Betül Gökçe AKGÖL'ün 4 Haziran 2024 tarihli yazısı: Yaz Tatili
Bu sene de okulların kapanmasına az bir zaman kaldı. Eğer öğretmen çocuğuysanız, okulların kapanması sizin için hemen tatil anlamına gelmez. Ben 27 yaşındayım ve hayatımın belki de 26 yılı bu bilinçle geçti. Annem öğretmendi, önce 1 temmuza kadar okula gitmesi gerekirdi. 1 temmuzdan sonra özgürlüğe kavuşabilirdik yani. Özgürlük ise denize gitmek. Çocukken de şimdi de denizi çok severim. Arabayla yokuşlu bir yoldan inerken sağ tarafımda denizi görmeye başladığımda bile içim kıpır kıpır olur.
Sahile geldiğimizde kimseyi bekleyemem, elimdeki her şeyi atar, çıplak ayaklarımla o sımsıcak kumlara basa basa denize koşarım. Annemlerin “çık artık” söylemlerine hiç aldırmadan saatlerce yüzerim. Tatilin en güzel kısmı da burada başlar aslında. Denizden çıktığımda annemle teyzemi bıraktığım yerde, sahil kenarında bulmaca çözerken bulurum. Ardından hep beraber otururuz, bir şeyler hakkında sohbet ederiz. Ben, daha günün ilk saatlerinde yüzmekten yorgun düşerim, karnım acıkır. Normalde “zararlı yiyecekler” bizde çok tüketilmez ama tatilde bu “özgürlüğümüz” de olur. Yemeğin ardından anneme denize tekrar girmek için bin kere yalvarsam da trip atsam da asla ikna edemem. Doğruca otelin yolunu tutarım.
Güneş tam tepedeyken, otel odasına girip, odanın serinliğini hissederim. Buz gibi bir duşun ardından kendimi yatağa atarım, biraz önce denize girmek için anneme yalvarsam da 5 dakika sonra o yatakta çok güzel bir uyku çekerim. Akşam üstü, annemin de deyişiyle “zararsız saatler” geldiğinde tekrar denizin yolunu tutmak için hazırlanırız. Benim yine içim kıpır kıpır. Elbette akşam üstü denizleri, sabahki gibi olmaz. Daha dalgalı, belki daha kirli bir hali vardır ama bu benim için bir engel değildir. Güneş yavaş yavaş batmaya başlarken, sahilden aileler birer birer ayrılırken, biz de oturur insanları izleriz. Bundan sonra bizim için her şey çok yavaş ilerler. Yavaş yavaş eşyalarımızı toplar, ağır ağır yürüyerek oteldeki yemeğimize hazırlanırız. Benim gözlerim yorgunluktan kapanırken bir taraftan da sabah tekrar nasıl yüzeceğimi düşünürüm... Bizim bu rutinimiz ara ara değişikliğe uğrasa da 27 yıldır devam ediyor. 27 yıldır ne ben saatlerce yüzmekten vazgeçiyorum ne annem beni uyarmaktan ne de teyzem sahil kenarında “çiğdem” yemekten... Umarım hiç vazgeçmezler...