Nesrin YARIM ÖZOĞLU'nun 8 Ocak 2024 tarihli yazısı: Grip Alarmı
Evden okula, işten toplu taşımaya kadar herkeste grip salgını kol geziyor. Çoluk çocuk herkes grip. Öyle ki bu gribi diğerlerinden ayıran özelliği ise yatırmadan iyileşmiyor, çok uzun sürüyor. Hastanelerin acil servisleri tıka basa dolu. Çoğunluğu çocuk hastalardan oluşuyor. Hâliyle akıllara “Bir salgın mı var” sorusunu getiriyor.
Grip, her yıl mevsim geçişlerinde alışık olduğumuz bir salgındır. Fakat bu sefer biraz fazla yayıldı ve süresini uzattı. Bu da tedirginliğe neden oluyor. Ciddi bir salgın olup olmadığı merak ediliyor. Özellikle okul gibi kalabalık ortamlarda grip vakaları hızla yayılıyor. Çocukların okuldan eve taşıdığı virüsler, ev halkını da enfekte ediyor. Acil servislerin son haftalardaki mevsimsel enfeksiyonlar ve diğer hastalıklar nedeniyle tıkandığı, yoğun bakımlarda ciddi bir kriz yaşandığı belirtiliyor. Acilde saatler süren sırayı beklemek istemeyenler ise evde kendi başına hastalığın üstesinden gelmeye çalışıyor.
Bu seneki grip vakaları arasında en çok “influenza” adını duyuyoruz. Peki nedir bu influenza, nasıl başlıyor, hangi durumlarda doktora mutlaka gidilmeli, ebeveynler çocukları için hangi önlemleri almalı? Belirtileri; yüksek ateş, titreme, üşüme, şiddetli baş ağrısı, kas ve eklem ağrıları, kırgınlık, hâlsizlik, öksürük (balgamlı ya da kuru) ishal ve kusma olarak gösteriliyor. Bu salgının altın kuralı iyice dinlenmek olarak belirtilirken bağışıklık sistemini güçlendirecek gıdaların tüketiminin hastalıktan korunmada etkili olduğu vurgulanıyor. Bunların başında da grip olunduğunda kapısını çaldığımız C vitamini tüketimini artırmak geliyor. Tabii bu tavsiyeyi verirken mevsim meyvelerinin dudak uçuklatan fiyatlarından da haberimiz olduğunu üzülerek söylemek gerekiyor.
Tabii ki şiddetli belirtiler, yüksek riskli gruplardaki bireyler veya komplikasyonlar söz konusuysa, bir doktorun değerlendirmesi mutlaka gerekli. Özellikle okul çağında çocuğu olan ailelerin dikkat etmesi gereken husus; burun akıntısı ya da öksürüğünü önemsemeyip “Nasıl olsa ateşi yok” deyip çocuğu okula göndermeleridir. Toplu taşımayı kullanan ya da kapalı ortamda ortak ofis yöntemi ile çalışmak zorunda olanlar ise mutlaka maske kullanmaldır. Pandeminin hayatımıza kattığı maske kulanımı en azından bu salgın etkisini hafifletene kadar tekrar gelebilir ya da bizler bunu kendi insiyatifimiz hâline getirebiliriz. Çünkü kovid kadar olmasa da bu salgın da ciddi anlamda herkesi etkiliyor. Önlem almak şart!