Handan IŞIKSAL'ın 6 Kasım 2024 tarihli yazısı: Geçmişin İzinde Korkularımız

Her bireyin başına gelmesinden korktuğu 'şey' aslında ya geçmişte kendisinin yaşadığı ya da yakınlarının yaşadığı kötü hatıralardan ibaret.

Birçoğumuzun hissettiği derin, açıklanamaz korkular aslında geçmişte yaşadıklarımızın bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Belki de bazıları için çok basit olarak tabir edilen olaylar bile zihinde derin izler bırakarak gelecekte de ortaya çıkıyor. 

Çocukluk dönemi, korkularımızın temelinin atıldığı en kritik dönem olarak biliniyor. O dönemde yaşanan travmalar, ihmal veya ani kayıplar yıllar sonra korkularımızın tetikleyicileri olabiliyor. Bu korkuların çoğu, aslında bizi korumak için gelişmiş tepkilerdir. İnsan beyni, tehlikeli olarak gördüğü durumlardan korunmak adına bu eski korku kalıplarını bilinçaltında saklı tutuyor.

Ancak korkular yalnızca kişisel deneyimlerden değil, aynı zamanda çevreden de beslenebilir. Bu durum ise öğrenilmiş korkular olarak adlandırılıyor. Ancak öğrenilmiş korkuların kişinin üzerinde bıraktığı etki, geçmiş travmalardan meydana gelen korkuların yanında çok daha azdır.

Geçmişte yaşananların etkisiyle ortaya çıkan korkular ile başa çıkmak zor olsa da, korkularımızın sebebini anlamak, onları aşmanın en önemli adımıdır. Sonrasında ise büyük bir cesaret gösterip onlarla yüzleşmek, daha sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmek için gereklidir. 

Bu süreçte geçmişin ağırlığından kurtulmak her zaman yalnız başına gerçekleştirilebilen bir eylem olmayabilir. Günümüzde psikolojik destek ve terapi yöntemleri, geçmişin yaralarını sağlıklı bir şekilde sarma konusunda oldukça fayda sağlıyor.

Geçmiş, yalnızca hafızalara kazınan güzel anılar ve verdiği hayat dersleri adına önemlidir; onu hiçbirimiz bir yük gibi taşımak zorunda değiliz.