektir...