Sedat SADİOĞLU'nun 1 Şubat 2025 tarihli yazısı: Hayatın Boyutları-2/4: İnsani Görevler Üzerine

İnsanın Görevi 

Aslında bu başlığı ‘erkeğin görevi’ veya ‘kadını görevi’ olarak da ayrı ayrı inceleyebiliriz. Ancak, ister kadın olsun ister erkek her insanın ihtiyaçları aynıdır. Her insan için görev algısı, anlamı ve önemi benzerdir. Bunları kısaca sıralamaya çalışalım. İnsan; 

  • İşini ve çalışmayı sever. 
  • İşinde başarılı olmaya çalışır. 
  • İşinde kendisini ispat etmeye çalışır. 
  • İşiyle evinin geçimine katkı sağlar. (Nafaka) 
  • İşini ve kendisini geliştirmeye çalışır. (İdeali) 
  • İşini öğrenir, öğretir. 
  • İşiyle övünür. 
  • İşi için koşuşturur. 
  • İşinde tecrübe sahibi olur. 
  • İşine düşkün olmaya başlar. 
  • İşi için bazen sevdiklerini ihmal eder. 
  • İşi için çevresel duyarlılığını kaybeder. 
  • İşiyle ve ev işleriyle monotonlaşır. 
  • İşinden emekli olur. 
  • Ve bazen işinin başında, son nefesini verir... 

Aile Projesi 

Her evde zaman zaman bazı sıkıntılar ve sorunlar olabilir, yaşanabilir. Evde yaşanan sıkıntı ve sorunları çözmek, zaten başlı başına bir sorundur. Bunun için birçok yöntem ve yaklaşım olabilir. Ben sizlere ‘proje’ yönteminden bahsetmek istiyorum. Bu, okullarda ‘eğitmenlerin’ ve çalışma hayatında ‘işletmelerin’ uyguladığı yöntemdir. Çoğu zaman olumlu sonuçlar alınır. Her projenin çıktısı (sonucu) bir faydadır. Bu fayda, her iki taraf için de kazançtır. Biraz çaba gösterilmesi yeterli olur. 

Böylece, proje için tüm aile fertleri, ekibin birer elemanı ve probleme ortak (paydaş) olacaklardır. Dolayısıyla çözümüne de katkı sağlamış olacaklardır. Burada seçilen örnek sorun, ‘Boşa geçen televizyon seyretme zamanı’ olsun. Bundan pek çok kişi şikâyetçidir. Şimdi proje adımlarını görelim; 

1. Adım: Sorunu aile fertleriyle belirleyin (ilk toplantı) 

2. Adım: Proje sorumlusu seçin (evin annesi olabilir) 

3. Adım: Tek tek önerileri alın ve tartışın  

4. Adım: Önerilerden birini (ortak olanı) seçin 

5. Adım: Uygulama için gerekli ortamı sağlayın 

6. Adım: Projeye uymayanları denetleyin 

7. Adım: Kazanımları paylaşın (son toplantı) 

Not: Ne çok şey kazanacağınızı hayretle göreceksiniz… 

Bir İnsanın 24 Saati  

İyi bir iş, isabetli yapılan evlilik ve iyi dostlar. Bunlar aynı zamanda insanın dışa açılan özgürlüğüdür. Bir insanın 24 saatinin geçtiği zaman genellikle bu üçgen içinde geçecektir. Ancak kadın ve erkeğin gerek iş hayatında gerekse evlilik hayatında oynadıkları rol farklıdır. Yaradılışları itibariyle aynı tür (insan) olmalarına karşı, cinsiyetleri gereği farklı yapıda yaratılmışlardır. Bu durumda bir insanın 24 saati, erkeğe göre farklı, kadına göre farklı olacaktır. İşte bir erkeğin 24 saati ve olası davranışları; 

  • Gece uykuda geçen ortalama 8 saat 
  • İş hayatında geçen ortalama 12 saat 
  • Bütün bunların dışında geçen ortalama 4 saat (Cumartesi ve Pazar günleri hariç) 
  • Uyku ve çalışma saatlerinin dışında kalan 4 saatin verimli geçmesi için neler yapılabilir? 
  • Kitap, gazete, dergi okunabilir 
  • Ev işlerine yardımcı olunabilir 
  • Çocuklara zaman ayrılabilir 
  • Bir hobi (merak) ile uğraşılabilir 
  • Spor yapılabilir (Bireysel veya ailece) 
  • Sosyal faaliyetlere zaman ayrılabilir 
  • Evin ihtiyaçları sağlanabilir  
  • Bir kadının 24 saati ve olası davranışları da şunlardır; 
  • Gece uykuda geçen ortalama 8 saat 
  • İş hayatında geçen ortalama 12 saat (çalışan için)  
  • Çalışan için, çocuk ve ev işleriyle geçen ortalama 4 saat (Cumartesi ve Pazar günleri hariç) 
  • Çalışmayan için, çocuk ve ev işleriyle geçen ortalama 16 saat (Cumartesi ve Pazar günleri hariç) 

Uyku ve çalışma saatlerinin dışında kalan 4 saatin verimli geçmesi için neler yapılabilir? Burada yapılacaklar, ev kadınlarına ve çalışan kadına göre değişmektedir. Ben de konuyu iki başlıkta ele aldım. Çalışan kadının kalan 4 saati ve olası davranışları; 

  • Kitap, gazete, dergi okunabilir 
  • Ev işleri, yemek yapılabilir (Genellikle bu yapılır) 
  • Bir hobi (merak) ile uğraşılabilir 
  • İnternetten bazı bilgilere ulaşılabilir 
  • Geliştirici TV programları veya müzik dinlenebilir 
  • Spor yapılabilir (Bireysel veya ailece) 
  • Sosyal faaliyetlere zaman ayrılabilir 
  • Çocuklarla ilgilenebilir 
  • Evin ihtiyaçları sağlanabilir 
  • Çalışmayan kadının 24 saati ve olası davranışları; 
  • Kitap, gazete, dergi okunabilir 
  • Ev işleri yapılabilir (En yoğun yapılan budur) 
  • Yemek ile uğraşılabilir (Zaman alıcıdır) 
  • Çocuklarla ilgilenilebilir 
  • Geliştirici TV programları veya müzik dinlenebilir 
  • İnternetten bazı bilgilere ulaşılabilir 
  • El işleri, örgü vb. yapılabilir (Aile bütçesine katkı amaçlı-mümkün ise) 
  • Sosyal faaliyetlere zaman ayrılabilir 
  • Spor yapılabilir (Bireysel veya ailece) 
  • Evin ihtiyaçları sağlanabilir 

Kıyaslamalardan da görüldü gibi ister çalışan olsun ister çalışmayan kadının ortak paydası ‘ev işleri ve yemek yapımıdır.’ Bu adeta onlara bir görev veya angarya (yük) olarak verilmiştir. Veya toplum tarafından böyle görülmektedir. Bununla birlikte, günümüzde artık (evlerde) eşlerine yardımcı olan erkekler de gittikçe artmaktadır… 

Yakınlaşma ve Uzaklaşma 

Aynı zamanda bir tıp doktoru olan Dr. Erdal Atabek, ‘Kışkırtılmış Erkeklik Bastırılmış Kadınlık’ adlı kitabında, insanların birbirlerine çok rahat yabancı olabileceğine işaret ederek, sevginin bile ölebileceğini söylüyor. Sevginin öldüğü yerde saygı da kalmayacağından, sadece yabancılaşmakla kalınmaz, kırgınlıklar da başlar. Ortak paylaşımın kalmadığı ortamlarda sevgileri bitirmek, kırıcı ve yıkıcı olmaktan çok daha iyidir. 

İki insan arasında sevgi, ortak büyütülen bir çiçektir. Bu iki insanın birlikteliği (yakınlaşması) ortak özeni gerektirir, yani ortak sevgiyi ve ortak saygıyı. Sevgi çiçeği büyütülmezse, sevgi de zamanla ölür. Sevme duygusu artık çaresiz, başka alanlara yönelecektir. Sevgi, yaradılışımızda var olduğuna göre ölmez, ancak birliktelik ölür. İşte uzaklaşma budur. Tüm bunların aksi yakınlaşmadır. Konuya olumsuz bakmamın sebebi, günümüz insanlarının sevdiklerinden ve birbirlerinden uzaklaştığını ve yabancılaştığını belirtmek içindir. Umarım insanlar her zaman birbirlerine yaklaşır ve özlenen manzaralar ortaya çıkar…

Unutmayalım; ‘sevgi’ köprü kurmaktır, ‘duvar örmek’ değil…! 

Kadını Anlamak 

“Bir kadın kendi kendini, bir erkeğin kendini tanıdığından daha fazla tanır. Bir kadının esas ilgi alanı kendisidir, çünkü erkekler kadınlarla ilgilenirken, kadınlar sadece kendileriyle ilgilenirler. 

Bu yüzden kendileriyle ilgili neyi ya da neleri saklamak istediklerini çok iyi bilirler. Birilerinin ‘kendilerini’ anlatmasından sıkılmazlar, saatlerce hatta günlerce karşıdakilerini dinleyebilirler. Onları korkutan anlatılmak değildir. Aksine bunu severler de onları korkutan asıl şey nasıl anlatılacaklarıdır. Kendileriyle ilgili gerçekleri bildiklerinden, bu gerçeklerin ne kadarının karşılarındaki tarafından sezildiği konusunda hep içlerinde bir kuşku vardır. 

Bütün kadınlar anlatılmak isterler, biri kendilerini yazsın, çizsin isterler, ama hiçbir kadın bütün gerçekleriyle anlatılıp yazılmak istemez. Onların, bir romanın kahramanı olma konusunda duygularındaki belirsizlik, bir çelişkiden kaynaklanır. Söyledikleri şudur; ‘Beni anlat, beni yaz ancak beni, benim gördüğüm gibi görme!’” 

Ahmet Altan’ın beğenerek okuduğum ve özellikle de tavsiye edeceğim ‘Kristal Denizaltı’ adlı kitabından yaptığım bu alıntının iki çıkarımı vardır. 

1.    Çıkarım: ‘Her kadının mutlaka bir sırrı vardır.’ 

2.    Çıkarım: ‘Her kadın kendisini kusursuz olarak görür.’ 

2. çıkarımda haksız da değillerdir. Allah, bazı kadınlara öyle cömert davranmıştır ki, onlara sadece erkekler değil, kadınlar da dönüp (hayran hayran) bakarlar… 

Evlilik 

“Ünlü İngiliz yazar Bernard Show, son zamanlarında evinin bahçesinde çok zaman geçiriyordu. Bir gün karısını ziyarete gelen yaşlı bir kadın, onu elinde çapa, iki büklüm halde bahçede çalışır görünce tanıyamadı. Yanına geldikten sonra; 

- Günaydın bahçıvan efendi! dedi ve arkasından; 

- Bernard Show’un yanında ne kadardır çalışıyorsun? diye ilave etti.  

Bernard Show, kadının kendisini tanıyamadığını anladı ve istifini bozamadan yanıt verdi; 

- Kendimi bildim bileli. 

- Verdikleri ücret sizi geçindirebiliyor mu? 

- Yalnızca yiyeceğimi veriyorlar. 

- Bizim de bahçıvana ihtiyacımız var. Bizde çalışırsanız yiyecek ve içeceğin yanında yeterli aylık da verebiliriz. 

- Teşekkür ederim sayın bayan. Ne yazık ki ben, Bayan Show’a hayat boyu bağlıyım. 

-  Ama bu kölelikten başka bir şey değil ki! 

-  Hayır, sayın bayan, biz buna kölelik değil, evlilik diyoruz…” 

Bir başka yazarın yazdıklarına kulak verelim; 

“Evlilik, yaratıcılıktan yoksun, seçenekleri hayli sınırlı bir alandır. İnişsiz, çıkışsız, büyük dalgalanmalar barındırmayan, ancak ölçülü heyecanlara izin veren, tarafların birbirlerini büyük beklentiler ve umutlarla rahatsız etmediği, saygılı, ölçülü, mesafeli bir ilişkidir.” 

Bunu aktaran yazar bir evlilik uzmanı olmadığı gibi, kişisel gelişim uzmanı da değildir. Sadece içinden geleni yazmıştır. Aslında hepimiz böyle düşünmeliyiz. Eğer yazar bunu anlatıma ‘kendisini’ koymuş ise, yazara kısmen katılıyorum, kısmen de katılmıyorum. Çünkü evlilik de bir kurumdur ancak, iki kişilik şirket ortaklığı yönetimi gibi de değildir. Zaman zaman inişler, çıkışlar ve dalgalanmalar olacaktır. Bunlar evliliğin tuzu-biberi gibidir. Hatta evliliğin temellerini güçlendirmek için birer deneyimdir. Önemli olan olayları frenlemek ve kısa kesmektir. Yazara katıldığım taraf ise tamamen insani yöne işaret edilen; saygı, sevgi, ölçü ve mesafelerle ilgili olanıdır. 

Günümüzde psikolojik tacizin bile boşanma nedeni sayıldığı bir dönemde yaşıyoruz. Bu taciz kimin tarafından yapılırsa yapılsın insani değildir. Buna, sürekli yapılan, aşırıya gidilen şakalar ve takılmalar da dahildir... 

(NOT: 2/4. bölümün sonu…)