Ersan AKBAŞ'ın 14 Eylül 2024 tarihli yazısı: Will Smith’i Sinemaya Döndüren Film
Will Smith, oyunculuğuyla her dönem kendini geliştiren bir isimdi.
Sinemada basamakları tek tek çıkan oyuncu, zirveyi gördüğü anda ise bir anda tepetaklak oldu.
2022’deki talihsiz Oscar gecesinde yaşadıkları, onu bir anda dünya gündemine oturttu.
Smith, ‘Kral Richard’ ile Akademi tarafından En İyi Erkek Oyuncu ödülüne layık görüldüğü ödül gecesinde, sunucu Chris Rock’a attığı tokat ile gündemin bir numaralı ismi oldu.
O ana kadar ilmek ilmek ördüğü kariyeri, artık tehlikedeydi.
Hollywood’a en çok kazandıran aktörlerden biri olan yıldız isim, o geceden sonra istenilmeyen adam haline geldi.
Sadece bu mu?
O herkesin sempatikliğine hayran kaldığı Will Smith, öfke krizine yenik düşmüş haliyle günlerce manşetlerden inmedi.
Oyuncu, kariyerinin en zirve anında, sinemanın belki de en sansasyonel hareketine imza atarak tarihe geçmişti.
Bir anlık öfkenin, bir insanın hayatına neler yapacağının en iyi örneğiydi.
İşte o Will Smith, uzun bir sessizlik döneminin ardından, sonunda hiç de yabancısı olmadığı bir filmle sinemalara geri dönüş yaptı.
Bad Boys/Kötü Çocuklar, bizdeki tanınan adıyla ‘Çılgın İkili’ filmi, Will Smith’in ilacı oldu.
‘Bad Boys: Ya Hep Ya Hiç’, geçen haziran ayında, yaz dönemi filmi olarak Sony/Columbia Pictures tarafından sinemalara geldi.
400 milyon doları aşan küresel gişe hasılatı ile Will Smith’in üzerindeki kara bulutları dağıtan film olarak tarihe geçti.
Bad Boys, yaklaşık 30 yıllık bir seri…
İlk olarak 1995 yılında sinemalara gelen film, sırasıyla 2003 ve 2020 yıllarında da çekilerek üçlemeye dönüşmüştü.
Filmde Will Smith-Martin Lawrance ikilisinin birbirleriyle olan harika uyumu, seriyi bugünlere kadar getirdi.
Mike ve Marcus adlı iki dedektifin maceraları izleyiciyi sinemaya her daim çekti. Tıpkı 2024’te olduğu gibi…
Ama seri, bu filmle gösterdi ki artık metal yorgunluğuna ulaşmış.
Film ne çok başarılı ne de çok başarısız… Orta şekerli bir kıvamı var.
Aksiyon sahneleri çok ama çok iyi… Müziği ise harika…
İki ana karakterin kimyası hala tuttuğu için film kendisini rahatlıkla izletiyor. Ama hepsi bu kadar…
Çünkü senaryo çok basit:
“Bir önceki filmde ölen polis şeflerinin uyuşturucu kartelleriyle bağlantısı ortaya çıkınca Miamili polislerimiz, rahmetli şeflerinin adını temize çıkarmak için gözünü kırpmadan tehlikeye atlıyorlar”
Film, böyle bir senaryoyla doğal olarak kendini aşamamış.
Tüm olay örgüsü ezber bilindik şeylerle dolu.
Bir yenilik olmayınca haliyle oyuncular da tekrara düşmüş.
Sonuçta 1 saat 55 dakikalık bir yaz filmi ortaya çıkmış. Akıllarda bile kalmayan.
Öyle ki bir yıl aradan sonra filmi yeniden izleyin, çok rahat şekilde hiçbir şey hatırlamadan sıfır film gibi izlersiniz.
Bu da tersten de olsa ayrı bir başarı sayılır, film için.
Serinin geleceği, yaşadığı metal yorgunluğunu atlatmasına bağlı.
Çünkü film, 400 milyon doları aşan geliriyle yapımcısına belli ki beşinci filmi de çektirecek.
Ancak yaşlanan iki oyuncuya yarışır, bir senaryo yazılması şart.
Yoksa bir sonraki filmi, aksiyon sahneleri bile kurtaramaz.
30 yıllık bir seri, zayıf bir olay örgüsünün eline bırakılmamalı, aksine konusu ile masaya yeni bir şey koyan film olmalı…
Bu da Hollywood için çok zor olmamalı diye düşünüyorum.