Sibel BAY'ın 24 Ekim 2023 tarihli yazısı: Bizi Beynimiz Değil, Algoritmalar Yönetiyor
Hayatımızın tamamen cihazlar tarafından yönlendirildiğinin farkında mısınız?
Teknolojik gelişmeler bizim yaşamımızın bir parçası olarak ilerlemeye devam etmektedir. Geçmişten günümüze ortaya çıkan her yenilik bize yardımcı olmak ve kolaylık sağlamanın yanı sıra hayatımızın her anına karar verirler.
Kullandığımız her bir web sitesi bizi eğlendirmenin ya da hayatımıza yön vermenin yanında bilgilerimize kadar sızarak bizim neler yapacağımıza karar veriyor.
Özünde algoritma, hesaplamalarda veya diğer problem çözme işlemlerinde genellikle bir bilgisayar tarafından takip edilecek bir süreç veya kurallar dizisidir. Adım adım takip edebileceğiniz bir yemek tarifi kadar basit olabilir ancak günümüzde makine öğrenimi programlarının kodları kadar karmaşık olmaları muhtemeldir.
Algoritmalar hesaplama, veri işleme ve otomatik muhakeme için mükemmeldir. Bu da onları günümüzün veri odaklı dünyasında süper değerli bir araç haline getirir. Yemek yemekten uyumaya kadar yaptığımız her şey artık dijital olarak izlenebilmekte ve veri üretilebilmektedir. Algoritmalar bu yapılandırılmamış verileri düzenleyip onu, tercihen eyleme dönüştürülebilir içgörülerin elde edilebileceği ayırt edilebilir kalıplara dönüştüren araçlardır. Algoritmalar olmadan veriler yalnızca birer sayıdan ibarettir ve insan beyni, büyük miktarlardaki verilerle başa çıkmak için nispeten yetersiz donanıma sahiptir.
Böylece, veri işleme işi giderek daha fazla algoritmalara devrediliyor ve bununla birlikte karar verme sürecimizin önemli bir bölümünü dijital tasarıma bırakıyoruz. Günümüzde algoritmalar moda, yayıncılık, eğlence, finans, sigorta, seyahat deneyimleri ve çevrimiçi buluşma gibi çeşitli alanlara hükmediyor.
Baştan verili olarak hangi filmi ya da diziyi izleyeceğimizi, sosyal medyada hangi haberleri okuyacağımıza karar veriyorlar. Sağlığımızın içine kadar girerek ne zaman öleceğimizi bile tahmin ediyorlar.
Algoritma güdümlü sistemler tipik olarak, insani çılgınlık ve önyargılardan arınmış, nesnel ve optimize edilmiş sonuçlar sunma konusunda çekici derecede ütopik bir vaadi taşır. Her şey verilere dayandığında ve atasözünün dediği gibi sayılar yalan söylemediğinde, her şey adil ve net bir şekilde ortaya çıkmalı. Algoritmaların günlük yaşamımızın tüm alanlarında ele geçirilmesinin bir sonucu olarak, bilinçsiz ama son derece akıllı algoritmalar yakında bizi bizim bildiğimizden daha iyi tanıyabilir ve bu nedenle bizi en ortak paydayı, homojenleştirilmiş deneyimi sunan bir algoritmik tuzağa çekebilir.
Algoritmik karar vermenin etki alanları arasında hızla yayılmasının, kültürümüz ve tüketici davranışımız üzerinde derin gerçek dünya sonuçları vardır. Bu sonuçlar, algoritmaların çoğu zaman kimsenin tam olarak anlamadığı şekillerde çalıştığı gerçeğiyle daha da kötüleşir.
Algoritmalar genellikle yalnızca kendilerine beslenen verilere dayalı olarak yanıt verecek şekilde programlandığından, sayı hesaplamalarının sonuçlarını açıkça görebiliriz ancak çoğu zaman bu sonuçlara nasıl ulaştıklarına dair hiçbir fikrimiz yoktur. Örneğin, finansal ticarette algoritmaların kullanımına bir nedenden ötürü kara kutu ticareti de denir. İnanılmaz derecede karmaşık çeşitli algoritmaları üst üste yığdığınızda, bu otomatik ticaret sisteminin tamamı, hesaplamaları insan kavrayışının çok ötesinde bir hız ve karmaşıklıkta yürüten, kendine ait bir dijital beyin geliştirir.
Bu bilinmezlik ve bazen kasıtlı opaklık özellikleri, giderek algoritmik hale gelen dünyamızda basit ama önemli bir gerçeğe de işaret ediyor. Algoritmaları tasarlayan ve sahip olan, verilerin nasıl yorumlandığını ve sunulduğunu genellikle kendi kendine hizmet eden şekillerde kontrol ediyor.
Bu bilinemezliğe tepki olarak insanlar çoğu zaman öngörülemeyen şekillerde davranmaya başlar ve bu da bazı istenmeyen sonuçlara yol açar. Tamamen ticarileşen ve pazarlamaya dayalı sunulan ürünlerden oluşan metaların donattığı bir dünya içerisinde yaşıyoruz.
Bu dünya içerisinde belirli anahtar kelimeler dikkat çeker “trend” haline geliyor ve birdenbire bu anahtar kelimeyi veya temayı içeren başlıkla ürünler ortaya çıkmaya başlıyor. Bizler ise algoritmaların ve anahtar kelimelerin kuşattığı dünya içerisinde bizi yaptırılan seçimleri kendi irademizle tercih ettiğimizi sanıyoruz.