Sibel BAY'ın 29 Mayıs 2024 tarihli yazısı: İçinizdeki Kötüyü Keşfedin

İyilik ve kötülük, insan ruhunun iki ayrılmaz parçasıdır. Her birimizin içinde hem aydınlık hem de karanlık yanlar barınır. Bu ikili doğamız, bizi hem yaratıcı hem de yıkıcı kılabilir. Tarih boyunca en büyük kahramanlıklar ve en dehşet verici zulümler aynı insan eliyle gerçekleştirilmiştir. Peki, bu iki uç noktayı barındıran insan ruhunun derinliklerinde neler yatmaktadır?

İnsanın karanlık tarafını keşfetmek, bazen kendi içimize dönüp bakmayı gerektirir. Kötülüğün uzaklarda, bizden bağımsız bir varlık olarak görülmesi rahatlatıcı olabilir. Kendimizi iyilikle tanımlarken, kötülüğü dışsal bir güç, belki de şeytanın bir yansıması olarak görmek işimize gelir. Ancak bu basit ayrım, insan zihninin karmaşıklığına haksızlık eder.

Karanlık Üçlü ve Sadizm

Psikologlar, insan kişiliğinin karanlık yanlarını tanımlamak için "Karanlık Üçlü" kavramını kullanır: psikopati, Makyavelizm ve narsisizm. Bazıları, bu üçlüye sadizmi de ekler. Sadizm, başkalarına acı verme arzusudur ve neyse ki toplumda nadirdir. Ancak bencillik, neredeyse her birimizde bulunan bir özelliktir. Bencil davranışlar, çıkarlarımız başkalarının çıkarlarıyla çatıştığında ortaya çıkar ve bu durum, insan doğasının evrensel bir gerçeğidir.

Kötülüğün Sıradanlığı

Hannah Arendt'in ünlü ifadesiyle "kötülüğün sıradanlığı", zulmün günlük hayatta nasıl sıradanlaşabileceğini anlatır. Arendt, Adolf Eichmann'ın yargılanması sırasında, onun sadece bürokratik bir görevli olarak hareket ettiğini, kendi rolünü devlet mekanizmasının bir dişlisi olarak gördüğünü belirtir. Bu, kötülüğün ne denli sıradan olabileceğini, insanlık dışı eylemlerin nasıl normalleşebileceğini gözler önüne serer.

Bazı durumlarda, belirli bir dereceye kadar psikopatik mesafe gerekli olabilir. Bir orduyu veya büyük bir mali kuruluşu yönetirken, bireysel refahı düşünmek her zaman mümkün olmayabilir. Ancak bu mesafe, insanları sadece birer sayı olarak görmeye ve sonuçta zulmü meşrulaştırmaya yol açabilir.

İyi ve Kötünün Birlikteliği

Miriam Frankel ve Matt Warren'ın "Are You Thinking Clearly?" adlı kitaplarında belirttikleri gibi, insanları saf iyi ve kötü olarak ayırmak bir yanılgıdır. Hepimiz içimizde hem iyiyi hem de kötüyü taşırız ve şartlara göre farklı ahlaki nitelikler sergileriz. Örneğin, Adolf Hitler bile hayvanlara karşı nazik ve düşünceliydi. Bu paradoks, insan doğasının karmaşıklığını ve ikiliğini gösterir. Sıradan insanlar, aşırı durumlarda ahlaki canavarlara dönüşebilir. Ancak bu, herkesin içinde bir canavar olduğu anlamına gelmez.

Karanlık Yanımızla Yüzleşmek

Kişiliğimizde karanlık özelliklerin bulunması, bizi otomatik olarak kötü yapmaz. Psikolojik olarak, bu özellikler boyutsaldır ve farklı derecelerde var olabilirler. Biraz narsist ya da biraz psikopat olabilirsiniz, ancak bu sizi bir canavar yapmaz. Bu karanlık yanımızı kabul etmek, onunla yüzleşmek ve onu kontrol altına almak, insan olmanın bir parçasıdır.

İçimizdeki karanlık tarafı keşfetmek, aynı zamanda daha bilinçli ve duyarlı bireyler olmamızı sağlar. Kötülüğü tanımak ve onunla yüzleşmek, bizi daha merhametli ve adil kılabilir. İyiliği ve kötülüğü basit bir ayrım olarak görmek yerine, onların iç içe geçmiş doğasını anlamak, insan olmanın karmaşıklığını kabul etmekle başlar. İçimizdeki karanlığı kabul etmek, onu aydınlığa dönüştürmenin ilk adımıdır. Bu yolculuk, hem kendimize hem de çevremize karşı daha dürüst olmamızı sağlar ve nihayetinde daha iyi bireyler olmamıza katkıda bulunur.