Sibel BAY'ın 2 Mayıs 2023 tarihli yazısı: 21. Yüzyılda Hegemonya ve Medya "V for Vendetta Filmi Örneği"
Tarih boyunca yöneten ve boyun eğen bir başka ifadeyle ezen ve ezilen ilişkisinin nasıl olması gerektiği güncelliğini sürdürmektedir. Gramsci’ ye göre siyasal olan yani devlet toplumun ortak olarak paylaştığı ideolojinin biçimlendirilmesinde etkilidir. Gramsci, devletin toplumunu sadece kaba kuvvet araçlarıyla değil aynı zamanda daha etkili bir araç olan ideoloji ile yönetimin altını çizmektedir. Sonuç olarak siyasal alanın yani devletin sivil alan üzerinde yani toplum üzerinde kültürel bir iktidardır. Hegemonya, siyasi iktidarın bulunduğu her yerde ortaya çıkan bir kavramdır. Siyasi iktidar da toplumun olduğu her alanda vardır. Hegemonya, zoraki bir yönetim olmamakta burjuvazi çıkarları ve değerlerine bağlı olarak süren kültürel ve ideolojik bir yapıdır. Aynı zamanda hegemonya, yalnızca siyasi değil bütün toplumsal ilişkileri kapsayan bir kavramdır.
Gramsci hegemonya kavramını tanımlamasıyla Marksizm’ e katkıda bulunmuştur. Gramsci, Marx’ın egemenlik kavramının yerine tarihsel blok kavramını getirmiş, sınıf çatışmasını ise sosyal ittifak olarak değiştirmiştir. Gramsci’ ye göre dil, hegemonya için önemli bir yer tutmaktadır. Hegemonya kavramı, egemen dili konuşan ezenlerin ve ezilenlerin dilini konuşanlar yani toplum arasında yayılım göstermektedir. Yani hegemonya dilde başlamaktadır. Hegemonya, bir sistem içerisindeki üstünlük ilişkisine dayanmaktadır. Bir kesimin diğerlerinden üstün, baskın olduğunu belirtmektedir. Antonio Gramsci, hegemonyayı yazılarında egemen sınıfın(ezenlerin) boyun eğenlerin (ezilenlerin) rızasıyla gücü kazanması olarak belirtmektedir. “Hapishane Notları” yazısında Gramsci, egemenliğin gerçekleşebilmesi için kısmen baskı ve çoğunluğun rızasının gerekliliğinden bahsetmektedir. Bunun da bilinç yönetiminden geçtiğini dolayısıyla rıza oluşturmada medyanın etkisinin yoğunluğuna dayandırarak açıklamaktadır. Sonucunda da baskı ve katılıma birleşerek hegemonyayı oluşturmaktadır.
Gramsci, 18.yy’dan itibaren Avrupa’ da siyasal alanı ele geçiren burjuva sınıfını örnek göstermektedir. Burjuva sınıfı diğer sınıflara sızarak kendi sınıfının çıkarlarını gözeten değerleri empoze etmeyi başarmışlardır. Sonuç olarak iktidara yani yöneten gücü elde etmeye ulaşabilmenin yolunun burjuvazinin yaptığı gibi ilk olarak kültürel iktidarı ele geçirmekten geçtiğini belirtir. Kültürel iktidarı ele geçirebilme ise hegemonya ile mümkün olmaktadır.
Hegemonya ve iletişim ilişkisine bakıldığında egemen sınıfın yani iktidar gücün, otoritenin hegemonya oluşturabilmeleri için iletişim kanallarını açık tutmalarının gerekliliği görülmektedir. İletişim insanları toplumsallaştırmakta ve kamuoyunun oluşmasına katkı sağlamaktadır. İktidar gücünü elinde bulunduran egemenler, kendi ideolojilerini yaymak, kendi konum ve güçlerini devamlılığını sürdürmek, halka istediklerini empoze etmek için kitle iletişim araçlarını kullanmaktadırlar. Medya, iktidarların kendi çıkarlarını korumak, hegemonyasını oluşturabilmek ve toplumu yönlendirmek amacıyla kullanılan bir bağdır. Bu sebeple kitleler farkında olmadan hegemonyayı benimser, karşı çıkmaksızın yönlendirilirler. Medyanın gücüne bu doğrultuda bakıldığında medya, topluma ulaşma ve etkileme konusunda oldukça büyük önem taşımaktadır. Medyanın seçme özgürlüğünün bulunduğu yanılgısı bulunmaktadır. Kitlelere özgür oldukları düşüncesi verilerek onlara egemen sınıfın yani iktidarın ideolojisi empoze edilmektedir. Medya ile egemen sınıf yani iktidar arasında karşılıklı çıkar ilişkisi bulunmaktadır.
Bu açıdan bakıldığında medya, iktidarın kontrolü altında onların ideolojisini yaymakta, yani kapitalist devletin egemenliği altındadır. Medya, düşünce ve davranış sisteminin şekillenmesini sağlamaktadır. Toplumu bilinçlendirip, bilgilendirme amacı güden medya içerikleri (programlar, haberler vs.) kitlelerin bilincini biçimlendirerek kontrol altında almaktadır.
Hegemonya iktidar tarafından belirlenmiş kurallar ve bunlara uyma, ideolojiyi benimseme zorunluluğu ile ortaya çıkmaktadır. Bu kurallara uyma rıza ile sağlanmaktadır. Rıza sağlayıcı işlev ise medya ve kitle iletişim araçlarıdır. Örneğin, II. Dünya Savaşı döneminde propaganda amacıyla kullanılan basın, radyo, fotoğraf gibi araçlar kullanılarak kitleleri etkisi altına almaktadır. Özellikle Nazi Almanyası dönemi propaganda bakanı Goebbels propagandaya farklı açılardan yaklaşarak halkın ideolojiyi benimsemesinde büyük rol oynamaktadır. Goebbels, doğrudan polemikçi propagandanın aksine, eğlenceyi yemek alan propagandayı etkili görmüştür. Örnek olarak müzik, film, kısa haber filmlerinin üretimini desteklemiştir. Özellikle filmleri halkın özelliklerini de dikkate alarak kitleleri etkilemeyi başarmıştır. Örneğin korku filmlerinden çocuklar içim üretilen çizgi filmlerine kadar hemen hemen toplumun geneline hitap etmeyi hedef alarak kitlelere aşılamak istenen düşünce sunulmuştur. Aynı zamanda Goebbels başkanlığında kurulan “ Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı” ile Alman halkının rızası alınarak hegemonya sağlanmıştır.
Günümüz açısından hegemonya ve kitle iletişiminin ilişkisi değerlendirildiğinde aralarında yakın bir ilişki bulunmaktadır. İletişim araçları kitleleri yönlendiren bir işlev gütmektedir. Siyasi partilerin, iktidarın kontrolünde bulunan araçlar milyonlara ulaşarak kamuoyu oluşturmada etkilidir. Kamuoyu pasifleştirilerek aşılanmak istenen düşünce verilmektedir. Günümüzde iletişim araçlarının kullanım oranları ve etkisi göz önüne alındığında propaganda oluşturmak iktidarlar için oldukça önem taşımaktadır.
“V For Vendetta” filmi hegemonya bağlamında incelendiğinde, televizyon hegemonya aracı olarak kullanılmakta ve böylece suskunluk sarmalının meydana gelmesine neden olmaktadır. Filmde televizyon iktidarın gücü ve kamuoyu arasındaki bağlantının sağlanmasında, kitlelerin yönlendirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Filmde televizyon tamamen iktidarın elinde bulunmakta, yayın kontrolü sağlanarak kendi lehine düzenlenebilmektedir. Bu bağlamda da medyanın profesyonelliğinin bulunmadığı doğrudan anlaşılmaktadır. Filmin öyküsünde otoriter kuramın yer aldığı görülmektedir. Kitle iletişim araçları tek bir gücün (iktidar) elinde ve ona bağlı olarak toplanmakta, otoritenin çıkarları doğrultusunda şekillenmektedir. Otoriteye karşı çıkma, saldırı düzenleme, otoritenin belirlemiş olduğu toplumsal kurallara uymama bir suç unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır.
Filmde korku ve tehdit oluşturan unsur Devlet Başkanı Sattler’dir. Sattler, insanların her türlü temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayarak onlar üzerinde tehdit ve baskı oluşturmaktadır. Sahip olduğu otoritesinin gücünü artırmak için de kitle iletişim araçlarını kullanmaktadır. En etkili kitle iletişim araçlarından biri olan televizyonu toplum üzerinde kullanarak kendi ideolojisini aşılamakta, onlara yönelik denetim sağlamaktadır. Filmde şehrin hemen hemen yer yerine yerleştirilmiş büyük televizyonlar görülmektedir.
Televizyon, iktidarın propaganda aracıdır. Haber kanalları ülkede yaşanılan olumsuz durumları da olumlu bir biçimde halka sunmaktadır. İktidar, halkın bilmesini istediği kadarını medya ile sunmaktadır. Yani her şey topluma aktarılmamaktadır. İktidar gücünü sürdürmek amacıyla medyaya sansür uygulamaktadır. Yine algı yönetiminin de yapıldığı görülmektedir. İnsanların gündemden haberdar olmak için televizyonu kullandıkları göz önüne alındığında yanlış bilgiler yanlış yönlendirmelere yol açmaktadır. Filmde Prothero, halkı istenilen yönde etkilemeyi, topluma aşılanmak istenilen düşünceyi empoze etmek amacıyla halk tarafından güvenilen ve sayılan bir kişi olduğu için kanaat önderi olarak kullanılmaktadır.
Filmde dezenformasyon örnekleri de bulunmaktadır. V karakterinin Jordan Tower’a yaptığı saldırı sonucunda V, televizyon kanalını ele geçirip hazırladığı bir videoyu yayınlatmıştır. Halka gerçekleri anlatmış ve harekete geçmek için bir şeyler yapılması gerektiğini belirtmiştir. Ardından haber kanalında spiker sivillere saldıran maskeli bir teröristin etkisiz hale getirildiğini söylemiş ve görüntüler sunmuştur fakat bu görüntüler maske takmış herhangi bir insandır.
Filmde insanlar düşüncelerini egemen düşünce karşısında dışlanma korkusuyla bastırmaktadır. Yöneticiler kanaat önderlerine kullanarak halk üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışmakta, kitle iletişim araçları vasıtasıyla da tek tip insan yetiştirilmektedir. Ekranlarda gösterilen ünlü simalar ile halk üzerinde bir etki oluşturmaya çalışmaktadır. Bu durum baskı, şiddet, tehdit ve korkuya yol açmakta, insanlar sessiz kalarak suskunluk sarmanın içinde yer almaktadırlar. "V"karakteri ise suskunluk sarmalından sıyrılarak düzeni değiştirmektedir.