Yağmur TEMİZ'in 25 Haziran 2023 tarihli yazısı: Tuşlu Telefonlar Hayatımızdayken Her Şey Daha Güzeldi!
Eskiyi özlüyorum… Bugünkü teknoloji çağına neyse ki çocukken denk gelmedim. Benden sonraki nesil şanssız ki teknolojiyle doğdu.
Ben, her ne kadar teknolojinin içinde olmaktan böylesine yakınsam da “teknoloji bağımlısıyım” desem hiç yanlış bir cümle kullanmış olmam.
Sabah uyanır uyanmaz hatta gözüm kapalı haldeyken telefonuma bakarım. Yarı uykulu yarı uyanık halimde bile elim telefonuma gider. Bu alışkanlık mı bağımlılık mı gerçekten bilmiyorum. Bu durum beni rahatsız ediyor. Sonra geçmişe gidiyorum…
İlk telefonum tuşlu kırmızı kapaklı bir modeldi. Benim için dershaneye giderken aileme ulaşabileceğim bir araçtı yalnızca. Arada sırada yılan oyunu oynardım. Arkadaşlarım ile yazışsam “Whatsapp” uygulaması da yok. Sms var. Sms kullanımı da bir hayli kısıtlı.
Tuşlu telefondan ilk defa “Facebook” uygulamasına girmek benim için çok ama çok heyecanlıydı çünkü bu büyük bir olaydı. Okulun bahçesinde kızaklı telefonumda “m.facebook.com” adresine tıklayıp telefonum üzerinden “Facebook” uygulamasına girmiştim. İşte belki de benim teknoloji ile bağım o günden sonra başladı.
Bilgisayarım desek masaüstü, on saatte açılan bir şey. Bir tek Mario ve Barbie oynardım. Oyun saatim de ancak 1 saat sürerdi. Sonrasında zaten sıkılırdım. Çıkardım bahçeye arkadaşlarımla saklambaç, seksek, ebe-sobe oynamaya… Öyle özlüyorum ki o anları.
Yolda giderken sokakta oynayan(!) çocuklara bakıyorum da bir çember oluşturan çocuklar, yere çömelmiş elllerinde son model dizüstü bilgisayar ve telefonlar ile sokakta “online” oyun oynuyorlar.
Sosyallik içinde asosyalliği betimledim aslında. Onlara kızmak çok anlamsız olur. Eğer ben de bu çağa çocukken denk gelseydim onlardan bir farkım olmazdı. Çağa ayak uyduruyorlar, onlar ne yapsın ki…
“An” bir daha geri gelmiyor. İleride belkide tamamen sanal yaşayacağız. Her işimiz internetten olacak, belki sokağa bile hiç çıkmayacağız. Bilmiyorum. O zaman da geçmişe baktığımda (yani bugüne) ne derim bilmiyorum…