Prof. Dr. Esat ARSLAN'ın 18 Aralık 2023 yazısı: Fişi Çekilenler: Zelensky ve Netanyahu

Hiç kuşkunuz olmasın, Zelensky’nin de Netanyahu’nun da raf ömürleri artık bitmiştir, her ikisi de “gel gel”leri oynamaktadır, sevgili okurlar. Bilen bilir, poker oyununda oyuna girmek için ortaya konması gereken en az miktara yanıta “BOP” denir, kazanırsan koyduğun kadar alırsın. HAMAS Aksa Tufanı operasyonunu başlatarak “taarruzda ön alma” (preemptive-strike) öğretisinin meyvelerini topluyor. Buna kalkıp anlı şanlı gazetecilerden biri ya da birilerinin yaptığı gibi ama “HAMAS sivillere saldırdı, terör örgütüdür” diyemezsin. Zaten o saldırmasa İsrail “Demir Kılıçlar” harekâtını yapacaktı. HAMAS, ABD’nin icadı saldırıda ön alma öğretisini başarıyla uygulamış, İsrail’i Batı’nın oryantalist olarak betimleyerek doğuya önerdiği doktrinle vurmuştur. Hiç kimse top çevirmesin, HAMAS seçimle işbaşına gelen bir siyasi oluşumdur. Cumhurbaşkanı’nın önemle belirttiği gibi, bir mücahit teşkilatıdır.

Poker oyununda “gel gel”, oyunun sonuna doğru kartlar dağıtılmadan önce miktarda sınır konulmadan “gel gel” denilerek başlatılan, bitmeye yakın bir evredir. Bu zaman diliminde oyuncular, ellerindeki avuçlarındaki bütün değerleri ortaya koyar. Gerçekten de HAMAS, oyunu temkinli oynamaktadır, Zelensky de Netanyahu da kendi ağababalarına güvenerek oyunlarını oynama gayretleri içerisindedir. Ama bilinen bir gerçektir ki her ikisinin de kaybedeceği aşikâr. Çünkü ağababaları kendilerinin bunu başaracağına inanmamaktadır. Malum Ukrayna’daki savaşın seyrini değerlendiren ABD Yönetimi Merkezi Komutanlık (CENTCOM) dışında bir askeri temsilcilik açmış, başına da PeKaKa'ya komuta eden Felluce Kasabı Korgeneral James Glynn’i getirmiştir. Şimdilerde de benzer askeri yapılanmayı Ukrayna’da yapıp başına yine bir Korgeneral Antonio Aguto Jr. getirmeye çalışmaktadır.

Bundan başka bir diğer sebep ise İsrail ve Ukrayna’nın karşılarındakiler millilik vasıflarından hiç ödün vermeden ayaklarını yorganlarına göre uzatmakta oluşlarıdır. Zelensky ve Netanyahu’nun durumu sanki şöyledir; “Hadi kardeşim harç bitti, yapı paydos” denir ya, onun gibi bir şeydir. Düşünebiliyor musunuz, günde 230 milyon ABD Doları harcayan bir İsrail, şimdiye kadar 111 Milyar ABD doları harcamış Ukrayna, AB(D) gibi sağlamcıları oyuna ortak etmek için kendi yaktıkları ateşe odun koymaya çağırmaktadır. Hatta benzinle gelmesini ve ateşin büyümesini istemektedir. AB akmasa da gürlemeye çalışıyor ama onların da barutu bitmiştir. 22 aydır devam eden savaş için para, araç-gereç, donanım ve mühimmat için üçüncü kez ABD ‘ye giden Zelensky’e Kongre’de hiç itibar gösterilmemiştir. Washington D.C.’de büyük bir şok yaşayan Zelensky “Yalnız kalsak da savaşacağız” demek zorunda kalmıştır. Ukrayna'ya karşı savaşının üzerinden neredeyse 2 yıl geçmesine karşın Putin, muharebeler durağanlaşmasına ve savaş oynak savaştan, mevzi savaş doktrinine dönmesine karşın ateşkes görüşmelerinden vazgeçmeye hazır olduğuna dair hiçbir işaret vermemektedir. Tam tersine, Vladimir Putin ve Kremlin hükûmeti, kararlılık gösterisine devam etmektedir.  

Şimdi bunu irdeleyelim. Bir kere görünen odur ki birincisi RF, Ukrayna'nın doğusunda sahip olmak istediği tarihi topraklar olan "Novo Rossiya" bölgesini neredeyse tamamen aldı denilebilir. Buraların tekrardan Ukrayna'ya iadesinin bu saatten sonra çok zor olduğunu da belirtelim. Bu işgal hattında kalan birçok kentin kaderi bundan böyle Rusya'nın gücünü tüketmesine, sıfırlamasına bağlıdır. Batı’da buna ait bir kıpırdanma var mı? Bence yok. 

İkincisi, “Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği (The Lord of the Rings)” gibi, “Slav Kardeşliği” söyleminin artık çok uzaklarda kaldığını sadece söylemekle yetinelim. Tabii ki masumane değil, her iki ülke de Slavlığı bir kenara atıp birbirinden ayrı ve aralarına âdeta kan davası girmiş iki ayrı ülke hâline dönüştüğünü de artık hep birlikte teyit etmeliyiz. Bütün bunlar neyin pahasına elde edilmiştir? Rus halklarının kanı pahasına. Personel ihtiyacını karşılamak amacıyla RF ikinci bir kısmi seferberliğe tekrar gitmiştir. 1 Aralık 2023 tarihinde beşinci dönem için aday olmayı planlayan Rus Lider Putin, 2024 Mart ayında yapılacak seçim öncesi, kendi silahlı kuvvetlerin boyutunu yaklaşık 170 bin askerle genişleten yeni bir başkanlık kararnamesi yayınlamıştır. Ukrayna Savaşı’na taze kan sağlayan bu kararname ile birlikte Rus Silahlı Kuvvetlerinin saflarının 1,32 milyona çıkartılması sağlanmıştır. (1) Bilinen odur ki savaşı, nüfus potansiyeli büyük olanlar kazanır.

Alınan karar büyük ölçüde RF’nin Ukrayna’daki özel harekâtı için elzem olan personel bütünlemesindeki bir zorunluluğun ürünüdür. Gelin şimdi de işin vahametini hep birlikte inceleyelim. Bugüne kadar Ukrayna Savaşı’nın insan gücü ve malzeme açısından Rusya'ya çok büyük bir maliyet getirdiği ortaya çıkmıştır. Ukrayna askeri tahminlerine göre Rusya, savaşın başladığı Şubat 2022'den bu yana 337 binden fazla kişiyi kaybetmiş ve bir milyona yakın asker de yaralanmış, hastalanmış muharebe etkinliğini yitirmiştir. Rus Silahlı Kuvvetlerinin silah araç-gereç ve donanım zayiatına bakıldığında ise ABD kaynaklarına göre 10 binden fazla zırhlı savaş aracı, 5 bin 600 kadar tank ve 700'e yakın uçak ile helikopter de kaybedilmiştir. Rakamlar abartılı olmasına karşın ihtiyatlı davranıldığında rakamların yarısı alındığında bile ciddi kayıplar olduğu ilk bakışta görülmektedir. (1)

Bu durum, Moskova'nın diğer askeri sorunlarını daha da artırmıştır. Bunlar arasında Rusya'yı savaş alanı ekipmanı bakımından İran ve Kuzey Kore gibi ülkelere zorlayan kritik silah kıtlığı ve tamamen etkili olmasa da Rusya'nın kritik teknolojilere erişimini daha da karmaşık bir hâle sokmaktadır.

Rusya'nın nüfusunun büyüklüğü, Ukrayna'nın yaklaşık dört katı olması nedeniyle belirgin bir avantajını da göstermektedir. Ukrayna, Moskova'ya kıyasla daha az silah altında adam kaybetmiş olsa da (2023 yazı itibarıyla ABD'li yetkililer, savaşta yaklaşık 70 bin Ukraynalının öldüğünü ve 100 bin-120 bin kişinin yaralandığını tahmin ediyorlardı) kayıpları, 500 bin kişiye ulaşmıştır. Bu durum ülkede kalan 37,2 milyon ülke nüfusunun tamamının yüzde 1,3’üne tekabül etmektedir. 60 yaşına kadar ülke dışına çıkması yasaklanan erkeklerde kayıp ciddi boyutlara ulaşmaktadır. (1) Toprağa düşen her Ukrayna askeri, ondan doğmayan, doğmayacak olan bir neslin de bitişini, körelmesini acı da olsa dikte ettirmektedir. Her bir Ukrayna askeri, gelecekte kendisinden sonra doğmayacak olan bir nesille birlikte yitişi de simgelemektedir. Bu konuda doğruya yakın tespitler NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg tarafından yapılmış ve Rusya-Ukrayna Savaşı’nda kötü haberlere hazırlıklı olunmasını açık bir yüreklilikle ortaya koymuştur. Stoltenberg, Alman ARD televizyonundaki Avrupa Magazin adlı programda yaptığı açıklamada, "(Ukrayna'da) Kötü haberlere de hazırlıklı olunması gerekiyor. Savaşlar aşamalı olarak ilerler ancak iyi ve kötü zamanlarda Ukrayna'nın yanında olmalıyız" şeklinde durumu özetlemiştir. Avrupa savunma sanayiinin bölünmüşlüğü olduğunu da vurgulayan Stoltenberg, aşağıdaki hususları da belirtmiştir:

"Birlikte gerektiği kadar yakın çalışamıyoruz. Şu anda kimseyi suçlamak istemiyorum, ama bunun, endüstrinin çıkarlarıyla, istihdamla ilgili olduğunu ve bizi hâlâ tehlikeli bir konuma sokan ulusal dar görüşlü çıkarların üstesinden gelmenin NATO'daki herkesin çıkarına olduğunu ve büyük resmi görmemiz gerektiğini düşünüyorum. Mühimmat talebindeki artışın fiyatları da yükseltmesini engellemeliyiz. Daha fazla arza ihtiyacımız var."

Açıkça belirtmekte yarar var. Tarihin hiçbir evresinde Rusya ile ABD karşı karşıya gelmemiş, birbirlerine karşı silah doğrultmamış, doğrudan savaşmamışlardır. Vekalet savaşı olmuş mudur? Kuşkusuz evet. Uzun lafın kısası; dünya Batı sonrası düzene doğru ilerlerken AB(D), dünya sistemindeki hegemonyasını sürdürmek için Ukrayna’daki başarısızlığını İsrail ile kapatmaya çalıştığı izlenimini vermektedir.

Evet sevgili okurlar, Zelensky’nin ve yönetiminin raf ömrü bitti diyorum da Netanyahu’nun ve yönetiminin raf ömrü bitmedi mi? Tabii ki o da bitti. Burada önemle son kullanma tarihi demiyorum, raf ömrü bitti, bir de buna etekleri tutuşan ABD Başkanı Joe Biden ve yönetimini de eklemek lazım. Eskiler bunu ne güzel söylerlerdi, miadı bitmek, miadını doldurmak diye. Miadı bitmek, hiçbir yararı olmadan durduğu yerde işlevsiz kalmak. Miadını doldurmak ise işlev hâlinde iken değişenler için söylenir.  Onun için bu terimi hem Zelensky hem de Netanyahu için kullanmak gerekir.  

Duyduk duymadık demeyin, ABD, pardon, Amerika Birleşik Siyonist Yönetiminin Başkanı Biden, İsrail Terörist Devleti’nin Gazze’de ayrım gözetmeksin sürdürdüğü, bombalamalar nedeniyle dünyanın desteğini yitirmeye başladığını ve Netanyahu’nun uzun vadeli bir çözüm için hükûmetini değiştirmesini söylemiştir. Tabii ki bunun önemli bir nedeni var. BM genel Kurulu’nda 153 ülke “katliam dursun” demiş, ancak ABD-İsrail kervanına katılan 8 ülkenin kan istemesine, kan dökücülüğe, süffahlığa devam demesine ne buyrulur? Gazze Şeridi’ndeki korkunç insani durum ve Filistin halkının çektiği acılar için 13 Aralık 2023 tarihinde BM Genel Kurulu’nda oylanan karar tasarısı, 23 “çekimser” ve sadece 10 “hayır” oyuna karşı 153 oyla kabul edilmesine karşın ABD’nin vetosu nedeniyle bu karar da “keen lem yekûn (hiç olmamış gibi)” olmuştur. Burada dikkati çeken bir durum da HAMAS ile Ukrayna’nın ülkeleri işgal edilmelerine karşın Ukrayna’nın çekimserler arasında bulunmasıdır. Buna etki eden en önemli husus, Zelensky’nin Yahudi olmasıdır.

Gelelim şimdi nüfus potansiyeline. “Hayır” oyu kullanan ülkeler arasında ABD (nüfusu 336 milyon) ve İsrail’in (nüfusu 9.236.000) yanı sıra, Liberya (nüfusu 5,193 milyon ), Mikronezya (nüfusu 113.131), Nauru (nüfusu12.511), Papua Yeni Gine (nüfusu 8,5 milyon), Paraguay (nüfusu 6,704 Milyon), Avusturya (nüfusu 9,035 milyon), Çekya (nüfusu 10,720 milyon) ve Guatemala (nüfusu 17,11 milyon) yer almıştır. Nauru’nun nüfusuna bakar mısınız? Sadece 12 bin 511 kişi. Mikronezya sadece 113 bin 131 kişi. Devlet statüsü verilmiş âdeta özerk yönetimlerdir. Daha doğru bir deyişle, bir futbol topuna satın alınabilecek yapılar, sözde devletçikler. BM Genel Kurulu’nda 27 Ekim 2023 tarihinde Gazze’de insani ateşkes talebinin yer aldığı karar 121 oyla kabul edilmişti. 1,5 ay sonrasında daha da ezici bir çoğunlukla kabul edilen tasarıda evet oyu kullanan ülke sayısının 153’e yükselmesi dikkat çekmiştir. Hayır oyları 14’ten 10’a düşerken çekimserlerin de 45’ten 23’e düşmesi işgalci güce desteğin yok olduğunu ortaya koymaktadır. Bu doğrudan doğruya Erdoğan diplomasisinin zaferdir. ABD, bir anlamda Nauru’suyla, Papua Yeni Gine’siyle baş başa kalmıştır. 27 Ekim’deki oylamadan sonra ateşkes çağrısı yapan 121 ülkenin sayısını daha da artırmak için Türkiye’nin diplomatik çalışmalar yapacağını söyleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çabaları gerçekten de sonuç vermiştir. (2)

İşte bu nedenle Biden, durumun vahimliğini önemle kavradığı gibi bir yandan da oğlu Hunter Biden'a iş dünyasında avantaj sağladığı iddiasıyla bir süredir Cumhuriyetçilerin, Joe Biden'a karşı yürüttüğü azil sürecinin resmiyet kazanması da bu süreci hızlandırmıştır. Biden, Washington D.C.’de kameralara kapalı olarak düzenlenen bir bağış etkinliğinde İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını ve Netanyahu hükûmetinin geleceğini real-politik olarak değerlendirmiştir. Yapmış olduğu değerlendirmede öncelikle İsrail yönetiminin Gazze’ye yönelik ayrım gözetmeksizin yaptığı saldırılardan dolayı İsrail’in dünyada desteğini kaybetmeye başladığını, Netanyahu hükûmetinin İsrail tarihindeki en muhafazakâr hükûmet olduğunu ve bu hükûmetin Filistin sorununun çözümü için iki devleti kesinlikle desteklemediğini, “Netanyahu iyi bir dost ama öncelikle hükûmetini değiştirmeli, buna muvaffak olamadığı takdirde İsrail’de hükûmet değişikliğine gidilmelidir” sözlerini dile getirmiştir. (3)

Bütün bunlardan sonra demem odur ki bir yandan İsrail’in 2006 Lübnan’daki taş taş üzerinde bırakmadığı Dahiya kentinden mülhem “Dahiya Doktrini” ile Gazze Şeridi’ndeki hükûmet ve sivil altyapısını hedef alarak sivil-asker ayrımı gözetmeden orantısız ve ezici ateş gücü kullanarak “soykırım” doktrinize edilirken aynı Gazze Şeridi, HAMAS’ın yapmış olduğu pusularla İsrail Terörist Devleti’nin üst düzey elemanlarına da mezar olmaktadır. Ayrıca İsrail'in 3 rehineyi yanlışlıkla öldürdüğünün ortaya çıkmasının ardından üzerindeki baskı artan Netanyahu’nun, HAMAS ile müzakerelere yeşil ışık yakması, bunun en çarpıcı belirtisidir. Ancak bundan sonra unutmamak gerekir ki pazarlık kozları HAMAS’ın elindedir, bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın sevgili okurlar.

Dipnotlar:

(1) İlan Berman, “Putin’s Plan: To Outlast Kyiv and The West” (“Putin'in Planı: Kiev'den ve Batı'dan daha uzun süre dayanmak”), The Messenger News, December (Aralık)11, 2023

(2) Yeni Şafak Gazetesi Haberler Servisi, “ABD Papua Yeni Gine’yle baş başa kaldı”, Yeni Şafak Gazetesi, 14 Aralık 2023; https://www.yenisafak.com/gundem/abd-papua-yeni-gineyle-bas-basa-kaldi-4581360 / Erişim Tarihi 14.10.2023/

(3) Millî Gazete Dünya, “Biden’ın Etekleri Tutuştu”, Millî Gazete, 14 Aralık 2023, s.7