Prof. Dr. Esat ARSLAN'ın 12 Haziran 2023 tarihli yazısı

        Devamlılık, her ne olursa olsun yıkılmadan ayakta kalabilme, kendine yetme “devlet-ebed-müddet” olabilme şiarının kısaca ‘Türkiye-Türk Dünyası Yüzyılı’nın olmazsa olmazlarındandır. Bu olgu sadece Türkiye coğrafyası ya da olgusu ile sınırlandıralabilir mi? Mümkünatı yok. Olamaz, olmamalıdır da. Bu öyle bir açılım ki, Misak-ı Millî sınırlarına bile ulaşamamış bir Türkiye değil, bütün Türk Dünyasının berkitilmesini ve sağlamlaştırılmasını kapsayan bir yol haritasıdır. Evet bu bakış açısı bir proje olarak görülebilir mi? Tabii ki, görülebilir.  Bu proje aynı zamanda Türk Dünyası için “Ortak Gelecek” inşa etmenin de bir diğer adıdır. Türkiye Yüzyılı aynı zamanda Türk Dünyası için inşa edilecek huzurun yüzyılıdır. Bağımsız bütünlük için girişim ve bölüşümden daha çok bir nevi eşit koşullarda üleşmek, yaratılan ortak değerlerin konsolide edilmesinde, sağlamlaştırılmasında önemli bir katkı sağlayan bir kazanımdır. Kültürel ve sosyal ahengin güvencesi ortak değerlerimizi kendini Türk hissedenlere bir pusula görevi üstlenerek sunan bir akıl yürütme ameliyesidir. Türkiye-Türk Dünyası Yüzyılı’nda duraklama ya da gerilemeye hiçbir biçimde mahal verilmeyen bir düşünce sistemidir. İddialıdır.

            Türk dünyasının bütün aktörleri bu projede kendilerine bir yer edinmeli, güvensizliğe yer yok, bir yer edinmek zorundadırlar. Bu bir anlamda Türk Dünyasında ortak değerlerin paylaşılması demek olan Merkezî Devletler Birlikteliğidir. Kuşkusuz uluslararası ilişkilerin aktörleri Westphalia’dan bu yana ulus-devletler olmuştur, ama ‘Türk Devletleri Teşkilatı’nın 11 Kasım 2022 tarihli ‘Semerkant Zirvesi Bildirisi’ Türk Dünyasının geleceği açısından önemli bir dönemi başlatmasına vesile teşkil etmiştir. Bildiriye bir bütün olarak bakıldığında adeta geçmişin bir özeti şeklindedir. Bildirinin en belirgin özelliklerinden birisi ulus-devletten öte tüm Türk topluluklarını kapsayıcı özelliği ile ön plana çıkmış olmasıdır. Zaten bu durum bildirinin giriş bölümünde “Özellikle egemenlik, toprak bütünlüğü ve uluslararası düzeyde kabul gören sınırların dokunulmazlığı ve iç işlerine müdahale etmeme hususlarına saygı ve destek başta olmak üzere, uluslararası hukukun genel kabul görmüş norm ve ilkeleri” şeklinde yer almasıdır. Ama gelin görün ki, üzülerek ifade etmek gerekir başka devletlerin adeta boyunduruğu altında yaşayan Türkler şövenist baskılara maruz kalmışlar, bir kısmı kimliklerini dahi unutmuşlar, unutturulmak zorunda bırakılmışlardır.  Bugüne kadar Lider kadrosu Washington’da var olma savaşı vermesine karşın, bir asırdır ‘Fars Şövenizmi’ne maruz kalan ama o derecede varlıklarını koruyan 35 Milyonluk Güney Azerbaycan Türk toplumunu Semerkant Zirvesi Bildirisinin öngördüğü uluslararası hukukun genel kabul görmüş norm ve ilkeleri çerçevesinde soydaş statüsündeki hak ve hukukunun korunması öncelikli hedeflerin en başındadır. Türk Devletleri Teşkilatı’nın en belirgin ve birincil görevlerindendir. 1976’dan bu yana Güney Azerbaycan Türkleri’nin Fars hakimiyeti tarafından şiddetle asimilasyona maruz kaldıkları noktasından hareketle halkı uyandırmaya ve öz kimliğini ve geçmişini anlatan “Güney Azerbaycan Milli Uyanış Harekâtı” (Güney Azerbaycan Milli Oyanış Harekâtı GAMOH)nin Liderliği Türk Devletleri Teşkilatında haklı bir yerinin bulunması gerekmektedir. Gerek Türkiye Cumhuriyeti gerekse Azerbaycan Cumhuriyeti kafasını kuma gömen devekuşu misali bu yükümlülüklerden kurtulamaz, sadece o kadar mı Türk Devletleri Teşkilâtı da kurtulamaz.

            Ama öte yandan GAMOH üzerine düşen görevi bihakkın yerine getirmektedir. O kadarki sürgündeki Güney Azerbaycan yürütme organı lideri konumundaki Çehregeni, 14 Mayıs 2023 Seçimleri öncesinde taraflılığını, Cumhur İttifakından yana olduğunu belirtecek tarzda 5 Mayıs 2023 tarihli bir mektup bile yazmıştır. Aynen Cumhur ittifakını destekleyen, diğer parti liderleri gibi, Doğu Perinçek, Sinan Oğan gibi tarafgirliğini Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yana ortaya koymuştur. Bu tutum ABD de yaşamını tehdit edecek kadar ileri boyutta olmasına karşın meydan okunarak haykırılmıştır. Kendi yağıyla kavrulan, hiçbir hareketin liderin de olmadığı kadar tevazu sahibi Çehregani taksi şoförlüğü yaparak hayatını idame etmektedir. Onur ve gurur timsalinin ötesinde bir abidedir. Seyahatlerini nafakasından ayırarak kendi kısıtlı parasıyla yapmaktadır. Kazandığı, kendi sağlığı için harcaması için gereken parayı bile dava uğruna harcamaktadır, aynen Mustafa Kemal Atatürk gibi. Anadolu İhtilalinin önderi Mustafa Kemal ordu komutanlığı yaptığı esnada yetiştirmiş olduğu atları 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa”ya satarak temin ettiği 5.000 altın lirayı Samsun”a çıktıktan bir Millî Mücadele emrine vermiştir. (1) Dava adamlığı bu demektir. Yaşamlarını bir davaya vakfedenlerin hareket noktaları idealleridir. Dava ruhuna sahip olanlar hayatlarını ideallerine göre program altına alır, his ve düşüncelerini, ideallerinin istikametinde disipline eder, arzu ve isteklerine yine bu çerçeve içinde gem vururlar. Onların yasadıkları hayat, kendi hayatları değil, ideallerinin gerektirdiği hayattır. Onların ruh, kalp ve kafaları bu hayat tarzına göre şekillenir. “Dava Adamı”, “İdealist” bir o kadar da eylem adamı aktivisttir. Eskiler ne de güzel ifade ederlerdi, ‘Dava Ruhu’nu devam ettirebilmek öncelikle idealleri eyleme sokma gücü “Ameliyat-ı fikriye ister”. İkincisi ölümle senli benli olma Azrail ile randevuya her zaman hazır olmak, kısaca “Rabıta-i mevt” ister. Üçüncüsü ise oluşturulan çekirdek kadrodan ayrılmama ve dağıtılmamasını ister, serüven yolculuğunda isteyen istediği durakta inebilir. Dava Treni yoluna devam eder, davaya inananlar ile.

Çehregani 5 Mayıs 2023 tarihli yazdığı mektubunu, öncelikle devlete göndermiş, Türk halkının aydınlanabilmesi için dördüncü kuvvet medyayı da bilgilendirmiş, ancak üzülerek ifade etmek gerekir ki, kendisinden bir katre bile söz ettirememiştir. İlkeli taraflılığı belli olsun, tozlu raflarda unutulmasın diye Çehregani ’nin o mektubunun yayımlanmasının üzerimde bir borç olduğunu sizlerle paylaşmak istiyor ve görüşlerinize sunuyorum. Çehregani mektubunu doğrudan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a değil de Milli Savunma Bakanına göndermeyi yeğlemiştir. Diplomatik teamüller bakımından son derece yerinde bir hareket midir? Kuşkusuz evet. Gelin şimdi Güney Azerbaycan Milli Uyanış Hareketinin Liderinin sürgünde bulunduğu Washington’dan gönderdiği mektubunu hep birlikte okuyalım:

“GAMOH

Güney Azerbaycan Milli Uyanış Harekâtı

Türkiye Cumhuriyeti Mili Savunma Bakanı Sayın Hulusi AKAR’a

Karabağ zaferiyle Türk Dünyası ve Azerbaycan Türklerinin arasında sonsuz sevgi ve saygı kazanan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Zat-ı alinizin 15 Temmuz hain darbe planında gösterdiği kahramanlık neticesinde Kardaş Türkiye Cumhuriyeti bugün dünya seviyesinde söz sahibi ülkelerden biri olmuştur. GAMOH olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin güçlenmesi ve dünyada oyun kurucu güce dönmesi, Türk dünyası ile atılan adımların sonuç vermesi adına Azerbaycan Türkleri olarak tüm teşkilatımızla sayın Cumhurbaşkanımızın yeniden seçilmesi ve parlamentoda çoğunluğun elde edilmesi konusunda sosyal medya, internet ve yayın organlarımızdan her türlü manevi ve enformasyon desteğini vermekteyiz. Türkiye Yüzyılı ve Türk Dünyası Yüzyılı umuduyla

Güney Azerbaycan Milli Uyanış hareketi Lideri

(Islak İmza 5.5.2023)

Prof. Dr. Mahmut Ali Çehregani “(2)

Çehregani yaşananları ve her şeyden önemlisi Türk dünyası ile atılan adımların sonuç vermesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin oyun kurucu rolüne yükselmesini öylesine güzel özetlemiş ki, Türkiye Yüzyılı özdeyişini “Türk Dünyası Yüzyılı” ile bütünleştirmiştir. Ne diyelim bizim de umudumuz Çehregani ile birebir aynı. Biz de bu eksikliği gördük ve Türkiye-Türk Dünyası Yüzyılı dedik, makalemizin ser levhasına, başlığına.

Evet sevgili okurlar demem odur ki, Türk Dünyası coğrafyası içinde Türkiye’nin bulunduğu konum “ilkeli tarafgirlik ve dengede tam bağımsızlık” sürdürülebilir barışın da teminatı üzerinde yükselmektedir. Öte yandan Afrika’daki atılımları onu Merkezi Devletleri Topluluğu (Central Commonwealth States) ‘nın cazibe merkezi konumunu konsolide etmiş ve perçinlemiştir. Şimdi Türkiye’ye düşen bu iki olguyu mecz etmesi becerisini göstermesidir. Bu mecz edilmesi sonrası GAMOH özellikle Türk Dünyası Teşkilatında layık olduğu yere yükselecektir, bundan hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır, sevgili okurlar.

Dipnotlar

(1)   Yaşar Baş, “Millî ve Malî Mücadele”, Osmanlı Araştırmaları Vakfı;  https://osmanli.org.tr/milli-mali-mucadele/Erişim Tarihi 11.06.2023/

(2)   Güney Azerbaycan Milli Oyanış Harekâtı Lideri Prof. Dr. Mahmut Ali Çehregani 5.5.2023 tarihli Islak İmzalı mektubu. (Ek-1)