Sedat SADİOĞLU'nun 23 Eylül 2024 tarihli yazısı: Müslümanların Hassasiyetleri

Gören Göz – 85/1: Şeytanın Sevmedikleri

Allahü Teâlâ İblise, Resülullah’a (s.a.v.) giderek, soracağı bütün sorulara doğru cevap vermesini emretti. İblis bu ilâhi emir üzerine, yaşlı bir adam kılığında Resülullah’a (s.a.v.) gitti. Resülullah buyurdu ki, “Sen kimsin?” Yaşlı adam, “Ben İblisim” dedi ve  “Beni Allahü Teâlâ gönderdi ve soracaklarına doğru cevap vermemi emretti” dedi. Resülullah, “O halde, sevmediğin ve düşman olduğun kimseleri söyle?” dedi. İblis şöyle dedi;

“- dünyada en sevmediğim kimse sensin ve adil yöneticiler

- tevazu sahibi (alçak gönüllü ve veren) zenginler

- doğru sözlü tüccarlar (iş adamları)

- ihlâs sahibi ve ilim ile amel eden âlimler

- İslâm dinini yaymaya çalışan mücahitler (gönüllüler)

- insanlara karşı merhametli olan Müslümanlar

- tövbe-i nasuh ile (içten) tövbe edenler

- haramdan (ve günâhtan) kaçınanlar

- daima abdestli bulunanlar

- daima hâyır ve hasenâtta (yardımda) bulunan Müslümanlar

- güzel huylu olan ve insanlara faydalı olan Müslümanlar 

- Kur’an’ı Kerim’i tecvide (usulüne) uygun olarak okuyan hafızlar ve kişiler

- herkes uyurken namaz kılan (ve dua eden) Müslümanlar”

İblisin sevmediklerini, Allah rızası için ve Allah’ın şefaâtine mazhar olabilmek için, Müslüman olarak biz de sevelim ki, cennetleri hak edebilelim. 

“Yüce Allah(c.c.) Müslümanlara, (bu mücadelede) güç verir  inşallah…Amin!”

Gören Göz – 85/2: Bir Türk Menkıbesi

“Satuk Buğra Han Destanı”,Türk dünyasında sevilerek okunan bir menkıbedir. Karahanlı Hükümdarı Satuk Buğra Han’ın İslâmiyet’e geçişini hikâyemsi şekilde anlatır. Menkıbeye göre; 

“Allah’ın Resulü Hz.Muhammed (s.a.v.) Miraç’a çıktığı gece, peygamberler arasında tanımadığı bir kimseyi görmüş ve Cebrail’e (a.s.) onun hangi peygamber olduğunu sormuş. Cebrail (a.s.) onun peygamber değil, 333 yıl sonra, Türkistan’ı dinimize katacak Satuk Buğra Han’ın ruhu olduğunu söylemiş. Hz. Peygamber de (s.a.v.), bir sevinç içerisinde yere inmiş ve Buğra Han’a dua etmiş. (Ashaba bunu anlatınca) Ashap da onu görmek istemiş, Hz. Peygamber (s.a.v.), ashabın arzularını kabul edince (boşluk içerisinden ve aniden), başlarında Türk külâhlı (sarıklı) ve silâhlı kırk atlı selâm vererek yaklaşmışlar.”

İşte bunlar Buğra Han ve arkadaşlarının ruhları imiş. Bunların arasında Türk Han’ına hidayet yolunu gösteren (daha sonraki yıllarda yaşayacak olan) Samanoğulları’dan gelen Ebu Nasr bin Ahmet’de varmış. Türkler arasında İslâmiyet’i yaymak amacıyla ticarete başlayan Ebu Nasr, bir gün rüyasında, Peygamberimizin kendisine;

“Kalk, Türkistan yolunu tut! Orada Kerim Satuk Buğra Han Müslüman olmak için bekliyor!” demiştir. Bunun üzerine o da sevinerek, 300 kişilik bir kervanla yola çıkmıştır. Buğra Han o zaman on iki yaşına gelmiştir. Doğuşunda harikulade olaylar olmuştur. Ona, on iki yaşında karşısına çıkan bir ihtiyar, bazı haberler vermiş ve birkaç gün sonra da Ebu Nasr ile karşılaşarak Müslüman olmuştur. Amcası Harun Buğra Han, yeğenini babasının dinine çevirmek istemiş ise de, bunu başaramadan ölmüştür. Satuk Buğra Han, küçük yaşta hükümdar olmuş ve İslâmiyet onunla birçok zafer kazanmıştır. Bir rivayete göre doksan altı yaşına kadar yaşamış ve ölünceye dek, pek çok kişiyi Müslüman yapmıştır. Orta Asya’da Amuderya boylarından, güneyde Kışkezek’e ve kuzeyde Karakurum’a kadar olan yerleri İslâm dinine çevirmiştir. Hastalığında aldığı ilâhi bir emirle, Kaşgar’a dönmüş ve orada vefat etmiştir. 

Kısa Bilgi: Satuk Buğra Han Kimdir?

M.10.yüzyılın başlarında doğdu. Satuk Buğra altı yaşına gelince, babası Tengri Kadir Buğra Han, Buhara’ya karşı yaptığı bir seferde vefat eder. Dul kalan annesi, Satuk ile birlikte amcası Harun Buğra Han'ın himayesine girerler.  Satuk Buğra Han, Karahanlılar’ın 920-958 yılları arasındaki hükümdarı olmuş ve 932 yılında İslâm’ı kabul ederek, tarihteki ilk (büyük)Müslüman Türk Hakanı olmuştur. Müslüman olunca, Abdülkerim adını almıştır. Türk topluluğunun toplu halde İslâm’a geçmesine yol açmıştır. Bu yüzden, hem İslâm adına, hem de Türk tarihi adına yaptıkları için çok önemli bir şahsiyettir.

“Ey Rabbimiz! Sana inanmayan, Sana şirk koşan, ibadeti Sana has kılmayan, dinine karşı savaşan, verdiğin nimetlere nankörlük eden, Sana şükretmeyen, İslâm’ı hakim kılmak isteyen Müslümanlara engel olan kafir topluluklara karşı bizleri muzaffer kıl, Sen’in her şeye gücün yeter…Amin!”

Gören Göz – 85/3: Allah’ın Bağışlaması

İmam Ebu Mansur Maturidi hazretleri, vefatı yaklaşınca seksen yaşında bir köle satın alıp azat etmek (bağışlamak) istedi. Kendisi de seksen yaşındaydı. Etrafına haber saldı, ona dediler ki,

“Efendisine hizmet edip de azat edilmemiş seksen yaşında köleyi bulamazsın!” 

Maturidi hazretleri bunu işitince hemen secdeye kapandı ve Rabbine şöyle dua etti;

“Ya Rabbi! Sen’in mahlûkun olan insanlar, köleleri seksen yaşına gelince, onu kölelikte tutmayı keremlerine yakıştıramayıp, azat ediyorlar. Ben, işte Sen’in kulluğunda seksen yaşıma erdim. Beni cehenneminden azat et, çünkü Sen Kerim, en cömert ve kullarına Rahimsin!”

Kısa zaman sonra da vefat eden Maturidi hazretlerini, salih kullardan biri rüyasında görür ve ona sorar;

“Ey İmam! Rabb’in sana ne muamele etti?”

“O’na ölürken sığındığım güzel ve içten dua sayesinde beni bağışladı!”

Bir Peygamber duası;

“Ey yüceler yücesi Allah’ım, günâhlarımın küçüğünü-büyüğünü, öncesini-sonrasını, açığını-gizlisini, hepsini bağışla!” Şüphesiz Senin her şeye gücün yeter…Amin!

Gören Göz – 85/4: Medine’yi Ağlatan Ezan

Bilâl bin Rebâh Habeşi (r.a.) hazretleri muhacirlerden idi. Bilâl’i Habeş olarak meşhur olmuştur. Hz. Ebubekir (r.a.) hazretlerinin, Mekke’de iken satın alıp azat ettiği (aslen Habeşli) Müslüman siyahi kölelerdendir. Efendimizin (s.a.v.) hazinedarı ve değişmez müezzini idi. İlk ezan okuyan ve kâmet getiren odur. Cebrail (a.s.); “Ya Resullüllah! Allahu Teâlâ bu Habeşli kulunun sesini sever!” buyurmuşlardır. Bedir, Uhud ve bütün savaşlarda, Efendimizin her hizmetini görür, bir an bile yanından ayrılmazdı. Resullullah’ın (s.a.v.) vefatından sonra, dünya başına dar gelir ve Medine’de duramaz olur. Hz. Ebubekir’den (r.a.) izin alarak Şam taraflarına gider.  

Hazreti Bilâl (r.a.) Şam’dayken, bir gece rüyasında Resullüllah (s.a.v.) kendisine; “Ya Bilâl! Bu cefâ nedir, beni ziyaret edeceğin vakit gelmedi mi?” diye buyurur. Bilâl’i Habeş gayet üzüntülü ve korku içerisinde uyanır. Hemen devesine binip tek başına çölleri aşarak Medine-i Münevvere’ye varır. Peygamberimizin (s.a.v.) pak kabrinin toprağı üzerine kapanıp ağlamakta iken, Hasan ve Hüseyin hazretleri çıkagelirler.

Hz. Bilâl (r.a.), hüzün ve hasretle onlara sarılınca, “Ya Bilâl! Senin Mescid-i Şerif’te Resullüllah’a okuduğun ezanı işitmek isteriz” dediler. İsteklerini kabul etti. Her zamanki yerinde durup, “Allahu Ekber” deyince Medine yerinden oynadı. “Eşhedü en la ilâhe illallah” deyince Medine çalkalandı, “Eşhedü enne Muhammeden Resullüllah” deyince, “Resullüllah dirilmiş!” diyerek bütün Medine halkı (telâşla) sokaklara çıktı. Resul-i Ekrem (s.a.v.) zamanından sonra Medine’de böyle bir duygusal an ve ağlayış görülmemişti.  Hazreti Bilâl (r.a.) hazretleri de hayretler içerisinde kaldı, o da ağladı ve ezanı tamamlayamadı. Daha sonra tekrar Şam taraflarına döndü. Hicretin 20. senesinde ve 60 yaşını geçmiş olduğu halde Şam’da vefat etti. Kabri Babussağir veya Halep’te Babü’l-erbain kabristanında defnedilmiştir. Tarsus kasabasında da makamı ziyaretgâhı vardır.

“Yüce Allah(c.c.), Bilâl’i Habeş hazretlerine gani gani rahmet eyler, inşallah…Amin!”  

Gören Göz – 85/5: Müslümana Yakışan Düşünceler

Ariflerden Bekir bin Abdullah el-Müzeni (r.a.), insanlara karşı edebin nasıl olması gerektiğini, bakın ne güzel anlatıyor;

“Kendinden büyük birisini gördüğün zaman hürmet ve tazimde (yüceltmede) bulun. «Müslümanlıkta ve hayırda, o benden öndedir!» diye düşün!”

“Kendinden küçük biriyle karşılaştığın zaman ona şefkâtle muamele et. «Benim yaşım bundan ileridir, onun için günâhta ben ondan öndeyim!» diye düşün!”

Sana bir Müslüman kardeşin, herhangi bir zamanda (ve sen istemeden) bir ikrâmda bulunursa;

“Bu ikrâm Allah’ın ihsânıdır, yoksa ben bunu hak etmiş olmazdım!” diye düşün!

Biri sana durup-dururken hakaret edip, canını yakarsa;

“Bu, benim bir kusurum sebebiyle başıma geldi!” diye düşün! (ve sabret)

Sonuç olarak hiçbir kaybın olmaz ve tam tersi, tüm bu pozitif düşüncelerin ve davranışların sana mükâfat olarak geri döneceğini unutma!

“Şüphesiz Allah, sakınan (dikkatli ve temkinli olanlar) ve (her zaman) iyilik edenlerle beraberdir.” (Nahıl Suresi, 128.Ayet)

(NOT: Seksenbeşinci bölümün sonu…)