Burak BALCI’nın 27 Ağustos 2023 tarihli yazısı: Başbakanın Havalimanında Karşıladığı MOSSAD Casusu!
Uluslararası ilişkilerde nasıl kadim dost yoksa istihbarat dünyasında da aynı kurallar geçerlidir.
Dostluk yerine çıkarlar ön plandadır.
Öyle de olmalıdır.
ABD ve İsrail arasındaki kadim dostluk ise tüm dünya tarafından bilinen bir durumdur.
ABD, deyim yerinde ise İsrail’in arkasında bir kale gibi durur.
Bu destek sayesinde İsrail, bölgenin dokunulmaz ülkesi olmuştur.
Ancak bu iki kadim dost ülkenin her alanda birbirini desteklediğini düşünüyorsanız biraz yanılıyor olabilirsiniz!
Gelin durumu biraz daha somutlaştıralım…
Yıl: 1980.
ABD’li istihbarat analisti Jonathan Pollard, Fransa’nın başkenti Paris’te tatilde.
Paris sokakları cıvıl cıvıl...
Pollard’ın keyfine diyecek yok.
Rutini bozan tek şey ise MOSSAD ajanlarının Pollard’ın birkaç adım gerisinde onu takip ediyor olması.
ABD ve İsrail arasındaki müthiş casusluk hikâyesi başlamak üzere.
Ve beklenen temas sağlanıyor.
İsrail’in nükleer güvenliğinden sorumlu olan ve MOSSAD’a bağlı istihbarat masası Lakam, Amerikalı istihbarat analisti olarak görev yapan Jonathan Pollard’a kendileri için çalışmayı teklif ediyor.
Önceleri isteksiz davranan Pollard, MOSSAD’ın aylık 2 bin 500 dolarlık teklifini kabul ediyor.
Pek tabii MOSSAD, bu aylık ödemenin yanı sıra lüks tatiller vs. gibi jestleri yapmayı da ihmal etmiyor.
İş başlıyor.
Pollard, binlerce sayfalık ‘top secret’ bilgileri MOSSAD’a iletiyor.
Sızdırılan bilgiler arasında Amerikan istihbaratının kalbi konumunda bulunan NSA’in (National Security Agency) kod kırma sistemiyle, Arap dünyasındaki ajanların kimlik bilgileri var.
Dahası Amerikan donanma sırlarını öğrenen yalnızca İsrail de değil!
İsrail istihbaratı içerisinde yer alan Rus ajanları da ABD’nin önemli sırlarına vakıf oluyor!
Pollard’ın gönderdiği bilgiler MOSSAD’ın iştahını kabartıyor ve her defasında daha fazla bilgi talep ediliyor.
MOSSAD şeflerinin sürekli yeni bilgiler istemesi ve Pollard’ın gizlilik derecesi yüksek bilgilere erişme arzusu ise malumun ilamı olarak Amerikan Donanma İstihbaratının radarına takılıyor.
Takip edildiğinden haberi olmayan Pollard, 1985 yılında Amerikalı ajanlar tarafından yakalanadı.
Pollard’ın casusluk operasyonu iki ülkeyi birbirine bağlayan köprüye dinamit koymuştu.
İsrail istihbaratı, kadim dostu Amerika’ya çok derin bir istihbarat kazığı atmıştı.
Tel Aviv hemen bir açıklama yaparak, “Bu münferit bir olaydır, Amerika içinde ve Amerika’ya karşı casusluk yapmama şeklindeki politikamızı çiğnememiz gibi bir durum söz konusu değildir” dedi.
Tel Aviv’in açıklamaları nasıl sizi, bizi tatmin etmediyse Amerika’yı da tatmin etmedi ve iki ülke ilişkileri neredeyse tarihinin en kötü dönemini geçirdi.
Başta Pollard’ın bir ajan olduğunu kabul etmeyen İsrail, 1997 yılında gerçeği açıklayarak Pollard’ın kendileri için çalıştığını itiraf etmek durumunda kaldı.
Pollard’ın resmen İsrail ajanı olduğunu kabul eden Başbakan Benjamin Netanyahu, seçim çalışmalarında Pollard’ı İsrail’e getireceği sözünü verdiyse de Amerika’dan eli boş döndü.
Netanyahu, Pollard’ı cezaevinde ziyaretle yetinmek zorunda kaldı!
Pollard, 2002’de Kuzey Carolina’daki bir hapishanede Netanyahu’nun ziyaretinin ardından 13 yıl daha cezaevinde yattı ve Kasım 2015’te tahliye edildi.
New York’ta çalışmaya başlayan Pollard, 2020 yılına kadar ABD’de ‘zorunlu olarak’ kaldıktan sonra ülkesine döndü.
Pollard, 2020’nin aralık ayında özel bir jetle Tel Aviv'deki Ben Gurion Havalimanı'na indi.
Pollard’ı havalimanında İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu karşıladı.
Kucaklaştılar, sohbet ettiler...
Pollard, daha sonra havalimanı asfaltını öperek İsrail hükümeti tarafından kendisi için tahsis edilen evinin yolunu tuttu.