Sibel BAY'ın 8 Mayıs 2024 tarihli yazısı: Komplo ve Korku: Rosemary'nin Karanlık Masalı
"Rosemary's Baby" (Rosemary'nin Bebeği), korku sinemasının klasiklerinden biri olmanın ötesinde, insan zihninin derinliklerine inen bir psikolojik gerilim şaheseri olarak kabul edilir. Roman Polanski'nin yönetmenliğinde, Ira Levin'in aynı adlı romanından uyarlanan bu film, izleyicileri korkunun sadece yüzeyinde değil, aynı zamanda bilinçaltının karanlık odalarında da dolaştırır.
Film, baş karakter Rosemary'nin (Mia Farrow) kendi iç dünyasındaki çatışmayı yansıtırken, onunla birlikte izleyicinin de bilinçaltının derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkmasını sağlar. Rosemary'nin yaşadığı hamilelik süreci, fiziksel bir değişimin ötesinde, kendi kimliği ve kadınlık algısıyla olan içsel mücadelesini temsil eder. Hamilelik, Rosemary'nin kendini ifade etme arzusu ve bağımsızlık isteği ile toplumun ona dayattığı annelik rolleri arasındaki çatışmayı simgeler.
Filmdeki komşular, yaşlı ve tuhaf çift, Rosemary'nin yaşadığı bu içsel çatışmayı daha da derinleştirir. Komşular, toplumun normları ve gelenekleri tarafından belirlenen bir 'normal'lik hissi yayarlar ve Rosemary üzerinde bir tür manipülatif etkiye sahiptirler. Bu durum, Freud'un psikanalitik teorilerindeki "ego", "id" ve "süper ego" arasındaki çatışmalarla ilişkilendirilebilir. Rosemary, içsel çatışmalarını bu farklı psikolojik zeminler arasında dengelemeye çalışırken, komşuların manipülatif gücü altında kalır.
Ayrıca, filmde kullanılan semboller ve imgeler de derin psikolojik anlamlar taşır. Örneğin, Rosemary'nin rüyaları ve aldatıcı imgeleri, bilinçaltının derinliklerinde yatan korkuları ve arzuları temsil eder. Bebek ve hamilelik imgeleri, yaşamın devamlılığı ve yeniden doğuşla ilişkilendirilirken, Rosemary'nin korkularını ve endişelerini sembolize eder.
"Rosemary'nin Bebeği", korku sinemasının ötesinde, insan psikolojisinin karmaşıklığını ve bilinçaltının derinliklerini keşfeden bir başyapıttır. Polanski'nin ustalıklı yönetimi ve Levin'in etkileyici hikayesi, izleyicileri korkunun ötesine geçmeye ve insan zihninin karmaşıklığını keşfetmeye teşvik eder. Bu film, korku türünün sınırlarını zorlayarak, psikolojik gerilim ve sembolizm üzerine düşünmeye yönlendirir.