Betül Gökçe AKGÖL'ün 19 Kasım 2024 tarihli yazısı: Pandemi Sonrası Psikolojik İyileşme
Pandemi süreci, tüm dünyada milyonlarca insanın hayatında kalıcı izler bıraktı. Bu süreçte yaşadığımız kaygı, belirsizlik, kısıtlamalar ve sosyal izolasyon, ruhsal sağlığımız üzerinde derin etkiler yarattı. Şimdi, pandemi büyük ölçüde sona ermişken, toplum olarak eski hayatımıza geri dönmeye çalışıyoruz; ancak bu geri dönüş, herkes için kolay olmuyor. Birçoğumuz, normal hayata adapte olma sürecinde çeşitli psikolojik zorluklarla karşı karşıyayız. Peki, bu yeni dönemde hangi ruhsal sorunlar ön plana çıkıyor ve bu zorluklarla başa çıkmak için neler yapabiliriz?
Pandeminin insan psikolojisi üzerindeki en yaygın etkilerinden biri, belirsizlik ve kaygının hayatımızda daha büyük bir yer edinmiş olmasıdır. Salgın sırasında yaşanan kapanmalar, iş kayıpları ve sağlık endişeleri, pek çok insanın stres seviyesini artırdı. Toplum olarak güven ortamının zedelendiğini, özellikle sağlığımızı ve sevdiklerimizi kaybetme korkusuyla yüzleştiğimizi hissettik. Şimdi ise virüs büyük ölçüde kontrol altına alınsa da, bu kaygı hissi hala devam ediyor. Artık dış dünyada daha özgürce hareket edebiliyoruz, ancak içsel dünyamızda hâlâ kaygı bulutları dolaşıyor. Bu belirsizlik hissiyle başa çıkabilmek için bireylerin kendilerini daha iyi tanımaları, kaygılarını yönetme yollarını öğrenmeleri oldukça önemli.
Pandemi sonrası dönemin diğer bir önemli sorunu ise sosyal uyumda yaşanan zorluklardır. Salgın döneminde sosyal hayatın sınırlandırılması, birçok insanın yalnızlık ve sosyal izolasyon duygusunu derinlemesine hissetmesine neden oldu. Yeniden kalabalık ortamlara girmek, sosyalleşmek ve eski ilişkileri devam ettirmek artık birçok kişi için zorlayıcı hale geldi. Bu dönemde, bazı insanlar daha içe dönük hale gelmişken, diğerleri sosyal bağlarını zayıflamış hissetmekte. Normalleşmeye adapte olmanın yollarından biri, bu sosyal uyumsuzlukları kabul etmek ve adım adım yeniden sosyalleşmeye çalışmaktır. Bu noktada, arkadaşlarla veya aile üyeleriyle küçük grup etkinliklerine katılmak, yeniden bağ kurma sürecini kolaylaştırabilir.
Pandemiden sonra karşılaştığımız bir diğer önemli psikolojik zorluk ise iş ve özel hayat dengesi kurma sürecidir. Uzaktan çalışma, birçok çalışan için hem bir kolaylık hem de bir yüktü. Evde çalışmanın getirdiği esneklik, aynı zamanda sürekli çevrimiçi olma ve iş-özel yaşam ayrımını kaybetme sorunlarına yol açtı. Artık ofise dönmüş veya hibrit çalışmaya geçmiş olsak da, iş hayatında yeni bir denge kurmakta zorlanıyoruz. Bu durumda, iş saatlerinin belirginleşmesi, sağlıklı sınırların çizilmesi ve gerekirse profesyonel destek alınması, daha dengeli bir yaşam sürdürmeye yardımcı olabilir.
Pandemi sonrası psikolojik iyileşme sürecinde, bireysel farkındalık çok önemlidir. Herkesin pandemi deneyimi farklı olduğu gibi, iyileşme süreci de bireyden bireye değişiklik gösterir. Bu süreçte, kendi sınırlarımızı anlamak, ihtiyaçlarımızı fark etmek ve kendimize karşı anlayışlı olmak iyileşme yolunda atılacak önemli adımlardır. Meditasyon, yoga gibi rahatlatıcı aktiviteler ya da sanatsal faaliyetler, stresi azaltmada ve psikolojik iyileşmeye katkıda bulunabilir. Aynı zamanda, kendimizi suçlamak ya da başkalarıyla kıyaslamak yerine, pandemi sonrası dönemde yaşadığımız zorlukların doğal olduğunu kabul etmek de içsel huzuru artırabilir.
Sonuç olarak, pandemi sonrası normalleşme süreci, beklenenden daha zorlayıcı bir hal almış durumda. Salgının yarattığı psikolojik etkilerin üstesinden gelmek için sabırlı olmak, kendimize karşı anlayışlı davranmak ve gerekirse psikolojik destek almak oldukça önemlidir. Pandeminin hepimize öğrettiği en önemli derslerden biri, sağlığın her anlamda değerli olduğu gerçeğidir. Fiziksel sağlığımız kadar ruh sağlığımıza da özen göstererek, bu zorlu sürecin üstesinden gelmek için adım adım ilerleyebiliriz. Unutmayalım ki, normalleşme yolculuğumuzda her adım, bizi daha sağlıklı ve dengeli bir hayata yaklaştırıyor.