Hatice Özlem ÖZÖN'ün 29 Kasım 2024 tarihli yazısı: Arkadaşlık ve Dostluk Üzerine
İnsanın sevincini ve hüznünü paylaşabileceği bir arkadaşı ya da dostu olmaması, belki de yalnızlığın en kötüsüdür. Arkadaşlık, birbirine karşı sevgi ve anlayış gösteren kimselerin kurduğu sosyal ve duygusal bağdır. Arkadaşlıkla başlayan dostluk ise bir anlamda arkadaşlığın daha ileri bir safhasıdır. Kişiler arası ilişkilerin daha derinleştiği, daha uzun erimli bir arkadaşlık olarak da ifade edilebilir. Dostluk zaman içinde gelişen ve test edilen duygusal paylaşımları içerirken, dostlar sadece keyifli anları değil, hayatın zorluklarını da paylaşırlar.
Arkadaşlık çeşitli şekillerde olabilir. Yol arkadaşlığı, hayat arkadaşlığı, okul arkadaşlığı, iş arkadaşlığı gibi. Ancak bu arkadaşlıklar, gerçek arkadaşlık olarak ifade edilemez. Daha uzun süreli ve daha fazla paylaşılan deneyimlere ve duygulara dayanan gerçek arkadaşlıklar, mekâna ve zamana göre tanımlanamaz.
Antik çağlarda ve günümüzde, birçok filozof ve yazar, arkadaşlık ve dostluk üzerinde durmuş, bu konularda çeşitli düşünceler ileri sürmüşlerdir. Aristo “Üç tip dostluk vardır: Haz amaçlı, çıkar amaçlı, erdem amaçlı dostluklar.” der. Aristo’ya göre gerçek dostluklar, erdem amaçlı dostluklardır. Erdemli dostlar, sadece bir şeyler başarmak veya birbirleri ile zaman geçirmek için bir araya gelmezler. Bunun yerine öncelikle birbirlerinin kişiliklerine odaklanırlar. Birbirlerinin karakterleri ve kendilerini gerçekleştirmeyle ilgilenirler. Aristo’ya göre “dostluk, bir ruhun iki ayrı bedende yaşamasıdır.”
Cicero da ‘Dostluk Üzerine’ adlı felsefik eserinde “İnsan ruhu gibi, dostluk da ölümsüzdür, iyi ve gerçek dostluklar çağlar boyunca hatırlanır ve örnek alınır. Sadece iyi insanlar arasında dostluk kurulabilir, zira o ihtiyaçtan doğmaz, bizzat doğanın bahşettiği bir ilişki türüdür.” der.
Romen yazar Panait İstrati ise ‘Arkadaş’ kitabında, arkadaşlık kavramını felsefi anlamda ele alarak sorgulayıp, derinleştirir. Yoksulların dünyasında arkadaşlığın yarattığı zenginliği vurgular. Bu kitapta sözü edilen arkadaş; her şeyin paylaşılacağı, çıkarsız, hesapsız bir arkadaşlık arayışıdır.
Arkadaşlar arası ilişki çoğu zaman gelişi güzel gelişir. Bu ilişkiden bir güzellik ortaya çıktığında, bu arkadaşlık, dostlukla devam eder. Güzellik doğal olarak dostlar arasında, dostlar için ve dostluğun verdiği güvenle sürer. Güzelliği yaratan ve bu güzelliğe anlam katan dostluk, arkadaşlıktır.
Çoğu zaman başkasının ilgisizliği, görmezden gelişi sorun olmayabilir. Ama dostun görmezden gelmesi, oralı olmayışı dostluğu, arkadaşlığı öldürür. Pir Sultan Abdal için anlatılan bir hikâye vardır: Pir Sultan hakkında idam kararı verildiğinde ahalinin kendisini taşlamasına aldırmazken, dostunun attığı bir gül onu daha çok yaralar, dünyası yıkılır, ölmeden ölür.
Dostluk ve arkadaşlık, çağlar boyu insanın bitmeyen arayışıdır. Çünkü gerçek anlamda arkadaşlık, insan olmanın en derin kavramı, başı sonu olmayan bir duygu ve en büyük mutluluk kaynağıdır. Nazım Hikmet de ‘Dostluk’ adlı şiirinde dostun ve dostluğun ne olduğunu, dostun dosta nasıl özverili davrandığını şu dizeleriyle anlatır:
“Biz haber etmeden haberimizi alırsın,
Yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin,
Gözümüzün dilinden anlar,
Elimizin sırrını bilirsin.
Namuslu bir kitap gibi güler,
Alnımızın terini silersin,
O gider, bu gider, şu gider,
Dostluk, sen yanı başımızda kalırsın.”