Sibel BAY'ın 3 Nisan 2024 tarihli yazısı: Kırgınlık İyileşmeyen Bir Yaradır
Hayat, insana sunduğu pek çok duygusal labirentle doludur. Bu labirentlerin en karmaşık ve zorlu olanlarından biri de kızgınlık ile kırgınlık arasındaki ince çizgidir. İnsan, birinin üzerine kızgın olabilir, ona karşı hissettiği öfkeyle titreyebilir. Ancak zamanla, o kızgınlık soluklaşır, sönümlenir ve unutulur. Fakat kırgınlık öyle değildir. Kırgınlık, insanın iç dünyasında kök salar, zamanla derinleşir ve iz bırakır. Kızgınlık bir fırtına gibidir, hızla gelir, hızla geçer. Ancak kırgınlık, karanlık bir gölge gibi uzun süreli bir etki bırakır.
Kızgınlık; kırık kalplerin, ihmal edilmiş duyguların, haksızlıkların bir sonucudur. Bu duygu, birinin sizi incittiğinde veya sizi haksız yere suçladığında ortaya çıkar. Öfke, bedeni ve zihni kontrol eder, adeta bir volkan gibi patlar ve ardında kül yığınları bırakır. Ancak bu kül yığınları zamanla rüzgârla savrulur, unutulur, yerini yeni duygular alır. İşte bu yüzden kızgınlık geçicidir. İnsan, kısa süreli bir öfke patlamasıyla bir şeyleri unutabilir, affedebilir, yoluna devam edebilir.
Ancak kırgınlık, zamanla iyileşmeyen bir yara gibidir. Kırgınlık, derinlere kök salar ve orada kalır. İçsel bir acıya dönüşür ve ruhu kemirir. Kırgınlık, birinin kalbini kırdığında, güveni sarsıldığında, sevgisi ihanetle ödüllendirildiğinde doğar. Bu duygu, zaman içinde beslenir, büyür ve zehirler. Kırgınlık, insanın iç dünyasında sinsi bir yara açar ve o yara zamanla iyileşmez. Belki dışarıdan gülüyor gibi görünür, belki de günlük yaşamını sürdürüyormuş gibi davranır, ama içindeki kırgınlık asla kaybolmaz.
Kırgınlık, affetmeme duygusunun bir sonucudur. Affetmeme, insanın iç dünyasında yarattığı zindanların anahtarıdır. Affetmeme, insanı geçmişin zincirlerine bağlar, geleceğe adım atmalarını engeller. İşte bu yüzden kırgınlık kalıcıdır. İnsan, üzerine sinmiş olan kırgınlığıyla yaşamaya alışır, onunla beraber soluk alır, onunla uyur, onunla uyanır.
Özetle, kızgınlık geçicidir, ancak kırgınlık kalıcıdır. İnsan, kızgınlığın etkisiyle titreyebilir, ama kırgınlığın yükünü sırtında taşır. İçsel labirentlerimizde kaybolurken, kızgınlık fırtınalarının ardından kırgınlığın derin uçurumlarında mahsur kalırız. Bu uçurumları aşmak için tek şifa, affetmenin mübarek ışığıdır. Ancak o zaman, içimizdeki kırgınlığın karanlığına bir nebze olsun aydınlık düşebilir.