Ersan AKBAŞ'ın 19 Ağustos 2023 tarihli yazısı: Spordaki Tarihi Anlara Şahit Olmak

Sporda yaşanan önemli bir gelişmeyi izlerken o anların tarihe geçeceğini hissettiğiniz oldu mu? O anları, o saniyede canlı olarak izlemeyi başarabilmek. O duyguları hissedebilmek.

Benim çok oldu. Kaçırıp da sonradan izlediğim hiçbir tarihi spor anında ise o duyguları yaşayamadığımı belirteyim.

Hayatımın ilk tarihi spor anını sanırım 1984 Los Angeles Olimpiyat oyunlarında yaşadım.

Güreşçimiz Reşit Karabacak’ın kolunu kırarak şampiyonluğunu elinden çalan Amerikalı Mark Shultz ile yaptığı güreş görüntüleri hiç aklımdan çıkmadı.

O kol kırılma görüntüsü -o zaman tek kanal TRT vardı- günlerce ekranlarda dönüp durmuştu. O kolun omuzdan çıkıp kırıldığı anlar hafızamda hala dün gibi yer almakta…

En keyif alarak izlediğim tarihi anları ise 1986 Dünya kupasında yaşadım.

Armando Diego Maradona’nın Arjantin formasıyla İngiltere’ye çeyrek finalde attığı ve yüzyılın golü olarak nitelendirilen anı izlerken nefesimin kesildiğini dün gibi hatırlarım.

Aynı maçta Maradona’nın “Tanrının Eli” diye adlandırdığı bir diğer gol de yaşanmıştı.

Her iki gol de hala konuşulur. İki gol de futbolun en tepesinde kendisine özel bir yer bulmuştur.

Bir maçta iki tarihi ana tanıklık etmek her zaman yaşanılacak bir durum değildir.

Peki, Naim Süleymanoğlu’nun o rekorlarla dalga geçercesine 1988 Seul Olimpiyatlarında halter kaldırdığı tarihi anlara ne demeli?

Time dergisi bile o anlara tepkisiz kalamadı ve Naim Süleymanoğlu’nun o ölümsüz fotoğraflarından birini kapak yaptı.

Cep Herkülü, kaldırılamaz denilen halterin altına her girdiğinde televizyona yapıştığımı hatırlarım.

Hollandalı Van Basten’in 1988 Avrupa Şampiyonası finalinde, yenilmez denilen Rusya’yı yıkan tarihi golünü, o an ve saniyede izleyebilmek herkese nasip olmaz sanırım.

Van Basten’in golünde hissettiğim duyguları yıllar sonra 2002 Şampiyonlar Ligi Finalinde Zinedine Zidane’nın Bayer Leverkusen’e attığı o muhteşem golde de hissetmiştim.

Ya Rıdvan Dilmen’in Maradonavari attığı gole ne demeli…

O zamanlar maçlar TRT’den naklen yayınlanırdı. Altay maçıydı. Birden Rıdvan sahneye çıktı. Karşılaşmanın son anlarında herkesi tek tek geçerek kalecinin ayağının dibine o inanılmaz plasesini yaptığında kıskandığımı hatırlıyorum.

Türkiye’nin gördüğü muhteşem sol ayaklardan biri olan Cevad Prekazi’nin Monaco’ya attığı tarihi golde hissettiklerime ise hala şaşarım.

O top çim sahada yerden 10-15 santim yukarıdan ip gibi giderken, gol olacağını düşünemedim bile… Alt direğin dibinden gol olduğunda o 1-2 saniye içerisinde hissettiklerimi hiç unutmadım.  

Bir de herkes Galatasaray’ın Arsenal ile oynadığı UEFA finalindeki penaltı anlarını hatırlar; ama Kaleci Taffarel’in, Thierry Henry’nin çizgiden çıkardığı o kafa topunu şöyle bir geçiştirir.

Ben o kafa vuruşu anında aklımdan, bitti bu iş, düşüncesini geçirirken Claudio Taffarel o topu çıkarmıştı bile.

Ya daha öncesinde Elvir Boliç’in Manchester United’a deplasmanda attığı gol anı ve sonrasında yaşadığı gol sevinci. Manchester’a 40 yıl sonra yenilgiyi tattıran bir gol olmuştu o tarihi gol.

Arada Fenerbahçe’nin Pendikspor yenilgisi de var. Türk futbol tarihinin kırılma anlarından biriydi, maç aheste aheste oynanırken birden bire Pendikspor 2-1 öne geçmişti. Öyle televizyonun karşısında kala kalmıştım.

Biraz da atletizm ve de 100 metre dersek, Jamaikalı atlet Usain Bolt’un tarihi 9.58’lik koşusunda o ana tanıklık ettiğim için hala şükrederim.

Kimsenin bir daha göremeyeceğini düşündüğüm bir dereceyi Berlin’de o kadar rahat koşmuştu ki en yakın rakibine 2-3 metre fark atmıştı.

Formula 1’in efsanevi sürücüsü Michail Schumacher’in, Jacques Villeneuve ile çekiştiği 1997’deki son yarışta yaşananlar ise yıllarca konuşulmadı mı?

Şampiyonun belli olacağı yarışı uzun bir süre lider götüren Schumacher, rakibi Villeneuve’ün kendisini geçtiği anda, bir an bile düşünmeden aracını, Villeneuve’ün aracının üzerine kırıp onu yarışın dışına itmek istemesi anı ve sonrasında yaşadığım düş kırıklığını hiç unutamadım.

Böyle şampiyon bir ruhun bile hiç çekinmeden spor ahlakının dışına çıkabileceğini rüyamda görsem inanmazdım; ama ne yazık ki spor tarihinin en dramatik zalim gerçeği yaşanmıştı.

Sonuçta aracı çakıl havuzuna savrulan Schumacher yarış dışı kalırken rakibi Villeneuve yarışı kazanarak şampiyon olmuştu.

Ya Max Verstappen’in Lewis Hamilton’un ambargosunu kırıp şampiyonluğu kazandığı 2021’deki o tarihi son tur anı… Yaklaşık 2 dakika süren o son tur mücadelesinde gözlerimi kırpmadığımı hatırlarım.

Benim için o yarışın ortalarında Verstappen’in takım arkadaşı Sergio Perez’in Hamilton’a yaptığı muhteşem savunma ve rakibini yavaşlatması da en az yarışın son turu kadar etkili olmuştur.

Perez, Formula 1 tarihine geçen bir savunma örneği vermişti.   

Ve Mike Tyson’ın, rakibi Evander Holyfield’in kulağını kopardığı 1997 yılındaki o dövüş anı… Kimse ne olduğunu anlayamamıştı. Zaten kendisi de anlayamamış ki gördüğüm en iyi şampiyon dövüşçünün bitişi de o maçtan sonra olmuştu.

Yine bir Dünya Kupası… Bu kez 2014’teyiz… Yarı finalde Almanya, ev sahibi Brezilya karşısında maçı bir anda basketbol karşılaşmasına döndürmüştü.  Yarım saat dolmadan maç 5-0 olmuştu.

Karşılaşmayı anlatan Yalçın Çetin’in “Brezilya tarihi, bir an önce bu maçı unutmak isteyecek” sözü dehşet skoru en iyi anlatan bir ifadeydi sanırım.   

Son olarak herkesin hafızalarında tazeliğini koruyan son Dünya Kupası finalinin bir anda Lionel Messi-Kylian Mbappe finaline dönüştüğü anları da hiç unutamam.

O maçı, o anda ağzı açık canlı izleyenler şunu bilmelidirler ki Dünya Kupası finallerinin belki de en iyisine tanıklık ettiklerine bir iki sene sonra fark edeceklerdir. 

Çünkü ilerleyen yıllarda 2022 Dünya Kupası finali en iyi final olarak tarihteki yerini alacaktır.      

Sporun güzelliği hiç bitmez, bu nedenle tarihi anları da hiç bitmeyecek, o anları yakaladığınızda hissettiğiniz duyguları ve o saniyede hissettiniz güzellikleri sizler de bir düşünün ne kadar şanslı olduğunuzu anlayacaksınız.