Prof. Dr. Esat ARSLAN'ın 3 Nisan 2023 tarihli yazısı: Netanyahu’nun güven bunalımı

Seçim sonrası bir türlü alanlarda dinmeyen tansiyon için Türkiye’nin o kadar çok ders alacağı konu var ki İsrail’den. Demokratik kuram ve kurallar ile yasal çerçevenin dışına çıkmak demokratik toplumda pek mümkün değil. Sebep? Neden belli. Bir anlamda yargıyı terbiye etmeye kalkan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD desteğiyle demokrasisine sahip çıkan halkın karşı koyma süreci ile karşı karşıya kalmıştır. Demokraside azınlık halklarını bir kenara koyan, demokrasiyi sadece çoğulculuk ya da çoğunluk hakları olarak algılamak, demokratik iklimin yerleştiği bir toplumda gerçekten meşru değil. Muhalefet de olsa halkın gücü gerçekten önemli, İsrail’de meydanları dolduran halk gösterileri karşısında Netenyahu’nun gündeme getirdiği yargının yetkilerini kısıtlayan reform tasarısı 12 haftalık halk gösterilerinin ardından Knesset’te (İsrail Parlamentosu) görüşülmesinin ertelenmesi hükûmet karşıtlarının geçici olarak sokaklardan çekilmelerini sağlamıştır. Ancak hiç kimsenin aklına gelmemelidir ki krizin çözüldüğü ve tamamen sona erdiği söylenemez. Yargının yetkilerini büyük ölçüde tırpanlayan düzenlemelerin gelecek ay tekrar Knesset’e gelmesiyle protestoların yeniden başlayacağına kesin gözüyle bakılmaktadır.

Seçim sonrası, İsrail’de siyasal ve toplumsal muhalefet, beşinci kez pamuk ipliğine bağlı bir koalisyonla iktidara gelen Netanyahu hükûmetinin yürürlüğe koymak istediği kısıtlayıcı “Yargı Paketi”ne karşı yaygın sivil itaatsizlik gösterilerine girişilmişti. Birbiri peşi sıra yapılan beşinci seçimden sonra Netanyahu gelir gelmez ayağının tozuyla yargıya ayar verme yolunu seçmiş, tartışmalı “yargı reformu” ile halkın karşı koyma refleksini sınamaya kalkmıştır. Sokakta, caddelerde alanlarda yerini almış olan İsrail halkı bu tartışmalı “yargı reformu” karşısında geri adım atmamış, ödün vermemiş ve Netenyahu hükûmeti de bu halk hareketi karşısında ancak 12 hafta direnebilmiştir. Burada bir hususun altını çizmekte yarar var, 14 Mayıs seçimlerine sayılı günler kala terör örgütü PKK'nın uzantısı HDP ile ittifak oluşturan 7’li koalisyonun yol haritası gözlemlenen Millet İttifakı seçimi kazansa da kazanmasa da alanları terk etmeyeceği, sivil itaatsizlik gösterileri için İsrail’deki halkın sokakta kalma anlayışını benimsediğini hemen her vesileyle ortaya koymaktadır.

Kuşkusuz siyasetin olduğu yerde iktidar ve muhalefet birbirinden ayrılmaz ikilidir. Eylem planı iktidar tarafından ortaya koyulurken, muhalefet de denetim mekanizmasını harekete geçirerek klasik demokrasi anlayışı ile yönetilen ülkelerde iktidarda olan siyasal parti kuruluşunun amacını birinci öncelikle gerçekleştirmek istemesi son derece doğal bir siyasal tutumdur. Seçmenlerine verdiği seçim vaadi, seçim sonrası kurulan hükûmet tarafından benimsenen programı gerçekleştirmek isteyeceği son derece tabiidir. Çünkü iktidar partisi, seçmenine söz vermiş olduğu seçim vaadinin onay görmesi üzerine iktidara gelmiştir. Bilindiği üzere her partinin kendine özgü eğilimine göre plan ve programı bulunmaktadır. Aynı zamanda siyasal iktidara muhalefet olan bir siyasal parti ya da partiler sistemin, iktidarın eylem planını demokratik kuram ve yasal çerçeve içerisinde yapılabilirliklerini denetlemek durumundadır. Bu nedenle siyasal sistemin unsurları olan iktidar ve muhalefet, grift bir ilişkinin nesnel iki öznesidir. Neredeyse hemen bir şekilde örnek alınmaya çalışılan ABD başkanlık sisteminin vazgeçilmezlerinden birisi de “denetim ve denge” (checks and balances) sisteminde her erkin öncelikli olarak karar verme yetkisine sahip olduğu gerçeğidir. Buna karşın her kuvvet minimal seviyede gönüllülük olsa da diğer kuvvetlerle işbirliğine gereksinim duymaktadır. Zira yasama, yürütme ya da yargı tarafından alınan kararın ya da girişimin başarıyla uygulanması bu bakımdan elzem bir durum yaratmaktadır. (1)

Anımsayınız, dünyanın herhangi bir yerinde ve özellikle de Ortadoğu’daki karışıklıklarda dış güçlerin parmağı olduğu savında ilk akla gelen İsrail Devleti’dir. Geçmişte İngiliz İstihbarat Servisi (British Intelligence Service) ve CIA içinde faaliyet gösteren Yahudi ajanları şimdilerde kendi istihbarat örgütü MOSSAD içerisinde milli düzeyde etkinlikler de bulunmaktadırlar. Onlar kutsal topraklardaki ajan ve casuslardır. Ama gelin görün ki İsrail asker ve sivil bürokrasisi, geçmişte yaşananlara bakarak gerek ABD’nin gerekse İngiltere’nin şimdilerde kendilerine yönelik üstenci (jakoben) tavırlarından son derece rahatsızdırlar. ABD’nin BM eski daimi temsilcisi olduğu dönemde ABD’den çok İsrail’i savunan Nikki Haley, 2024’de rakip olmak istediği, Joe Biden’ın İsrail’le olan yönelik tutumunu eleştirmektedir. Biden’ın Netanyahu’nun gündeme getirdiği tartışmalı yargı reformuna tepki gösteren Halley, “Biden’ın İsrail’le tamamen kendi iç meseleleriyle ilgili bir konuda ders vermesi çok çirkin. İsrail hükûmetinin bizim kendi yüksek mahkememizi ilgilendiren meseleler hakkında Amerika’ya baskı yapmasını asla istemeyiz, onlar da bunu yapmaz zaten. İsraillilerin buna kendilerinin karar vermesine izin vermeliyiz” ifadeleri dikkat çekmiştir. (2) Bu konuda emareler var mıdır? Olmaz olur mu?  Kuşkusuz vardır. Bu konuda son derece ön plana çıkan emarelerden birisi Netenyahu’nun oğlu Yair’in sosyal medya aracılığıyla yapmış olduğu açıklamadır, Nikki Halley’i de doğrular mahiyettedir. Yair, yaptığı açıklamada, protestoların arkasında ABD Dışişleri Bakanlığının (Secretary of State) olduğunu söyleyerek gösterileri fonlayanların amacının, babasını devirmek ve İranlılarla anlaşma yapmak olduğunu öne sürmüştür. (3)

Bu durum size tanıdık, aşina bir durumu dikte ettirmiyor mu? Biden’ın iktidara gelmeden Türkiye’de başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere doğrudan iktidara ayar verici skandal sözleri gündemi sarsmıştı. Ayrıca Joe Biden’ın, muhaliflere destek vererek Türkiye'deki iktidarı değiştirebilecekleri yönünde skandal sözleri, tam da kapalı kapılar arkasında Yair Netanyahu’nun babasına yönelik skandal sözleri anımsatmaktadır. Anımsayalım, Biden o kadar ileri gitmiştir ve densizliğine fütursuzca aşağıdaki sözlerini de ilave etmiştir: (4)

“Yapacağım en son şey, ona Kürtler konusunda boyun eğmek olurdu. Kesinlikle en son şey. Ve onlara Kürtlerle ilgili olarak birkaç görüşmem oldu. O dönem Ankara iktidarı henüz üzerlerine gitmiyorlardı. Yani şunu göstermemiz lazım. Türkiye, Rusya'ya bağımlı olmayı istemek zorunda değildir. Uzun bir zaman önce o elmadan bir ısırık aldılar. Ama şu ana kadar onlara davrandığımız şekilde davranmaya devam etmeyeceğimizi anlamak zorundalar. Yani çok endişeliyim. Hava üslerimiz ve onlara erişimimize dair de çok endişeliyim. Bence bölgedeki müttefiklerimizle bir araya gelerek onun bölgedeki faaliyetlerini nasıl izole edeceğimizle ilgilenmek bizim için son derece fazla iş olacak.” (4)

Hiç kimsenin kuşkusu yoktur ki ABD, Milli Siyaset Belgesi gibi kırmızı kitap mertebesindeki resmi dokümanlarında İsrail’in maddi ve manevi en büyük destekçisi olduğunu göstermiş, hiç başkaca söze gerek yok, bütün dünya önünde bağıtlamıştır. ABD ve İsrail aynı kökten beslenen simbiyotik bir devlettir. O kadar ki BMGK’de kabul edilen herhangi bir karar tasarısı İsrail aleyhineyse ABD tarafından derhal veto edilir ve edilmektedir. ABD tarafından İsrail Devleti’nin kılına bile halel gelmemesine özel itina gösterilmektedir. İsrail’in güvenliğini neredeyse kendi güvenliği ile eş tutan ABD’nin, dünyanın her yanındaki krizlere müdahale ederken, İsrail’deki herhangi bir krizi uzaktan seyretmesi ve dengelerin İran lehine bozulması düşünülemeyecek konulardandır. Bu kadar desteğin ardından Washington’un İsrail’de olup bitene bigâne kalması düşünülemeyeceği de son derece açıktır. Görülüyor ki ABD daha çok ticarette uygulanan bir kuralı bile siyasette İsrail’e “en fazla kayrılan ülke muamelesi” yapmıştır ve yapmaktadır.

Joe Biden’ın duruşu gerçekten ilgi çekicidir. Başbakan Netanyahu’ya karşı adeta bir güvenlik bunalımı inşa etmiş ve etmektedir. Daha doğru bir deyişle Biden, açıkça Benny Gantz tarafında bir yol tutturmuş ve ABD, kurulu müesses nizamı yani derin devletini (establisment) planlama rehberiyle bu yöne yönlendirmiştir. Öte yandan Biden, İsrail’in içişlerine karıştıkları savını reddetse de İsrail’de yaşanan bölünmede taraf tuttuğu kesindir. Seçim öncesi eski Başbakan ve ana muhalefet Gelecek Var Partisi Lideri Yair Lapid ile eski İsrail Savunma Bakanı ve şu anki muhalefetteki Ulusal Birlik Partisi Başkanı Benny Gantz tarafında yer almaktadır. Ancak Biden’ın bu duruşu Netanyahu’nun aşırı sağcı koalisyon ortağı İtamar Ben-Gvir’in ağır eleştirilere maruz bırakmıştır. Söylenilebilir ki Biden’ın duruşuna en güzel yanıtlamayı da aşağıdaki şekilde o yapmıştır.

“İsrail ABD bayrağındaki yıldızlardan biri değildir” (3)

Eski Başbakan Yair Lapid ve tam dengeli bir devlet adamı İsrail Cumhurbaşkanı Yitzhak Herzog, Netenyahu başkanlığındaki hükûmetin ABD ile ilişkileri üç ayda bozduğu, gidişatın "çok tehlikeli, siyasi, ekonomik ve güvenlikle ilgili sonuçları olabileceği" uyarısında bulunmuştur. Bir yandan asrın felaketinin yaraları sarılmaya çalışılırken, öte yandan Türkiye’nin İsrail’le olan ile ilişkilerinin neredeyse müttefikliğe doğru evrilmesi beklenilirken yaşanılan belirsizlik ortamı, ortak bir gelecek inşasının varlığını şimdilerde düşündürmektedir sevgili okurlar.

Dipnotlar:

(1) Mehmet Ali Zengin, “ABD Başkanlık Sisteminde Fren ve Denge Mekanizması Üzerine Bir İnceleme”, TAAD, Yıl:7, Ankara, Sayı:28 (Ekim 2016), s.10

(2) Dünya Gündemi, “Nikki Haley’den Biden’a Tepki”, Diriliş Postası, 01 Nisan 2023, s.11

(3) İsmail Yaşa, İsrail’in Dış Güçleri, Diriliş Postası, 01 Nisan 2023, s.11

(4) Hürriyet Gazetesi, “Joe Biden'in skandal sözleri ortaya çıktı! 'Erdoğan'ı yenmeleri için onları desteklemeliyiz”, 15 Ağustos 2020; https://www.hurriyet.com.tr/dunya/joe-bidenin-skandal-sozleri-ortaya-cikti-erdogani-yenmeleri-icin-onlari-desteklemeliyiz-41588131/ Erişim Tarihi 02.04.2023/