Betül Gökçe AKGÖL'ün 26 Nisan 2024 tarihli yazısı: "Gümüş Perdenin Sihri"
Auguste Marie Louis Nicolas ve Louis Jean olarak bilinen Lumière Kardeşler, sinema tarihinin ilk film yapımcıları olarak geçer. Bu kardeşler, Sinematograf cihazının patentini alıp geliştirmişler. Cihaz, Thomas Edison'un kinetoskopuna kıyasla, birden fazla kişinin aynı anda film izlemesine imkan tanıyan bir yapıya sahipti.
28 Aralık 1895'te, Paris'teki bir kafede, Louis ve Auguste Lumiere kardeşler, halka açık ve ücretli ilk film gösterimlerini gerçekleştirdiler. Bu olay, döneminde pek dikkat çekmemiş olabilir ancak dünya eğlence endüstrisinin başlangıcını temsil etmektedir. Çünkü insanlar ilk defa bir filmi para vererek izlemişlerdir. Lumière kardeşlerin ilk filmi olan "Sortie des Usines Lumière à Lyon" (Lumière Fabrikası'ndan Çıkan İşçiler) ve bir trenin istasyona doğru yaklaşmasını kaydeden diğer on kısa filmle birlikte sunulan bu genel gösterim, tarihe geçmiştir. Her bir film 17 metre uzunluğundaydı ve yansıtıldığında 46 saniye sürüyordu.
Sinemaya yönelik teknik gelişmeler o kadar hızlıydı ki bu durum filmleri daha da çekici hale getirdi. 1914'e gelindiğinde, filmler iki saate kadar uzayabiliyor ve modern film yapımcılarının kullandığı birçok teknik yeni keşfediliyordu. İlk renkli filmler 1900'lerde yapılmış olsa da, yaygın olarak kullanılması 1940'lara kadar uzanmıştır. Sesli film denemeleri 1896'da başlamış ancak senkronize sesli ilk film olan "The Jazz Singer" (1927) ile doruğa ulaşmıştır. Bu zamana kadar, sessiz filmler genellikle canlı piyano müziği eşliğinde gösteriliyordu. Filmlere yönelik arka projeksiyon 1913'te kullanılmaya başlandı ve modern filmlerde hala daha etkili bir şekilde kullanılmakta. Bence buna en güzel örnek "Superman" (1978) filmi. Bu filmde arka projeksiyon, arka plan sahnelerinin çekilip bir ekrana yansıtılması ve ardından ön planda oyuncuların çekilmesiyle gerçekleştirilmiş. Bu şekilde, izleyiciler, Superman'in uçak sahnelerinde gerçekten uçtuğunu düşünmüşler.
Farklı türdeki özel efektler ise Georges Melies'in fantezi filmi "Ay'a Yolculuk" (1902) ile tanıtıldı. Modelleri etkili bir şekilde kullanan film ise "King Kong" (1933) idi. Bir ev kadar büyük görünen goril aslında 40 cm'lik bir modeldi. Georges Melies tarafından ilk kez kullanılan stop-motion tekniğiyle (film yeniden başlatılarak), King Kong oldukça gerçekçi bir şekilde hareket ettirildi. Ancak bazı modellerin bazen gerçek boyutlarda da kullanıldığı olmuştur; 'Jaws' (1975) filmindeki köpek balığı gibi.
Yirminci yüzyılın ilk yarısında sinemaya gitmek oldukça popüler bir etkinlikti ve izleyici sayısı oldukça fazlaydı. Ancak, 1950'lerden itibaren, izleyici sayısında bir azalma yaşandı ve birçok sinema salonu kapanmak zorunda kaldı. İnsanlar giderek daha fazla televizyon almaya başladı. Ancak yine de televizyonlar bence hiçbir zaman sinemanın sunduğu deneyimi asla sunamadı.