R. Bülend KIRMACI'nın 22 Kasım 2024 tarihli yazısı: Güven Endeksi
Hayatta en önemli duygu veya algı “güven” duygusudur.
Gerek iş gerek sosyal yaşamda, insanın insanla olan her durumunda güven duygusu başattır.
Güven bir kez “sarsıldı” mı bir daha yerine kolay kolay gelmeyecek bir boşluk bırakır.
İnsanın insanla, insanın aileyle, ailenin toplumla, hatta halkın devletiyle olan ilişkisinde de güven duygusu çok önemlidir.
O arada vatandaşına “güvenen”; her konuda vatandaşın beyanını esas alarak işe başlayan kamu yönetimi de çağdaş devlet olmanın bir gereğidir; “vatandaşa güven veren devlet” olmak hiç kuşkusuz böylesini gerektirir.
Ne ki konumuz “ekonomide güven” konusudur… Bu, kurallı, kayıtlı, uluslararası standartları olan ve yaptırımları ile paranın zaman değeri uyumunu gözeten bir devlet olmak kadar, aynı zamanda işleyişiyle ve iş görmesiyle, ekonomide hukuk düzeniyle, çağdaş bir devlet yönetimi olarak, dış yatırımcılara da güven veren bir düzeni tutturmuş olmayı gerektirir. Ekonomide güven ortamını ve koşulları sağlayan ülkelerde iç yatırımlar canlanır, böylesi ülkeler, doğrudan yabancı yatırımları çekmek açısından da “diğerlerine” göre şanslı sayılır.
Demek ki “ekonomide güven” olgusunu bir iç bir de onun uzantısı olarak dış boyutuyla ele alabiliyoruz.
Ekonomide güven endeksi bu yukarıda çizdiğim tabloya göre daha analitik ve nesnel bir olgu olarak karşımızda beliriyor; ancak öyle olsa da bence, yukarıdaki çerçevede belirttiğim genel unsurlardan da öyle ya da böyle etkileniyor…
Bakın geçenlerde yayınlanan bir araştırmada şu tespitler yapılmış (mealen): “TÜİK tarafından açıklanan tüketici güven endeksi, Ekim ayında 80,6 iken Kasım ayında 16 ayın zirvesinden %1 oranında azalarak 79,8 seviyesine geriledi. Gelecek 12 aylık dönemde hanenin maddi durum beklentisi endeksi Ekim'de 82,1 iken bu ay %1,8 azalışla 80,6'ya geriledi.12 aylık dönemde genel ekonomik durum beklentisi endeksi ise 73,8’e geriledi. Gelecek 12 aylık dönemde dayanıklı tüketim mallarına harcama yapma düşüncesi endeksi ise Ekim'de 100,1 iken Kasım'da %1,5 gerileyerek 98,6 olarak hesaplandı.”
Bu tespitte de gördüğümüz gibi eş anlı ve doğrusal yönde yüzde bir ya da yüzde 2 olarak gerileyen olgular var; tüketici güven endeksi azalıyor, hanelerin ekonomik durum beklentisi düşüyor, dayanıklı tüketim mallarına harcama düşüncesi akamete uğruyor; görüldüğü gibi zincir var, tüm halkları en zayıf halkası kadar güçlü ve maalesef tüketici güven endeksinin düşmesini; onunla neredeyse eş oranda azalan ve eriyen harcama düşüncesi ve koşullar beklentisi bütünlüyor.
Bu olgu daha büyük resimden kaynaklanıyor… Üretim yetersiz, hayat pahalılığı kronik halde; gıda enflasyonu ve konut satış ve kiralama dengesizlikleri ile bankaların halen en büyük kredi hacmini, “kurtaran” veya “borç kapatan hesaplara” yönlendirmiş olmaları gereceği; ekonomide genel güvensizliğin asli unsurları olarak karşımıza çıkıyor… Bununa da kalmıyor; ekonomi hukukun işlevselliği ve yolsuzluk ve kuralsızlık gibi konular; doğrudan yabancı yatırımlar açısından da güven kırıcı oluyor.
Evet, ekonomide güven veren iklimi ve koşulları oluşturmak, kurallı, kayıtlı, kapasite yaratan bir ekonomi için vergiden maaşlara, emeklilikten sosyal haklara gerçekçi düzenlemeleri yapmak, kamudan başlayarak tasarrufa önem vermek ve banka ve finans sistemimizi kar getiren gerçekçi yatırımları destekleyecek içerikte yapılandırmak zorundayız…