Burak BALCI'nın 10 Mart 2024 tarihli yazısı: Önce Dövdüler Sonra Yemek Ismarladılar!
Aşağı-yukarı birçoğumuz en iyi arkadaşımızla bir tartışma yaşamışızdır yahut bir görüş ayrılığına düştüğümüz olmuştur. İnsan doğası gereği aksinin çok mümkün olmadığını düşünüyorum.
Bugün kavgayla başlayan bir dostluğun ilginç hikâyesini paylaşmaya çalışacağım...
Varan 1
Bir arkadaşım anlatıyor: "Yaklaşık 2 ay kadar önce trafikte ilerlerken Eskişehir yolunda bir araçla yol verme tartışması yaşadım. Karşı taraf rest çekti ben de altta kalmadım. Sonradan arabada 3 kişi olduğunu farkettim. Kısa bir matematik hesabıyla bu tartışmanın benim aleyhime sonuçlanacağını anlayınca oradan uzaklaşmak istedim. Ancak ok yaydan çıkmıştı! Trafikte tartıştığım kişiler, beni Ankara trafiğinde kovalamaya başladı. Ben de kaçtım. Çukurambar’dan çıkıp, Çetin Emeç Bulvarına girdim. Oradan Konya yoluna. Bir türlü peşimi bırakmadılar... Sonra AŞTİ'ye terminalin içine girdim, peşimden geldiler. Neredeyse yakalayacaklardı... AŞTİ'den çıktım. Bu kez İstanbul Yolu, Ulus, Kızılay derken beni 50 dakika gibi bir süre trafikte kovaladılar. Sonra Allah'tan peşimi bıraktılar... Öveçler Vadisinin kenarına arabayı bırakarak bir gölgeye geçtim... Nefes nefese kaldım... Çok şükür ucuz atlatmıştım!
Varan 2
Aradan bir ay geçti... Bu kez Yenimahalle'de kırımızı ışıkta geçen bir araca koma çaldım. Önüne bak dedim... Adam sağa çek dedi. Ben de aracı sağa çektim. Bu kez bire birdik. Ama tam o anda bir araba daha durdu. Arabanın içinden 3 kişi çıktı. Karşı taraf 4 kişi oldu ben yine tek başıma kaldım. Adamlar üstüme gelince ben de yandaki markete girdim. Peşimden geldiler. İri yarı olanı omzumdan tuttu ‘sen kim oluyorsun da bize artistlik yapıyorsun' dedi. Anlamadım abi dedim. ‘Sağa çek dedin çektik, derdin ne senin! dedi. Yok, abi ben markete gazete almaya geldim size sağa çekin filan demedim' dedim. Adamlar pek yutmasa da halime bakıp acıdılar galiba mevzuyu fazla uzatmadan gittiler... Bir-iki tehdit ettiler ama aldırış etmedim. Bu kez de kıl payı sıyırmıştım... Demek ki bir araç kırmızıda geçse dahi sesini çıkarmayacaksın...
Varan 3
Bu olaydan tam bir gün sonra İncek yolu üzerinden Çayyolu'na doğru gidiyordum. Hava kararmak üzereydi. Yolda ağır ağır giden bir traktör canımı sıktı. Yolu ortaladığı için korna çaldım. Onlar da ne var gibisinden el salladılar arkamdan... Ben de ne yalan söyleyeyim geçerken aşağı indirmeyin ağzınızı, burnunuzu kırarım ikinizin de dedim. Bir de küfür savurup yoluma devam ettim. Traktör kullanan iki kişinin bana yetişmesine imkân yoktu. Bu kez rahattım...
Aradan en fazla bir ya da 2 dakika geçti. Araç teklemeye başladı. Kaputu açtım. Duman çıkıyordu. Sonradan öğrendiğime göre triger kayışı kopmuş...
Olacak iş mi ne güzel eve gidip keyif yapacaktım diye düşünürken az önce küfür savurduğum iki kişi traktörü yolun kenarına park ederek yanıma geldi. (Bu arada az önceki tartışmayı unutmuş arabanın derdine düşmüştüm. Traktörün aynı yoldan geçerek az sonra yanıma ulaşacağını akıl etsem bir yere saklanırdım ya da kaçardım)
Üzerime gelen iki kişi, ‘Sen bize az önce küfür ettin' dediler... ‘Yok, abi etmedim, yanlış anlamışsınız. Eğer öyle çıkmışsa ağzımdan yine de özür diliyorum sizden dedim. Tabi adamlar beni dinlemedi. Her şey saniyeler içinde oldu. Bir-iki sillede beni yolun kenarına yatırdılar.
Önce tamam dayağı yedim, birazdan bırakırlar evime giderim dedim ama çok sinirlenmişler belli ki... Beni dövmeye devam ettiler...
Fazla takatim kalmayınca aklıma bayılma numarası yapmak geldi yoksa dayağın ardı kesilmeyecek... Beiki öldüm zannedip bırakıp kaçarlar diye düşündüm. Bayılmış gibi yapınca hemen durdular. Kalbimi dinlediler. Bu yaşıyor galiba bayıldı dediler.
Sonra beni de alıp motora bindirdiler. Hay Allah bu nerden çıktı şimdi dedim... Herhalde hastaneye gidiyoruz. Sonra çaktırmadan baktım Haymana tarafında bir köy yoluna girdik. Beni motordan indirip küçük bir gecekondu evine götürdüler... Arada bırakın ben iyiyim dedim ama dinlemediler.
Neyse gecekonduya girdik. Ev ahalisi toplandı... Yaralarımı temizlediler... Durum böyle olunca dayak faslının bittiğini anlayıp yataktan doğruldum. Ben iyiyim bırakın gideyim araba da yolun ortasında kaldı dedim... Merak etme biz arabayı kenara çekip anahtarı da aldık dediler...
Peki, şimdi ne olacak diye düşünürken aradan bir saat daha geçti. Sofra kurdular hep birlikte yemeğe oturduk. Yemeği yedik. Dedim ben artık gideyim, Allah razı olsun sizden karnımı da doyurdunuz dedim.
Çay da iç sonra gidersin dediler. Çay içtik, helva yedik ve saat 23.00 oldu. Ben gideyim dedim tekrar... İşin yoksa kal dediler... Yok dedim benim gitmem lazım ama tekrar uğrarım. Beni komşunun minibüsüne bindirdiler ve ilk dövdükleri yere bıraktılar. Ben de arabayı çekiciye yükletip bir taksiyle eve gittim... Tabi gitmeden telefon numaralarını aldım, şimdi ne zaman yolum düşse evlerine uğrayıp çaylarını içiyorum. Gelmediğim zaman gönül koyuyorlar... Beni dövenlerden Hakkı abinin kızı evleniyormuş haftaya inşallah düğüne gideceğim. Dayak Cennet'ten çıkma derlerdi de inanmazdım. Ben, dayağı çoktan hak etmiştim. Böylesi iyi oldu. Aklımıza geldikçe gülüyoruz... “