Sibel BAY'ın 9 Ocak 2024 tarihli yazısı: Dostlar Sizi Hiç Unutmadı: Âşık Veysel Anısına

Türk halk müziğinin eşsiz sesi, duyguların tercümanı, Anadolu'nun çiçeği Âşık Veysel, her dizesiyle bir destanın hüzünlü melodisini akıllara kazımıştır. Yaşamı, mücadelesi ve sanatıyla Türk kültürünün önemli bir parçası haline gelen Âşık Veysel, 20. yüzyılın ortalarında Anadolu topraklarına düşen bir yıldızdır. Geride bıraktığımız 2023 yılı, onun anısını yaşatmak ve sanatını daha geniş kitlelere taşımak adına "Âşık Veysel Yılı" olarak ilan edilmiş olup, sadece bir takvim etkinliği değil, aynı zamanda bir kültür mirası ve sanat sevgisi kutlamasıdır.

Âşık Veysel, sadece tellere değil, yüreklere de dokunan bir sanatçıdır. Şiirlerindeki derin anlam, yaşadığı zorluklara rağmen içsel bir dirençle ayakta durmasını sağlamıştır. Yoksulluk, körlük gibi engeller onun sanatını sınırlayamamış, aksine onu daha güçlü kılmıştır. Türk halk müziğinin hafif rüzgârlarını, Anadolu'nun sert rüzgârlarına karıştırarak eşsiz bir melodi yaratmıştır.

"Âşık Veysel Yılı", sadece bir anma değil, aynı zamanda bir buluşma, bir öğrenme ve bir kutlama yılıdır. Her ne kadar yılı geride bıraksak da ne gönlümüzden ne de dilimizden düşürmeyeceğimiz Âşık Veysel’i hatırlamak ve hiç unutturmamak adına ufak bir mektup bırakmak istedim:

Halkın ozanı,

Gözüyle değil, gönlüyle gören âşık,

İki kapılı handan içeri girerken, uzun ince bir yol olan hayatta yılmadan ilerlediniz… Karanlık da olsa hem gündüz hem gece…

Birebir tanışmak nasip olmadı ama dedemin yanına her gittiğimde işittim sizi. Onunla beraber tanıma fırsatı yakaladım. Küçükken sadece dinlerken, büyümeye başladıkça anlamlar çıkardım. Gönül gözünüzle dokunduğunuz sazınızla yüreğimize de işlediniz. Bizler de millet olarak değerlerimize sahip çıkmasını bildik. Kuşaktan kuşağa aktararak yaşattık her bir eserinizi.

Keşke 50. yılını görmek nasip olsaydı dediğiniz Cumhuriyet bugün 100 yaşında. Bizler bayrağına ve milletine bağlı, sanata ve sanatçıya değer veren, geleneklerine ve kültürüne sahip çıkan bir toplum olarak varlığımızı sürdürmekteyiz. Şu an 100. yılını yaşamakta olduğumuz ebedi cumhuriyetimiz, siz ve sizin gibi nice ozanımızın, sanatçımızın bıraktığı miraslarla, kültür zenginliği içerisinde sarsılamaz bir biçimde ayaktadır. Biz de bu güzel ülkenin evlatları olarak, bıraktığınız mirasınıza dünya gözüyle değil, gönül gözüyle bakmakta ve sahip çıkmaktayız.

Bunun yanında değişen çağ ile birlikte ne yazık ki bazı şeyler de değişti. Günümüzde sevgiye verilen önem azaldı. İnsanlar yaptıklarının suçunu sevgiye yükleyecek kadar alçaldı. Siz, sevdiğiniz sizi terk ettiği halde mağdur aynı zamanda mahcup olmasın diye gizlice ayakkabısına para koyarken, günümüzde ise sırf bir akşam yemek yapmadığı için veya ayrılmak istediği için kadınlarımız öldürülmekte, ölümlerin sebebi olarak da sevgi gösterilmektedir. Siz “yanlış anlaşılırım, birinin gelinine, kızına âşık derler” diye şiir yazmaya bile utanacak kadar ince düşünceliyken, çağımızda kadına verilen değer azaldı.

Görmeden kucakladınız dünyayı. Yüreğinizin aydınlığıyla, sazınızın teliyle gördünüz. Belki de bizler gördüğümüzü sanırken dünyanın renklerine aldandık. Kaçırdık asıl var olanı. Kimi zaman öylesine kaptırdık ki kendimizi, ölüm denen gerçeği unuttuk. Hep daha fazlasını istedik, elimizdekiyle yetinmedik. Siz ise ne yaratandan incindiniz ne de etrafınızdakini incittiniz. “Murat yalan, ölüm gerçek” derken bilincindeydiniz her şeyin... Sizi dinlerken sevgiyi, ölümü hatırladık zaman zaman. Bir avuç toprakla geldik dünyaya, bir avuç toprağa doğru yol alırken.

Siz gittiniz, adınız baki kaldı. Dostlar sizi hiç unutmadı. Ülkemize miras bıraktığınız tüm güzel eserler ve öğütleriniz için sonsuz teşekkür ederiz. Sadık yâriniz olan kara toprakta nurlar içinde yatmanızı dilerim.