Ahmet KÖPRÜLÜ'nün 12 Haziran 2023 tarihli yazısı

 Yeni ekonomi yönetimine dövizdeki rekor artış sürpriz bir başlangıç oldu. Uzun süredir baskılanan Amerikan Doları ve Euro serbest piyasada adeta zincirlerinden boşalmışçasına yükseldi. Dövizde bir günde yüzde 7’lere varan oranlarda yaşanan artışların ardından perakendede hayatımıza giren herşeyin fiyatında da önemli oranlarda artışlar yaşanmaya başladı. “Kriz İktisadı”nın Türkiye gibi dalgalı kur uygulayan ülkelerin ilk başvuru kaynağı olması gerektiğini daha önce vurgulamıştım. https://www.ticarihayat.com.tr/kriz-iktisadi-ortodoks-ve-heterodoks-iktisat-politikalari

Ancak geçmişte defalarca ağır ekonomik krizler yaşamış ve altından kalkmış Türkiye kamuoyu, o sırada Bakan Şimşek’in “Rasyonel zemin” şifresini çözmeye çalışıyordu. Yeni ekonomi yönetiminin ilk gününde ekonomide yaşanan sıkıntılar “heterodoks” politikalara bağlanmış ve “Ortodoks” yani geleneksel politikalara dönülünce de ekonominin düzeleceği havası hakim olmaya başlamıştı.  

Sanki bu satırların yazarı 2001 krizinde “Ortodoks” politikaların uygulandığını bilmiyordu. Ancak Çarşamba günü, bana göre dövizde ekonomi yönetiminin beklemediği yüzde 7’ye varan yükseliş; “Kriz İktisadı” üzerinde hiç çalışmamamızdan kaynaklanmaktadır. Her ne kadar ekonomi çevrelerine bu artış ‘zaten isteniliyordu’ şeklinde mesajlandıysa da bu artışın faturası ağır olacaktır. “Kriz iktisadı”nda en az finans çevreleri kadar toplumun da enflasyonla mücadeleye hazırlanması ve inanması gereklidir.

“Kriz iktisadı”nın ne kadar önemli olduğuna yönelik geçmişte yaşadığımız en somut örnek 2001 krizidir. 2001 ekonomik krizi Türkiye’nin endüstri bölgesi başta Kocaeli’ni vuran, Sakarya ve İstanbul’la birlikte onbinlerce vatandaşımızın da hayatını kaybetmesine neden olan 17 Ağustos 1999 depremi ile birlikte bir süre sonra ikincisi yaşanan Bolu-Düzce depremlerinin arkasından gelmişti. Depremin neden olduğu ekonomik yıkımla birlikte bankacılık krizi ve ekonomi yönetiminin yaptığı hatalar da piyasalarda ve kamuoyunda bir güvensizlik dalgasının oluşmasına sebep olmuştu.

Gazi Erçel dışında herkesin dikkatinden kaçan bir isim olan Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp, 2001 öncesinde ekonomide “Geliyorum” diyen öncü sinyallere rağmen kamuoyuna, “Kemerleri bağlayın, uçuşa geçiyoruz” açıklamaları yapıyordu. Ve sonuçta piyasalar bir yazar kasa olayı ve Çankaya Köşkü’nde yaşanan ve bugün bile hala bir tarafın (Ahmet Necdet Sezer) hiç konuşmadığı bir vaka ile 2001 ekonomik krizi yaşandı. Tabi çok daha fazla nedenler sıralanabilir ama ben teknik açıklamalara çok fazla girmiyorum çünkü ekonominin toplumsal psikolojik yönü beni çok daha fazla ilgilendiriyor; eğer 2001 krizinde kamuoyu yeterince bilgilendirilseydi ve yaşanan sıkıntılar “Uçuşa geçiyoruz” yerine “şimdilik uçamıyoruz” şeklinde değerlendirilseydi kriz daha az hasarla atlatılmış olacaktı. Bu noktada 2001 ekonomik krizinden ders alınarak bir “Kriz İktisadı” anayasası hazırlanmalı ve bu doğrultuda da kamuoyuna alabildiğine şeffaf ve zamanında açıklamalar yapılmalıdır. İster “Ortodoks” ister “heterodoks” hangi politikalar uygulanırsa uygulansın bilgiye ulaşım “şeffaf” ve “simetrik” halde olmalıdır. Unutulmamalıdır ki kamuoyu ne kadar çok bilgilendirilirse şoklara karşı da o kadar dayanıklı hale gelmiş olur.