Burak BALCI'nın 17 Aralık 2023 tarihli yazısı: S-400 Hava Sahamızın Tamamını Koruyabilir mi?

Türkiye’nin son yıllarda savunma sanayiide yaptığı atak, hem ülkemizde hem de dünyanın bu alanda öncü ülkelerinde yakından ve büyük bir ilgiyle takip ediliyor. Ancak bu konuda çok fazla bilgi kirliği var. Bilen, bilmeyen bir yorumda bulununca vatandaşın kafası biraz karışıyor. Bu karışıklığa son vermek, bilmediklerimizi öğrenmek için konuyu Savunma Analisti, Askeri Havacılık ve Balistik Füze Savunma Sistemleri Araştırmacısı Hakan Kılıç’a sorduk.

S-400’ün Kopyalanması Mümkün Değil!

Burak BALCI (B.B): Türkiye’nin Rusya’dan ikinci parti S-400 Hava Savunma Sistemi alması söz konusu. Bu gerçekleşirse Türkiye, ABD, NATO ve AB ilişkilerinde bir kırılma noktası oluşturur mu? Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?

Hakan KILIÇ (H.K): İlk parti S-400 alınması Avrupa ile olmasa da ABD ile zaten yeterince bir kırılma yaşattı. NATO ile olan ilişkiler yönüyle ikinci parti alımın daha kötüye götüreceğini sanmıyorum. Ama NATO’nun hâkim gücü ABD açısından her duruma gebe. Türkiye, Rusya ile ikinci paket görüşmelerimiz istediğimiz şartlar sağlanırsa söz konusu olabilir yönünde açıklamalar yapılıyor. Bu şartlar ne? Teknoloji transferi ve ortak üretim... Putin, defalarca ortak üretimin üçüncü parti -yani daha önce opsiyon anlaşmasında bile olmayan üçüncü parti- alımı ile söz konusu olacağını söyledi. Diğer Rus yetkililer ise açık ve net olarak kendi kamuoylarına endişe etmemeleri gerektiğini “Türklerin S-400’ü kopyalaması mümkün değil, böyle bir tehlike yok” şeklinde açıkladılar ki bu doğru. Sadece Türkiye değil diğer alıcı ülkeler içinde geçerli. Hem garanti kapsamından çıkar hem sistem kendini kilitler hem davalık oluruz, hem de bakım yapılamayacağı için sistem elimizde kalır. O zaman Ruslar sadece kamyonların üretimi ve füzelerin gövde parçaları vb. kritik olmayan teknolojileri verdiklerine göre zaten teknoloji transferini kabul etmemiş oluyorlar ki bu çok doğal ve beklenen bir şey. Ancak ROKETSAN daha önce Patriot için roket gövde parçası ve kanatçık yaptı. Ayrıca Hisar vb. füzelere roket motoru, güdüm sitemi zaten yapıyoruz.

                        (Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi - SİPER)

 S-400 Ne Kadar Bir Alanı Koruyabilir?

                                (S-400 Hava Savunma Sistemi)

Unutmamak lazım ki insanlar Türkiye’yi dümdüz bir ada ülkesi veya Taklamatan çölünde bir ülke sanıyor ama dağlık bir ülkeyiz. Yani radar menzilinin 600 km olması alçaktan uçan uçaklar açısından hiç önemli değil. Meseleyi çok uzun teknik olarak yazabilirim ama kısaca söyleyeyim: Sinop’ta alçak irtifadan uçan uçaklar hatta orta irtifadan uçan uçağa Ankara’dan kilit atamazsınız. Çünkü radar görmeyecektir. Seyir füzeleri zaten yeri yalayarak uçar. Bunu ve S-400’ü değerlendirdiğimizde mevcut 1 filo yani 2 batarya ancak ve ancak Ankara ve yakın çevresini koruyabilir kabiliyettedir. Yani Sinop’u değil. Aksini söyleyen kim ve hangi kurumdan emekli olursa olsun insanların yüzüne baka baka yalan söylüyor demektir. Bunları radar simülasyon programlarında S400’ü Mürted(Akıncı) Üssü’ne koyarak twitter’da anlattım. Dolayısıyla Türkiye’deki stratejik bölgeleri korumak için bir filo daha değil en az 10-15 filo daha almak lazım. Tüm bunlar S-400’ün rakipleri olan Patriot (ABD), ASTER-30 (Fransa-İtalya) için de geçerlidir. İster yazdıklarım hoşunuza gitsin veya gitmesin hava ve balistik füze savunma sisteminin tabiatı bu ve bu herkes için geçerli. Kademeli bir hava savunma şemsiyesi 2 batarya ile olmaz. Bu yüzden Siper projesi çok önemli ve kritik bir projedir…

Kaynak Kodu Verilmezse Uçağa Vida Bile Takamazsın!

Burak BALCI (B.B): Türkiye’nin S-400 alması nedeniyle ABD tarafından F- 35 projesinden çıkarılması konusu var. Bir de kamuoyunda çokça tartışılan F-35’in kaynak kodlarının proje ortağı ülkelere verilmeyeceği ifade ediliyor? Kaynak kodlarının verilmemesi ne gibi riskler taşır?

HAKAN KILIÇ (H.K): Şu an F-16’larımızın Blok50+ modellerinin hiçbir kaynak kodu verilmedi daha doğrusu kod için ayrıca para ödeyip almadık. Bu saçmalığı dile getirenler sorunsuz görev yapan Blok50+ F-16’larımızda bugüne kadar nasıl bir sıkıntı yaşamışız, mesela Ege’de Yunan uçağına kilit atınca uçak kendini mi kapamış, bir zahmet açıklasınlar. Kaynak kodu verilmemesi uçağa yeni bir vida bile takamazsın, yazılımına müdahale edemezsin demektir. Blok30’ların kaynak kodunu aldık ve Özgür Projesi ile her şeyi takıp yazılımını bile değiştik. Ama Blok50+’lar değil. Ama görev yapıyor. F-35 için de sana diyorlar ki uçağa müdahale edemezsin. SOM-J yaptık F-35 için nasıl takacaktık? Biz değil ABD’ye gidip orada takılıp, IMU-silah sistem arayüzü yazılımı güncellenecekti. Sonra tüm dünyadaki F-35 alanlar SOM-J alırsa direk kullanabilecekti. Olay bu.

                                 ( F- 35 Müşterek Taarruz Uçağı)

ABD Kaynak Kodlarını İsrail’e de İngiltere‘ye de Vermedi!

Peki, ABD, onlarca F-35 kullanıcısından kime kaynak kodu verdi? Hiç kimseye, hiçbir zaman vermedi. Sadece İsrail’e Pytoon-5 hava-hava füzesini entegre etsin diye ve İngiltere’ye Meteor ve AIM-132 ASRAAM hava-hava füzelerini entegre etsin diye silah sistem yazılımını verdi. Yani kısıtlı kaynak kodu. İngiltere ve İsrail mesela motor yazılımına veya radar yazılımına ulaşabiliyor mu? Kaynak kodunun tamamını neden versin? Al sen yap der gibi. Bizim Özgür Projesinde F-16 Bl30’lara yaptığımızın aynısını yaparlar. Neden versin? Ayrıca İsrail ben kendi elektronik harp EH-Suiti ile uçacağım dedi. Onları F-35I’sından ABD EH süiti yok. O konuda da hak verdiler kendi EH’sini yükledi. Başka verilen bir şey yok. Bir İsrailli bulun, sorun (ben sordum) motor da “US.ONLY” yazan kısmı açabiliyorlar mıymış? Hayır.

(B.B): Pekâlâ… Şimdi biraz da Türkiye’de savunma sanayi alanında yaşanan önemli gelişmelere değinelim. Geliştirilen İHA ve SİHA’lar savaş alanında önemli kazanımlar sağladı. Bunu, Suriye’de, Libya’da ve Azerbaycan’da gördük. SİHA’lar; Azerbaycan, Polonya, Ukrayna, Katar gibi pek çok ülkeye de satıldı. Bunun yanında Türk Savunma Sanayisinde ihraç edilen ürünlerin her geçen yıl arttığını görüyoruz.  Bu durum göz önüne alındığında Türkiye’nin dünyada silah ihraç eden ülkeler arasına daha fazla yer almasının ne gibi kazanımları olacağını öngörüyorsunuz?

SİHA’lar Savaş Alanında Rüştünü İspatladı

(H.K): Türkiye 15 yılda SİHA ihracatçısı bir ülke haline geldi ki bu çok büyük bir başarı. Bayraktar TB-2’ler ve TUSAŞ ANKA SİHA’lar ihraç edildi. Selçuk Bayraktar’ın 10 ülke sırada bekliyor açıklamasından sonra La Firago gazetesi bunlardan bazılarının Suudi Arabistan, Sırbistan, Arnavutluk, Letonya, Bulgaristan, Macaristan olduğunu yazdı. Yani görüldü ki çok farklı blok ve konumlardaki ülkelere tıpkı ABD-Rus silahları gibi dünyanın her yerine ihraç ediyoruz. Bunun sadece politik gerçekler veya uluslararası ilişkiler ile açıklanması mümkün değil. Bu başarının altındaki gerçek teknik kabiliyetler, fayda-maliyet oranının çok yüksek olması ve operasyonel tecrübe var. Yani bizi sevdiklerinden ya da siyasiler-bürokratlar çok iyi pazarlama yaptığı için değil, ürünler çok iyi olduğundan ve en önemlisi “combat proven” yani gerçek savaşta rüştlerini ispat etikleri için alıyorlar. Kazanım kısmında ise artık taktik silah sistemi olarak geçen SİHA’lar Türkiye için stratejik bir ürün, bir bağlantı aracı ve birçok mühimmatı ile birlikte savunma sanayi ürünlerinde çapraz satış enstrümanı halini aldı.

Akıncı ve Aksungur F-16’ların Yükünü Alacak

(B.B): Geçtiğimiz günlerde TSK’ya teslim edilen ve kamuoyunda büyük bir heyecan uyandıran Akıncı TİHA, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne teslim edildi. Bu TSK açısından ne gibi bir çarpan etkisi sağlayacak?

(H.K): En büyük farkı şu an TSK’nın ve diğer kamu kurumlarının kullandığı TB-2 ve TUSAŞ ANKA-S/B/I’dan çok daha büyük, çift motorlu ve dolayısıyla faydalı yük kapasitesinin anormal derecede farklı olması. Dolayısıyla şu an gerek terörle mücadele operayonları gerekse diğer hava-yer görevlerini yerine getiren ve silah kapasitesi yüksek F-4E 2020 Phantom/Terminatör’ler ve F-16 gibi her türlü mühimmatı taşıyabilecek bir platform. Özellikle F-4E 2020’ler bir süre sonra tamamen kal edildiğinde tüm yük F-16’ların sırtında olacak ve F-35 de gelmediği için bu yükü sırtlamada yardımcı olarak AKINCI ve ondan biraz daha düşük kapasiteli AKSUNGUR önemli rol oynayacak.

Diğer yandan keşif gözetleme, deniz karakol ve kara-deniz hedeflerine karşı hava-yer, hava-satıh görevlerinde kendini ispatlamış Türk SİHA’ları ve son örneği AKINCI bu görevlerde asla zorlanmayacaktır. Derin darbe istenildiğinde SOM seyir füzesini takıp düşman hattına yaklaşabildiği kadar yaklaşarak atacak, yüksek tahrip ve hedef hassasiyeti istendiğinde yani araç içindeki bir terör unsuru değil de bir sığınak veya radar mevzi vurulması gerektiğinde güdüm kiti uygulanmış MK serisi (halk dilinde uçak bombası) mühimmatı atabilecektir. Hatta TÜBİTAK-SAGE’nin geliştrdiği NEB’i (Nüfuz Edici Bomba) bile taşıyabilecek. Bu mühimmat ile 30.000 feet’te bile yani ağır olmasına rağmen uçabiliyor. Çünkü 20 metre kanat açıklığı ile devasa boyuttaki AKINCI’nın kalkış ağırlığı 6 ton’u geçebiliyor.

AKINCI sadece mühimmat taşımayacak. TB-2’den daha güçlü bir elektronik karıştırmaya karşı tedbir sistemi taşıdığını tahmin ettiğim AKINCI ayrıca ilan edildiği üzere elektronik destek podu, uydu haberleşme sistemleri, hava-hava radarları (AESA) , engel tespit radarı, sentetik açıklıklı radar (SAR) gibi çok daha gelişmiş faydalı yüklerle görev yapabilecek.

İnsansız Savaş Uçakları Konusunda Medyada Çok Fazla Yalan Haber Var!

                                                       ( Aksungur)

(B.B): Baykar Savunma’nın geliştirdiği İHA ve SİHA’ların yanında TAİ/TUSAŞ tarafından geliştirilen Anka, Anka S ve Aksungur gibi SİHA’lar da mevcut. Bunlar da güvenlik kuvvetlerimizin envanterinde bulunuyor. Bu SİHA’lar da Bayraktar TB2’ler gibi yurt dışına ihraç ediliyor mu?

 (H.K): Evet, TUSAŞ ANKA Tunus’a ihraç edildi. Ayrıca Vestel Karayel’in Suudi Arabistan’a satışı ve oradaki bir firma ile ortak üretimi söz konusu.

(B.B): Yine Baykar Savunma tarafından geliştirme çalışmaları devam eden insansız savaş uçağı (MİUS) projesi var. Bir de TAİ tarafından geliştirme çalışmaları süren Milli Muharip Uçak Projesi (MMU) var. MMU da MİUS gibi insansız olamaz mıydı?

(H.K): Hayır. İnsansız savaş uçakları konusunda medyada çok spekülasyon ve yalan haber var. 6’ncı nesil savaş uçaklarının bile insanlı ve insansız modelleri yapılıyor. Birlikte görev yapsınlar diye. MMU’un insansız versiyonunun bugünkü teknolojide insanlı modelinin imkân ve kabiliyetlerine sahip olması imkânsızdı. MMU’nun insanlı olması çok doğru tercihtir.

(B.B): Savunma sanayii hakkında merak edilen pek çok konuya açıklık getirdiniz. Keyifli sohbetiniz için teşekkür ediyorum.

(H.K): Ben de teşekkür ediyorum vakit ayırdığınız için...