Burak BALCI'nın 22 Ekim 2023 tarihli yazısı: Ostim’de Bir Mucit

Bazen eskimeye yüz tutmuş dükkânların, sanayinin tozlu raflarının, yağlı tezgâhlarının ardından öyle özel işler çıkıyor ki insan şaşırıp kalıyor!

Bugün bu tozlu rafların ardında kalan ancak çalışkanlığı ve dinamizmi ile gençlere örnek olabileceğine inandığım Ostimli bir mucitten bahsedeceğim.

Cemalettin Keskin, uzun yıllar Almanya’da kalmış, burada kendi işletmesini kurmuş sonrasında Türkiye'ye gelmiş. Şu anda ise Ankara Ostim’deki atölyesinde işe özel robot makineler üretiyor.

Burak Balcı (B.B): Kısaca tanıyabilir miyiz sizi?

Cemalettin Keskin (C.K): 57 yaşındayım. Uzun yıllar Almanya'da yaşadım. Orada kendi işletmem vardı ve işlerim çok iyiydi ancak 1995 yılında Türkiye'ye dönmeye karar verdim. Makinelerimizi kendi ülkemizde üretelim istedik. 1995-2000 yılları arasında Türkiye'de ürettiğimiz makineleri Almanya’ya sattık. Yüzde yüz ihracatçıydık. Bir süre sonra işlerimiz bozuldu ancak sonrasında toparladık. Ticarette böyle şeyler her zaman olabilir. Şu anda Ostim’deki atölyemizde makine üretimimize devam ediyoruz.

(B.B): Makine üretiyoruz diyorsunuz ama burada üretilen makineler birer robotu andırıyor. Bir de işe özel makine üretiyoruz demiştiniz. Konuyu biraz daha açar mısınız, işe özel makine nedir?

(C.K): Makine derken aslında tasarımından, üretimine, yazılımına kadar olan bir bütünü ifade etmek istedim. Ama haklısınız bu makineler aslında yazılımları olan ve işlerini çok iyi bilen robot işçiler… Örneğin sizin bir ayakkabı fabrikanız var ama üretiminizi seri hale getirmek ve masraflarınızı düşürmek istiyorsunuz. Bunun için de işleri seri halde yapacak bir makineye ihtiyacınız var… Biz burada devreye giriyoruz. Gelip fabrikanızı inceliyoruz. Nasıl bir makinenin sizin işinize yarayacağının fizibilitesini çıkarıyoruz, sonrasında da makineyi geliştirme süreci başlıyor.

(B.B): Her iş için ayrı ve özel bir makine geliştiriyorsunuz…

(C.K): Evet, her işin kendisine has özellikleri olduğu için makineler de işe özel olarak tasarlanıp, geliştiriliyor.

(B.B): Her işin ayrı bir AR-GE…

(C.K): Aynen öyle. Bizde seri imalat yok. Yaptığımız her işin kendi içerisinde özel amaçları var bu nedenle her makinemiz bir ayrı AR-GE’dir. Her yeni işte olmayan bir makineyi yapıyoruz. İhtiyaç neredeyse ona özel bir makine geliştiriyoruz.

Bu durum da bize çok ayrı bir keyif veriyor. Yaptığımız her işten yeni şeyler öğreniyor, yeni tecrübeler kazanıyoruz. Bu da bizi diri tutuyor.

(B.B): Sıfırdan bir makineyi üretmek ne kadar zamanınızı alıyor?

(C.K): İşin özelliğine göre 3 ay – 1 yıl arasında sürebiliyor. Şunu da belirteyim, makinelerimizi yüzde yüz kendimiz yerli olarak imal ediyoruz. Yazılımları dahil hepsi bize ait…

(B.B): Şu ana kadar kaç farklı makine ürettiniz?

(C.K):  Tam olarak hatırlamıyorum ama yüzden fazladır.

(B.B): Ürettiğiniz makineler fabrikasyon değil. Hepsinin kendi içerisinde ayrı bir çalışma prensibi var. Peki, makinelerde bir arıza meydana geldiğinde ne yapıyorsunuz? Makineleri birilerinin tamir etmesi gerekiyor…

(C.K):  Bunun için çok güzel bir formülümüz var. Makineyi geliştirirken aynı zamanda elemanı da yetiştiriyoruz. Örneğin iş bulamayan mekatronik mühendisi arkadaşlar var. Herkes de tecrübeli eleman arıyor. İş bulamayan gençleri buraya getiriyoruz. Onlar da bizimle birlikte üretim sürecine katılarak makineyi öğreniyor. Bir anlamda makine için eleman yetiştiriyoruz diyebiliriz. Burada hem işveren karlı çıkıyor hem de işsiz bir gencimiz iş sahibi oluyor. Ve bu şekilde yetişmiş eleman açığını da azaltmış oluyoruz.

(B.B): Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

(C.K):  Ürettiğimiz makineler, sanayideki kalifiye eleman açığını kısmen de olsa azaltıyor. Çünkü bu makineler yorulmadan, 24 saat çalışarak seri üretim yapılmasına katkı sağlıyor ve işverenin maliyetleri düşüyor. Ancak bütün bu makineleri yapanlar da nihayetinde insanlar… Şu anda sanayi bölgelerinde maalesef yetiştirecek eleman bulmakta zorlanıyoruz. Bu yalnız bizim değil her iş yerinin problemi. Kimse yağa, pasa dokunmak istemiyor, bir sanat öğreneyim diye düşünmüyor. Ancak ‘boynuz kulağı geçmezse iş yürümez’ demiş atalarımız. Gençlerimizin sanat öğrenmesinin hem kendileri hem de ülkemizin geleceği açısından önemli olduğuna inanıyorum…

B.B: Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.

(C.K):  Bu fırsatı verdiğiniz için ben de çok teşekkür ederim.

           (Cemalettin Keskin)