Betül Gökçe AKGÖL'ün 22 Kasım 2024 tarihli yazısı: Dijital Yorgunluk: Sürekli Çevrimiçi Olmanın Bedeli
Sürekli çevrimiçi olmak, modern yaşamın adeta zorunlu bir parçası haline geldi. Akıllı telefonlar, sosyal medya bildirimleri, e-postalar ve bitmek bilmeyen haber akışları, insanları günün her anında bir bağlantı hâlinde olmaya itiyor. Ancak bu dijital bağlılık, her geçen gün hayatlarımızda daha büyük bir yük oluşturuyor ve “dijital yorgunluk” adı verilen bir fenomeni tetikliyor.
Dijital yorgunluk, teknolojinin yarattığı sürekli uyarılma hâlinden kaynaklanıyor. Bu durum, insan psikolojisi üzerinde önemli etkiler bırakıyor. Sürekli bildirimlere yanıt verme çabası, zihinsel bir tükenmişlik yaratırken, gerçek dünyayla bağımızı zayıflatıyor. Özellikle sosyal medyada geçirilen uzun saatler, sürekli bir kıyaslama ve eksiklik hissi doğurarak özgüveni düşürüyor. Haber akışlarının içerdiği yoğun bilgi ve olumsuz olaylar ise stresi artırarak ruh hâlini olumsuz etkiliyor.
Dijital dünyadaki bu bitmeyen hareketlilik, yalnızca psikolojiyi değil, yaşam dengesini de bozuyor. İnsanlar, çevrimiçi kalmaya o kadar çok vakit ayırıyor ki, fiziksel dünyadaki ilişkiler, hobiler ve dinlenme gibi temel ihtiyaçlar göz ardı ediliyor. Ekran karşısında geçirilen uzun süreler, uyku düzenini bozarken, hareketsiz bir yaşam tarzını da beraberinde getiriyor.
Bu noktada, dijital yorgunlukla başa çıkmak için dengeli bir kullanım alışkanlığı geliştirmek şart. Gün içinde teknolojiye ayrılan zamanı sınırlamak, sosyal medya bildirimlerini kontrol altına almak ve çevrimdışı zamanlar yaratmak bu dengeyi sağlamaya yardımcı olabilir. Aynı zamanda, doğayla daha fazla vakit geçirmek ve gerçek insan ilişkilerine yatırım yapmak, zihinsel yorgunluğu azaltabilir.
Sonuç olarak, sürekli çevrimiçi olmak, modern hayatın gerekliliklerinden biri gibi görünse de, bunun bir bedeli olduğunu unutmamalıyız. Dijital dünyayla kurduğumuz ilişkiyi bilinçli bir şekilde yöneterek, hem zihinsel hem de duygusal sağlığımızı koruyabiliriz. Çünkü gerçek huzur, çevrimiçi değil, dengeli bir yaşamın içinde saklıdır.