Handan IŞIKSAL'ın 30 Ekim 2024 tarihli yazısı: Yapay Zekâ Çağı

“Yapay zekâ çağı” adı altında tabir edilen çağımız hem fırsatlarla hem de zorluklarla dolu bir dönem olarak tanımlanabiliyor. Bu tanımlama içinde olduğumuz yeni döneme karşı olan bakış açısına göre değişim gösterebiliyor.

Bu gelişimin yararlarını zararlarından üstün tutanlar ve gelişimin zararlarını yararlarından fazla kabul edenler arasında son bulmayan ve muhtemelen son bulmayacak olan bir tartışma konusu “yapay zekâ”…

Dijital devrimle başlayan dönüşüm, günümüzde yapay zekâ ile yeni bir boyuta taşınıyor. İnsanlar bilgiye geçmiştekinden daha hızlı ulaşabilme imkânı buluyor.

İnsanlar bu çağda yalnızca istenilen bilgilere hızlıca ulaşmakla kalmıyor, verileri işleyip karmaşık problemleri çözebiliyor. Yapay zekâ bu nedenle, teknolojinin evriminde bir dönüm noktası olarak görülüyor. Sağlık, eğitim, finans ve ulaşım gibi daha birçok sektörde bu gelişimin etkisi hissediliyor.

Aslında yapay zekâ teknolojik bir gelişme olarak kalmayıp, toplumsal yapılardan, ekonomik sistemlere ve etik anlayışına kadar birçok alanda köklü değişiklikler getiriyor.

Bu çağda rutin ve tekrarlayan işlerin çoğu yapay zekâ tarafından otomatikleştirilebiliyor. Bu durum bazı iş alanlarının ortadan kalmasına neden olurken diğer yandan yapay zekâ mühendisliği, robotik ve veri bilimi gibi alanlar, gelecekte büyük talep görecek meslekler arasında değerlendiriliyor.

Yapay zekâ çağında gündeme gelen en önemli konulardan birisi ise etik sorunlar. Bu noktada karar verme süreçlerinde şeffaflık, tarafsızlık ve adalet gibi prensiplerin korunması büyük önem taşıyor.

Yapay zekâ ancak eğitim, iş dünyası ve etik konularında dengeli bir yaklaşım benimsendiğinde, insan hayatını zenginleştiren bir güç olarak hayatımızdaki yerini koruyacak.