Sibel BAY'ın 13 Haziran 2023 tarihli yazısı
Kızarmış Yeşil Domatesler 1991 senesinde çekilmiş olup filmin yönetmeni Jon Avnettir. Filmin Başrolünü Jessica Tandy, Mary Stuart Masterson, Kathy Bates ve Mary- Louise Parker paylaşmaktadır.
Kızarmış Yeşil Domatesler filmi konu olarak orta yaş bunalımında olan ve evliliği pek iyi gitmeyen Evelyn Couch, kocasının teyzesini bakımevinde ziyaret etmeye gider fakat oradan kovulur. Yanında getirdiği yemekleri kendisi yerken bakımevinde yanına oturan bir kadın (Ninny) ile arkadaş olur. Evelyn her bakımevine gittiğinde Ninny gençliğinde tanık olduğu 1920’lerin Amerika’sını ve Idgie ve Ruth’un dostluğunu anlatır.
Idgie çocukluğunda şımarık bir kızken yalnızca abisini yani Buddy’i dinler. Abisi Idgie’ye hayal ürünü olan balıkları ve gölün yok oluş hikayesini anlatır. Buddy’nin âşık olduğu kız Ruth o yaz onlarda kalmaya gelir ve gezerken şapkası uçarak demiryoluna düşer. Buddy âşık olduğu kızın düşen şapkasını almak için demiryoluna iner ve ayağı raylara sıkışır. Tren çarpması sonucu ölen Buddy sonrasında Idgıe daha asileşir ve insanlardan uzaklaşır. Idgıe’nin yanına yalnızca siyahi arkadaşı Big George gelebilmektedir.
Idgie’nin bu durumu karşısında annesi Ruth’u onlarda kalması için davet eder. Bu davetin sebebi Ruth’un Idgie’yi sakinleştireceğini, düzelteceğini düşündüğü içindir.
Ruth ile Idgie’nin güzel bir dostluğu vardır. Birbirlerine bir hayli alışmışken Ruth’un Frank Bennett ile evlenmesi dostluklarına gölge düşürür ve bu iki arkadaş ayrı düşer.
Idgie, Ruth’u ziyarete gittiğinde kocasının ona şiddet uyguladığını görür ama bu duruma bir şey yapamaz. Daha sonra Idgie’ye Ruth’un annesinin öldüğüne dair bir mektup gelir ve Ruth’u kocasının evinden alarak uzaklaşır fakat Ruth hamiledir.
Kocasının evinden uzaklaşan Ruth ve Idgie beraber bir kafe açarlar ve kafenin ana yemeklerinden birisi de Kızarmış Yeşil Domatestir. Irkçılığın fazla olduğu 1920’ler Amerika’sında siyahilere de hizmet ettikleri için çevre tarafından eleştirilseler de kafe sahibi Idgie ve Ruth bu durumu önemsemezler.
Idgie ve Ruth mutlu bir şekilde Kafelerini işletirken Frank’ın gelmesi ile bu mutlulukları uzun sürmez. Çocuğunu almak için gelen Frank o gece esrarengiz bir şekilde kaybolur ve herkes Idgie den şüphelenir. Frank’ın arabasının nehirden çıkması sonucu Idgıe ve Big George tutuklanır. Dava Ruth ve Papazın uğraşları sonucunda düşürülür. Davadan birkaç sene sonra Ruth kanser olur ve ölür. Idgie onu hiçbir zaman unutmayacaktır.
Ninny’nin anlattığı bu hikayedeki kadınlardan ilham alan Evelyn, Ninny’nin de yardımları sonucunda sorunlarını aşacak ve kendisine yeni bir hayat kuracaktır.
Filmin sonunda Ninny, Ruth’un mezarına bir kavanoz bal ve mektup bırakır daha sonra ise Evelyn ile onun evine doğru yol alırlar.
Film, güçlü olanın gücünü kullanmasını, iktidarı elinde bulunduranların gücünü kaybetmemek için yapabileceğini, beyazın siyahı, erkeğin kadını, güçlünün zayıfı hor görmesini işlemiştir. Filmde verilmek istenen ise bu değil, kadının, kadınların kendine güvenen, ötekileştirilse dahi pes etmeyen, sevgi, güven ve umut ile toplumun dayattığı normlara karşı çıkan güçlü kişiliği işlenmiştir. Filmde yalnızca kadın hakları değil aynı zamanda 1920 zamanların Amerika’sında Kafeye siyahileri aldıklarında karşılaştıkları tepki ticari kaygı gözetmeksizin kalıplaşmış normlara karşı çıktığı/çıkabildiğinin göstergesidir.
Filmin bir bölümünde Evelyn arabasını park edecekken daha genç iki kadının onun yerini işgal etmesi ve Evelyn ile biz genciz sen yaşlısın diye dalga geçmeleri sonucunda Evelyn’in sinirlenerek genç kızların arabasına çarpıp “Ben de yaşlı ve sigortalıyım” diyerek oradan uzaklaşması, toplumda yalnızca karşı cinslerin veya farklı tenlerin değil hemcinslerin de birbirine zarar verebileceğinin, dışlayabileceğinin göstergesidir.
Filmde feminist bir yapı ile sakinlik ve dinginlik hakimdir. Toplum tarafından hareketleri sebebiyle dışlanabilen kadınların özgürce, herhangi bir baskı altında kalmadan yaşayabileceğini gösteren bu film kadınların erkeklere bağlı olarak yaşamak zorunda olmadığının kanıtı niteliğindedir.
Neydi bu güç? Hayatını sınırlayan bu sinsi tehdit, kafasına dayanmış bu görülmez silah... Hakarete uğrama korkusu. Kimse ona birtakım kötü adlandırmalar yapmasın diye bekâretini korumuş, ''kız kurusu'' diyemesinler diye evlenmişti. ''Kısır'' olduğu söylenmesin diye çocuk doğurmuştu. Lezbiyen ya da erkek düşmanı olduğu düşünülmesin diye feminist olmamıştı. Şirret bir kadın olarak görülmemek için hiç sesini yükseltmemiş, dırdır etmemişti. Tüm bunları yapmış ama yine de o yabancının, onu erkeklerin öfkelenince kadınlara savurduğu hakaretlerle dolu çukura sürüklenmesinden kaçamamıştı Evelyn...