Betül Gökçe AKGÖL'ün 26 Kasım 2024 tarihli yazısı: Mahalle Kültürü Nereye Kayboldu?

Bir zamanlar mahalleler, sadece birer yaşam alanı değil, aynı zamanda insanların birbirine destek olduğu, samimiyetin ve dayanışmanın hissedildiği birer sosyal merkezdi. Sabahları fırından yükselen taze ekmek kokusu, sokaklarda yankılanan simitçinin sesiyle birleşir, güne herkes birlikte başlardı. Çocuklar sokaklarda oyun oynarken büyükler sokak başında sohbet ederdi. İhtiyaç anında komşunun kapısı çalınır, dertler birlikte paylaşılırdı. Bu mahalle kültürü, bizi bir arada tutan görünmez bir bağdı. Ancak bugün o bağların giderek zayıfladığını hissediyoruz.

Peki, ne oldu da mahalle kültürü kaybolmaya yüz tuttu? Öncelikle şehirleşmenin getirdiği yaşam biçimi, bu değişimde önemli bir rol oynuyor. Yüksek binalar ve güvenlikli siteler, bir yandan konfor sağlarken, diğer yandan insanları birbirinden uzaklaştırdı. Artık aynı sokakta oturanlar bile birbirini tanımıyor. Eskiden akşam sofralarında komşuya yollanan bir tabak yemeğin yerini, soğuk ve mesafeli ilişkiler aldı.

Teknolojinin hayatımıza girmesi de bu dönüşümü hızlandırdı. Eskiden bir bardak şeker istemek için komşunun kapısını çalarken, şimdi market uygulamalarıyla ihtiyaçlarımızı saniyeler içinde halledebiliyoruz. Çocuklar için mahalle, birer oyun alanıydı; ip atlamak, saklambaç oynamak gibi aktivitelerle büyürlerdi. Oysa günümüzde sokaklar yerine bilgisayar ekranları ve tabletler çocukların dünyasını şekillendiriyor. Bu durum, sadece çocuklar arasında değil, aileler ve komşular arasında da iletişimi azaltıyor.

Ama mahalle kültürü tamamen kayboldu diyebilir miyiz? Belki de bu kültür, günümüz koşullarına uyum sağlayarak farklı bir şekilde varlığını sürdürüyor. Örneğin, mahalle pazarları hâlâ birçok insanın bir araya geldiği, sohbet ettiği ve alışveriş yaptığı yerler. Bayram ziyaretlerinde ya da apartman toplantılarında, eskiden hissettiğimiz o sıcaklığı yeniden yaşayabiliyoruz. Aslında kaybolduğunu düşündüğümüz bu değerler, biraz çaba ve farkındalıkla yeniden hayatımıza dönebilir.

Belki de yapmamız gereken, küçük adımlarla bu değişimi başlatmak. Komşularımızla selamlaşmak, onlarla daha fazla zaman geçirmek, çocuklarımızı sokakta oynarken desteklemek gibi basit ama etkili yollarla mahalle kültürünü yeniden canlandırabiliriz. Çünkü mahalle, sadece binaların olduğu bir yer değildir; anılarla, paylaşımlarla ve samimiyetle oluşur.

Bir "Merhaba" bile, kaybolduğunu düşündüğümüz değerlerin geri dönmesi için bir başlangıç olabilir. Unutmayalım, mahalle kültürü geçmişte olduğu gibi bugün de bizi bir arada tutan en güçlü bağlardan biridir.