Ersan AKBAŞ'ın 16 Eylül 2023 Tarihli Yazısı: Türk Dizilerinin Bıktırıcı Uzunluğu
Okullar açıldı. Televizyonların yeni yayın dönemi de başladı. Yeni yayın dönemi demek dizi sezonlarının da başlaması demek.
Baştan belirteyim, son yıllarda hiçbir Türk dizisine yeni sezonla birlikte takılmıyorum.
Bu takılmamamın sebebi dizilerin kötü ya da kalitesiz olması değil.
Dizilerin hayatın olağan akışı dışında uzun süresinin olması.
Ortalama bir filmin süresi bile yaklaşık 120 dakika iken, Türk dizisinin bölüm başına ortalama süresinin 150 dakikalara çıkması beni böyle bir yola sevk etti.
Araya reklamların girmesi de cabası…
Dizinin final sahnesi yaklaştıkça reklam sürelerinin artması ve böylece bir dizi bölümünün gece yarısından sonra bitmesi hiç de insancıl değil.
Koca bir akşamı ve geceyi bir diziyle geçirmek artık bana Çin işkencesi gibi geliyor.
Bildiğim kadarıyla bir dizinin bir dakikalık senaryosu bir sayfaya eşit.
Basit bir matematikle ortalama 150 dakikalık bir dizinin 150 sayfalık senaryoya ihtiyacı var.
Bu korkunç bir rakam ve durum.
Dünyanın en iyi senaristi bile haftalık 150 sayfadan oluşan senaryoyu hatasız ve eksiksiz yazamaz.
O nedenle Türk dizileri son yıllarda diyalogsuz sahnelere çok alıştı.
Karşılıklı bakışmalar, birbirini süzmeler.
Bir laf söyledikten sonra saniyelerce süren yakın çekim insan yüz görüntüleri, onların mimikleri, ağız hareketleri, çatık kaşları dizilerin bir numaralı çekim teknikleri arasına girdi.
Ya da bir sahneyi uzatabilmek için ağır çekim görüntüler.
Makineli tüfek gibi konuşan dizi kahramanının en heyecanlı durumlarda bile ağzından kerpetenle söz çıkartmalar.
Tüm bunlar sahnenin dakikalarını doldurabilmek için yapılan dostlar alışverişte görsün durumlar.
Ya, dizi karakterinin 4-5 cümlede anlatabileceği meramını, uzadıkça uzayan cümlelerle bir türlü anlatamaması…
Ve en sevdiğim kısım. Karakterlerin birbirine güzel söz söyledikleri romantik anlar ya da karşılıklı ağlayarak dertleşme sahneleri. En iyi burada uzatabiliyor senaristler dakikaları…
Siz o arada mutfağa gidin, kendinize bir ekmek arası yapın, içeceğinizi hazırlayın, hatta lavaboda elinizi yüzünüzü yıkayın sonra da gelip televizyonun karşısına geçin, iddia ediyorum sahnenin hala devam ettiğini göreceksiniz.
Tabi müzikli sahneleri de es geçmemek lazım.
Bunlar da temposuna göre değişiyor. Görüntüler de müziğin temposuna göre akıtılıyor.
Hatta 4-5 dakikalık şarkının/türkünün tamamı sanki bir klip izletiliyormuşçasına görüntüler eşliğinde bizlere dinletiliyor.
Daha da uzatabilirim; ama gerek yok. Tüm bu yapılanların tek bir amacı var, ortalama süreyi doldurabilmek.
Bu sürenin sağlam bir senaryoyla doldurulması mümkün değil.
Ayda bir olsa, belki senaryonun sağı-solu, arkası-önü kapatılacak; ama her hafta ortalama bir film çekimini aşan senaryo yazımını, yapay zekanın bile becerebileceğini sanmıyorum.
Buradan da şu sonuca ulaşabiliriz. Türk dizi sektöründe süresinden kaynaklı çok ağır şartlarda yürütülen korkunç bir çalışma temposu var. Oyuncusundan teknik ekibine kadar.
Zaten her sene bir şekilde basına yansıyor, dizilerde yaşanan ağır çalışma şartlarının sektördeki çalışanları nasıl sömürdüğüne ilişkin.
Artık hayatın olağan akışı dışına çıkan bu sisteme birilerinin dur demesi lazım. Ama ne yazık ki denmiyor.
Maalesef televizyon kanalları ortak bir kararla bu bıktırıcı uzun süreli dizilerde bir iyileştirme yapmayı düşünmüyor ve de yapmak istemiyor.
Ancak, bu durum böyle gelse de böyle gidecek diye bir şey yok.
Korkarım, bir kanun/yönetmelik yaptırımı ile televizyon kanalları ve dizi sektörü kendisine çeki düzen verecek.
Gelecekteki durum bunu gösteriyor.
Şunu da yazamadan geçemeyeceğim. Ne zamanki özel platformlar hayatımıza girdi ve oradaki yabancı dizilerin temposunu gördük, artık bizim de o tempodaki Türk dizilerini Tv kanallarından isteme hakkımız oldu.
Özel platformlardaki yabancı dizilerin süresi, neredeyse her 45 saniyede bir sahne ya da plan değiştirmesi, senaryodaki karakterlerin bülbül gibi konuşturulması ve bu sayede yakalanan tempo bence bir başka yazının konusu olacak kadar önemli.
Türk dizilerinin bıktırıcı süresi, Türkiye'de kangren haline gelmiş ciddi bir konudur.
Tıpkı gündüz kuşağındaki evlendirme programlarının başına gelenler gibi ileride bu durum da televizyon kanallarının başını ağrıtacaktır.
Onlar şimdi bir diziyle 4 saatten oluşan akşam kuşağını kapatmanın mutluluğunu yaşayadursunlar, günün birinde bir akıl sahibi kanal, hepsini mat edebilir, farkında değiller.