Sibel BAY'ın 30 Mayıs 2023 tarihli yazısı: Kamu Yayıncılığı ve Ticari Yayıncılık
1980’li yıllara kadar genel olarak bakıldığında radyo – televizyon sistemlerinde iki farklı modelden söz edilebiliyordu. Bu modellerden birisi ABD’nin başını çektiği, televizyon yayıncılığını özel sektörün bir işi ve ticari bir faaliyet olarak gören “ticari yayıncılık”, diğeri de Avrupa’da gelişen ve öncülüğünü BBC’nin yaptığı, yayıncılığı devletin bir kamu hizmeti olarak gören “kamu hizmeti yayıncılığı” idi.
Kamu hizmeti yayıncılığı; tüm nüfusa yöneltilen ve tam kapsamlı bir programcılık sunan, kâr amacı gütmeyen ve dolayısıyla ticari de olmayan bir yayıncılık türüdür. Bu yayıncılık vatandaşlara karşı sorumluluk taşır, hükümetlerden bağımsız, kamu mülkiyetinde olan ve kamunun mali desteğiyle hizmet veren bir yayıncılık türüdür. Kamu hizmeti yayıncılığı yapan kurumların görevi ise, izleyenleri “bilgilendirmek”, “eğitmek” ve “eğlendirmektir’’. Kamu hizmeti anlayışı, yayıncılığın kâr amacı gütmeyen ve birleştirici bir kurum olduğu ve toplumun tümüne kişisel ilerleme ve gelişmeye imkân verecek şekilde hizmet etmesi esasına dayanmaktadır. Kamu hizmeti yayıncılık felsefesinde, ticari değer taşısın ya da taşımasın toplumun tüm kesimlerine, çeşitli program türlerinin ulaştırılması ana amaç olarak görülmüştür.
TRT, kuruluşundan bu yana hem kamu hizmeti yayıncılığının temel felsefesine hem de yasaların kendine yüklediği amaca uygun olarak yayınlarını yapmaya çalışmıştır. Bu nedenle TRT, hitap ettiği toplumu eğitip, haber ve bilgi verirken aynı zamanda eğlendirmeye de uğraşmıştır. TRT, ilk yıllarında izler kitlesinin karakteristik özelliklerine, özellikle okuryazarlık, kırsal kesim ve kent nüfusu, istihdam alanları gibi demografik veriler etrafında vakıf bir kurum görünümü çizmektedir. Kurum yayıncılık faaliyetinde model aldığı, başta BBC olmak üzere Batı Avrupa televizyonlarının örgütlenme ve programcılık geleneğine olduğu kadar, kamu hizmeti yayıncılığı anlayışına da derin biçimde bağlıdır. Bu yönüyle TRT Kurumu, izlerkitlesinin öğretmeni, danışmanı, hikâye anlatıcısı ve boş zaman etkinlikleri organizatörüdür; sineması, tiyatrosu ve eğlence programlarıyla aile gazinosudur. Dolayısıyla TRT, çağdaş uygarlık düzeyini yakalamak yönünde bir bilinç yükseltme amacıyla; kültür sanat festivallerine, spor karşılaşmalarına, dünya olayları ve bilimsel teknolojik gelişmeleri yansıtan belgesellere, yabancı dizilere programcılığında her zaman ağırlıklı bir önem vermiştir.
1980’li yıllardan 1990’lı yıllara yayıncılıktaki temel değişim ticarileşmedir. Türkiye’de bu konudaki eğilimin yoğunlaşması seksenli yılların ikinci yarısına rastlamaktadır. Medya alanında ticarileşme, kamusal görevleri bulunan, liberal demokratik sistemde yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü kuvvet olarak hem diğer üç erki dengeleyen hem de denetleyen bir unsur olarak medyanın tamamen ticari alanın bir unsuru olarak görülmesi ve ekonomik çıkar çatışmalarının bir aracı haline dönüşmesidir. Dolayısıyla medya alanında ticarileşmenin hızlandığı 80’li yıllarda reklamcılık ve medya alanındaki paralel gelişmeler birbirini etkilemiştir. Yüksek ölçüde rekabetçi ortamda üretim için kaynak, sponsorluk ve reklamdan alınmış ve üretim kurumları, araçların satışı ile dolaylı biçimde reklam giderlerini sağlayarak yayın kurumlarını biçimlendirmiştir. Böylece yayıncılık sektörü, başlangıçtan beri rekabetçi bir yayıncılık pazarı olmuştur.
Ticari yayın kuruluşları ise izleyicinin eğlenme, neşelenme, rahatlama gibi gereksinmelerini karşılamaya yönelik programlara öncelik verirler. Ana gelir kaynağı reklamcılıktır. Ticari yayın kuruluşları için, izlenme oranı ya da payı öncelik taşır. Zira bu kuruluşlar için izlenme oranı ve payının düşmesi reklam gelirlerinin düşmesi anlamına gelmektedir. Ticari yayıncı kuruluşlarının kafasında yatan felsefe; çeşitli tür ve içerikte yayın yapmak değil, çok sayıda izleyiciyi ekrana bağlayacak eğlence ağırlıklı popüler programlar yapmaktır.
TRT, 1990 yılına kadar televizyon alanındaki tekel konumunu korumuştur. Ancak 1990 yılında Türkiye’nin ilk özel televizyonu Star 1’in yayına başlamasıyla birlikte TRT’nin tekeli sona ermiştir. Star 1’i diğer özel televizyon kuruluşları takip etmiştir. Bu ticari yayın kuruluşları yasasız bir ortamda yayın hayatına başlamışlar ve bu durum uzun bir süre devam ettikten sonra 1994 yılında yürürlüğe giren 3984 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunla son bulmuştur. Ticari televizyonların birbiri ardına yayına başlamalarıyla birlikte TRT sıkıntılı bir sürece girmiştir. Özel televizyon yayıncılığının başladığı yıllarında, TRT yayın içeriklerinde yeni ortama uyum sağlayacak hiçbir önemli farklılık yaratamamıştır. İzlenme oranlarında büyük oranda kayıplar yaşayarak, izleyicisini ticari kanallara kaptırmış, reklam gelirlerinin büyük bir bölümünü bu kuruluşlarla paylaşmak zorunda kalmıştır. Böylelikle TRT finansman olarak sıkıntı yaşamıştır. TRT ve ticari kanallar arasında reyting çatışmaları meydana gelmiş, rekabet ortamı oluşmuştur.
Çağdaş toplumun kültürel gelişimine katkıda bulunabilecek programlar yerine, popüler kültürün egemen olduğu programlar ve TV’lerde her gün bir benzerini görebileceğimiz drama, yarışma, eğlence, magazin türünden programlar televizyonları kaplamış durumdadır. TRT’nin özel televizyonlardaki gibi popüler yerli diziler, yarışma ve diğer programların yayınlanmasının izlenilirlik oranlarını değiştirdiği ortadadır. TRT’nin televizyonda bu tür programlara yer vermesi ise her şeyden önce onun bir kamu hizmeti yayıncısı olma durumunu tehlikeye sokan bir gelişmedir. Çünkü bir kamu hizmeti yayıncısı kurumu olarak TRT’nin en başta gelen görevi eğitmek, bilgilendirmek ve bunları yaparken de eğlendirmektir. Buna rağmen, günümüzdeki eğilimin nerdeyse tamamen eğlendirmeye ve popülerleşmeye kaydığı görünen bir gerçektir. Televizyon yayıncılığının bugününe baktığımızda hemen hemen tamamı diziler, yarışmalar, eğlence ve magazin programlarından oluşan yapının topluluğumuz için ümit verici olmadığı ortadadır. Birbirine çok benzeyen özel kanallar nedeniyle, yayıncılıkta özelleşmenin izleyicilere çok alternatifli ve program çeşitliliğine dayanan bir yayıncılık düzeni getirmediği açıktır. Bundan dolayı, televizyon yayıncılığında bu durumun düzelmesi, rekabetin sadece izlenirlik olmak ile sınırlandırılmadığı çağdaş yayıncılık ve kültür politikalarının geliştirilmesine bağlı durumdadır. Tüm bu değişimleri göz önüne aldığımızda kamu hizmeti yayıncılığının daha da önem kazandığını söylemek yanlış bir değerlendirme olmayacaktır.
TRT'de diziler genellikle sosyal sorumluluk projelerine yer verirken, dizilerin geçtiği yerler de genellikle devlet için önemli olan kurum ve kuruluşlardır. TRT dizilerinde geçmişten günümüze insanın önemli olduğu, aile ve toplum ilişkilerine, kültürel değerlere önem veren bir doğrultuda ilerlediği görülmektedir. Seksenler, Leyla ile Mecnun, Tutunamayanlar gibi diziler ticari kanalların yayıncılık anlayışından uzak bir görünümdedirler. TRT reyting kaygısından çok kaliteli ve çeşitli program sunmayı hedeflemektedir.
Ticari kanallara baktığımızda ise reyting unsurunun ön planda olduğunu ve bu doğrultuda hareket eden bir yayıncılık anlayışını benimsemektedirler. Örnek vermek gerekirse TV8 'de yer alan Survivor yarışmasının fragmanlarında genellikle kavga, tartışma, sakatlanmalar yani izleyiciyi çekerek reyting hedefleyen unsurlar yer almaktadır. Komedi programları da TRT'nin aksine absürt ve mahremiyet içeren güldürü unsurlarını barındırır. Bunun yanı sıra diziler de genellikle birbirinin kopyası niteliğinde olup, reytingi artırmayı amaçlayan, aile ve toplumsal değerlerin önemsiz olduğu, cinsellik ve şiddetin baskın olduğu, Aşk-ı Memnu, Hercai, Kurtlar Vadisi, Sen Anlat Karadeniz gibi dizileri içerir.
TRT, haberlerin toplanmasında tarafsızlık ve doğruluk ilkelerine bağlı olduğunu, haberler ile yorumları ayırarak sadece bilgi verme amacında olduğunu belirtmektedir. TRT haberciliği sunumlarında tarafsız olmak adına daha nesnel ifadeler kullanmaya çalışmaktadır. Ticari televizyon haberleri ise, görselliğe ve haberin sunumuna önem vermekte ve haberleri bir eğlence şovu haline getirmektedir. Ticari televizyon haberciliğinde ekrana yazılan cümleler, popüler müziklerin kullanımı gibi unsurlarda haberin izlenilirliğini arttırmak için kullanılan unsurlardır. Komedi, müzik kan vahşet ve şiddet öğeleri haberlerde bulunmaktadır. Ticari televizyon haberciliği ile TRT haberciliği arasındaki en önemli farklardan biri hem sunucuların hem muhabirlerin ticari televizyonlara beraber yıldızlaşmasıdır.