Ersan AKBAŞ'ın 28 Eylül 2024 tarihli yazısı: Sinema Platformları Sinemalara Neden Karşı?
Dijital sinema platformlarının hayatımıza girmesiyle beyaz perdenin geleceği de tartışılmaya başlanmıştı.
Özellikle büyük bütçeli filmlerin yapımcılığını üstlenen dijital platformlar, son dönemde bu filmlerin sinema gösterimlerini gerçekleştirmiyordu.
Yapımını üstlendikleri filmleri, direkt olarak akışlarından izleyiciyle buluşturuyordu.
“O kadar yatırım yapmış, tabi ki de kendi platformundan yayımlamak isteyecek”, yorumunu yapabilirsiniz.
Ama bu, dizi-film platformunun umurunda bile değil.
Çünkü platform, filme yaptığı yatırımı önemsemiyor. Film, izlenebilir ya da izlenmeyebilir.
Platform için önemli olan abonelik sayısı ve reklam gelirleri… Kazançlarını buradan sağlıyorlar.
O nedenle filmin/dizinin izlenip izlenmemesi şu andaki politikalarına göre dijital yayıncılığın bir sonraki derdi.
Belki ilerleyen yıllarda izlenen yapımlara daha fazla ödeme yaparak ayrıcalık tanırlar; ama dediğim gibi öncelikleri şu anda abonelik ile reklam gelirleri…
Yapımcılığını üstlendiği filmin gişede batıp batması ise sinemacıların derdi. Kırılma da burada yaşanıyor zaten…
Şu bir gerçek, platformlar, sinema salonlarının yaşamasını istemiyor. Beyaz perdeye olan tavırlarında bu, net bir şekilde ortaya çıkıyor.
Bunu geçtiğimiz günlerde hiç eveleyip gevelemeden açıklayan kişi, Netflix’in CEO’luğunu yapan Ted Sarandos oldu.
Sarandos, Londra'daki TV endüstrisi toplantısında yaptığı konuşmada, açık açık büyük bütçeli filmlerin sinema salonları yerine, dijitalde yayımlanması gerektiğini savundu.
Bu filmlerin dağıtımının yarattığı külfetin yoruculuğundan ve zaman kaybından filan bahsetti.
Sarandos’un hedefinin sinema ve beyaz perde olduğu çok açık.
Bu sebeple Eddie Murphy’nin 150 milyon dolar bütçeli ‘Sosyete Polisi: Axel F’yi Netflix, sinemanın yanından bile geçirtmedi.
Hiç düşünmeden platformundan direkt yayımladı.
Benzer bir gelişme Apple TV+’da yaşandı.
Sinema dünyasının iki yıldız ismi Brad Pitt ve George Clooney’i bir araya getirmek için 90 milyon doları gözden çıkardığı öne sürülen Apple TV, ‘Yalnız Kurtlar’ filmini kısa süre sayılı sinemalarda gösterdikten sonra 27 Eylül 2024 tarihi itibariyle akışına koydu.
Örnekleri sıralayabilir ya da çoğaltabiliriz. Ama buna gerek yok.
Anlatmaya çalıştığım; sinema salonlarının hayatını devam ettirmesi, akış platformlarının en son ilgileneceği konuların başında geldiğidir.
Dijitaller için 100 milyon dolarlık bir filmin gişede ne kadar hasılat getirdiği artık önem arz etmiyor.
Onlar için öncelik, şirket karlarının büyük bir kısmını sağladıkları reklam geliri ve abonelikler olduğundan odak noktalarını buraya kaydırıyorlar.
Tüm bu gelişmeler, sinema dünyasında büyük bir kırılmanın yaşanacağını gösteriyor. Bu kırılmanın ayak sesleri de her geçen gün artıyor.
Gelecek yıllar, sinema salonları ile dijital platformlar arasındaki savaşları daha da sertleştirecektir.
Benim kalbim, sinemadan yana… Ama sinema salonları kendi bindiği dalı sürekli kestiğinden ve insan odaklı değil de işletme odaklı hizmet verdiğinden teknoloji karşısında diz çökeceği kesin gibi…
‘Hayır, olamaz’ diyenlere, DVD ve Blu-ray piyasasının akıllara durgunluk verecek hızda, dijital platformlara nasıl yenildiğini hatırlatmak isterim.