Prof. Dr. Esat ARSLAN'ın 19 Şubat 2024 tarihli yazısı: Uzaydan Nükleer Tehdit
Öyle bir yaygara koparıldı ki yapılan açıklamalardan sonra insanın rahat olabilmesi ne mümkün. Mümkünatı yok. Hakikaten bir anda konuya şöyle bir uzaktan bakanlar tedirgin oldu, işkillendi, sadece işkillenmeyip en yetkili ağızlar bile diken üstünde olduğumuzu hemen ilk bakışta dillendirdi. Veryansın ettiler. Neler söylenmedi ki? Uzun lafın kısası, “yerküremiz, kıyamet silahı tehlikesi altında.” Kremlin’in “uydurma” demesine karşın Beyaz Saray, “Rusya bu silah üzerinde çalışıyor”, “ABD kırmızı alarmda, tehdit altındayız”, “Temsilciler Meclisi Başkanı Turner: Biden açıklama yapmalı, bildiklerini kamuoyuyla paylaşmalı” bla bla… İnsanın aklına hemen ilk bakışta gelenler: Tabii ki dilin kemiği yok. ABD' de manşetler birbirinin peşi sıra patladı. Sekiz sütuna manşet kabilinden: "Uzayda Nükleer Silah İddiası” / “ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Turner: ‘Neden Biden Açıklama Yapsın’ dedi” / "ABD, ulusal güvenlik tehdidi altında" / “Rusya, yörüngeye nükleer uydusavar mı gönderecek” / "Uzayda Nükleer Silah ne kadar gerçek” / “Ülkelerin silahlanma yarışında rekabet uzaya mı taşınıyor” benzeri soruları makale satırlarına taşımak mümkün. Sevgili okurlar, bu makale kapsamında konunun ne kadar gerçek olduğunu irdelemeye çalışacağız.
Şimdi müsaade ederseniz genel bir çerçeve çizmek istiyorum. Daha sonra bir kavramsal ve yasal çerçeveyi huzurlarınıza getirmek istiyorum. Büyük harflerle ifade edelim ki “İNSANLARIN YAŞAM ALANI OLAN DÜNYANIN BULUNDUĞU UZAY, HERKESE AİT OLAN HİÇBİR DEVLETİN EGEMENLİK KURAMAYACAĞI BİR ALAN OLARAK ULUSLARARASI ANTLAŞMALARDA BELİRTİLİR.” Çok karıştırılıyor, burada anahtar sözcük “güneş sistemi” anlamındaki “galaksi” değil, dar anlamda dünyanın yörüngesinin bulunduğu boşluktan bahsediyoruz. Uzay, gökyüzüne baktığınız zaman gördüğünüz var olan her şeyi içine almış olan sonsuz boşluktur tabii ki. Bütün gökcisimlerini içinde bulunduran sonsuz, sınırsız boşluktur kuşkusuz. Stratosfer ötesi dünyanın yörüngesinden bahsediyoruz. Stratosfer, şüphesiz dünya atmosferinin bir katmanıdır. Stratosfer, troposferin üzerinde ve mezosferin altında yer alır. Çok ayrıntıya girmeyelim, büyük volkanik patlamalar ve büyük göktaşı çarpmaları, aerosol parçacıklarını stratosfere fırlatabilir ve burada aylarca veya yıllarca oyalanabilir ve bazen dünyanın küresel iklimini değiştirebilir. Roket fırlatmaları, egzoz gazlarını stratosfere enjekte ederek belirsiz sonuçlar doğurur, şüphesiz. (1)
Olaya varsayımsal olarak bakıldığında hemen ilk bakışta şu betimlemeler ifade edilebilir: Devletler arasında uzay, bir savaş alanı olarak değerlendirildiğinde bu alandaki hâkimiyet, dünyada askeri güç liderliğini ve savaşların galiplerini de belirleyecek bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Uzaydaki üstünlük; kara, deniz, hava savaşlarını da etkileyebilecek bir niteliğe sahiptir. Bu olanaklardan yoksun olmak, teknoloji kullanmadan (GPS navigasyon sistemi, uydu telefonları, füze savunma sistemleri, istihbarat bilgisi alma, alan görüntülenmesi devre dışı kalacak şekilde) savaş yapabilecek bir kapasiteye inmek demektir. Aynı zamanda bir ülkenin uzaydaki ekipmanlarına (uydular, uzay istasyonu vb.) yönelik herhangi bir saldırı (siber saldırı, katil uydular ile uyduları etkisiz hâle getirme, kuvvet kullanma) savaş nedeni sayılarak dünyada savaşa neden olabilecek bir unsur içermektedir. (2)
Soğuk Savaş döneminde Amerika Birleşik Devletleri (ABD)- Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) rekabeti, uzayın stratejik bir alan olarak önem kazanmasına neden olmuştur. Günümüzde küresel rekabet ABD ve Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC)-Rusya Federasyonu (RF) arasında yoğun bir şekilde devam etmekle beraber Kuzey Kore’nin uzay çalışmaları ile İran’ın uzay çalışmaları da hızla devam etmektedir. Dünya üzerinde gerçekleşebilecek bir savaşta, uzaydan dünyaya müdahalede bulunmak ve tehditleri bertaraf etmek, düşmanı kör ve sağır yapmak büyük bir üstünlük kurma imkânı sağlamaktadır. 1991 Birinci Körfez Savaşı’nda ABD uzaydaki olanak ve yeteneklerini kullanmıştır. Bu imkân ve kabiliyetlerinin çok etkili olduğu görevli olarak bulunduğum, Silopi bölgesinde ve bu bölgede bulunan TSK mensupları tarafından yoğun bir şekilde hissedilmiş, telekomünikasyon uzun bir süre akamete uğramıştır. O günden bu yana bu üstünlük, uydu temelli olarak gelişirken Kuzey Kutup bölgesindeki manyetik alanın kaymasıyla bölgede bulunan uyduların etkileneceği ileri sürülmektedir. Uzaya yatırım yapan RF ve ÇHC, ABD ve müttefiklerini tehdit bağlamında değerlendirdiğinden onlara ait uydu sistemlerine zarar verebileceği, işlevsiz hâle getirebileceği cihetle, birçok uydunun işlevini yitirmesine neden olabileceği düşünülmektedir. RF’nin bu tür sistemleri devre dışı bırakarak savaş kabiliyetini artırmaya yönelik askeri tatbikatlar yapmakta olduğu, alınan istihbarati bilgiler meyanındadır.
Sorulardan bir önemli olanı ise doğrudan yeryüzünde yaşayan halkların uzaydan nükleer silahla tehdit edilme olgusudur. Biden 15 Şubat 2024 tarihinde yapmış olduğu basın toplantısında Amerikan halkın endişesini ortadan kaldıracak tarzda bu konuya açıklık getirmiştir. Biden, konuşmasında, “RF tarafından uzaya yerleştirilmesi muhtemel olan nükleer silahların hedefinin uydusavar nitelikte olduğunu, ABD halkının hedef olarak alınamayacağını” önemle belirtmiştir. Ancak ABD’de, RF’nin uzaya nükleer silah konuşlandırma planı olduğunu, Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi Başkanı Mike Turner’ın elindeki bilgilerle ortaya koyması merak uyandırmıştır. Turner, Rusya'nın uzaya nükleer silah konuşlandırma planın ulusal güvenliği tehdit ettiğini iddia etmiş, bu savlara Kremlin’den derhal cevap verilerek Sözcü Peskov, ABD basınındaki haberlerin bir “aldatmaca” olduğunu önemle vurgulamış bu savları tutarsız bularak sert bir dille yalanlamıştır.
Peki bütün bunlara karşın Rusya’nın uzaya nükleer silah konuşlandırdığı olası bir senaryoda dünyayı neler beklediğini gelin hep birlikte analiz edelim. Tarihsel bir perspektif içerisinde RF, 2018 yılında deneme amaçlı fırlattığı anti-uydu füzesini test etmiştir. RF, uyduları devre dışı bırakan özellikle ülkesini istihbarat ve askerî amaçlı gözetleyen uyduları bertaraf etmeyi bir amaç olarak ortaya koymuştur. RF, ÇHC, Kuzey Kore ve İran’ın uzayla ilgili yeteneklere ve özellikle uydu karşıtı silahlara yoğun yatırımlar yaptığı bilinmektedir. Bu durum, ABD Silahlı Kuvvetlerinin tüm birliklerinin navigasyon ve saldırılar için bağlı olduğu küresel uydu ağı için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. RF'nin zaten saldırgan bir uydu karşıtı yeteneğinin olduğu bilinmektedir. Uzayda bulunan bir uydusavar silaha ilişkin bilinen bir testin gerçekleştirilmesi yanında mermiyle donatılmış bir mini uydu, ana gemiden fırlatılmış ve daha sonra test atışına tabi tutulmuştur. Rus uyduları da tehditkâr bir şekilde ABD uydularının yakınına çekilmiştir. Öte yandan 2021 yılında Rusya füze karşıtı silahını test etmek için Sovyet döneminin feshedilmiş Cosmos 1408 uydusuna ateş açarak parçalara ayırabilmiştir. RF’nin bir başka test etmiş olduğu önemli bir husus da nükleer patlatma ve yönlendirilmiş nükleer enerjiyi uzayda uyduların yörüngelerini değiştirebilmesi olgusudur. Şimdi akla gelen soru şu: Böyle bir şey uzayda yapılabilir mi? Evet yapılabilir. Uzayda bir nükleer silah patlatılarak radyasyon yaymak suretiyle uydulara müdahale edilebileceğini deneyimler göstermiştir. Uzayda havanın olmaması nedeniyle nükleer bir patlamadan çıkan radyasyonun ışık hızında ilerleyebileceği uzun zamandan beri bilinmektedir. ABD uydularının kinetik saldırılara ve elektronik karıştırmaya dayanacak şekilde güçlendirilmiş olmasına karşın hedefli bir nükleer saldırıya karşı savunmasız kalacakları kuşkusuzdur. Aslında nükleer silahların yörüngeye fırlatılması, daha SSCB döneminde imzalanan 1967 Dış Uzay Anlaşması’nın ağır bir ihlali anlamına gelmektedir. Anlaşma, nükleer veya diğer kitle imha silahlarının yörüngeye ya da gök cisimlerine yerleştirilmesini yasaklamaktadır. (3) Ağır ihlallerin olduğu günümüz ortamında RF tarafından bu konunun ihlal edilebileceğini açıkça göstermektedir. RF, pekâlâ uzay sistemlerini nükleer cihazlarla silahlandırabilir, bu yeteneği bulunmaktadır. Şimdi altını çizerek test edilmiş bir olguyu ifade etmekte yarar var: “Uzaydaki bir nükleer patlamadan kaynaklanan radyasyonun, patlamanın görüş alanı içindeki tüm uyduları yok edebileceği” konusu test edilmiş ve görülmüştür. Bunun önemli bir etkisi de ABD'nin iletişim ve erken uyarı sistemleri üzerinde yıkıcı bir etkisi olabileceğini ortaya koymaktadır. Bu durumda ABD potansiyel olarak uydu sistemlerini hedef alan nükleer aygıtları yörüngeye yerleştirmek, RF'nin büyüyen saldırgan yeteneklerinde yeni bir sınır oluşturabilir ve uzayı 21. yüzyılın savaş alanına dönüştürebilir. Bu durum ABD'yi uzay merkezli yeni karşı önlemler geliştirmeye ve uygulamaya zorlayacak, göklerde yeni doğmakta olan silahlanma yarışına başka bir tehlikeli bileşen daha ekleyeceği düşünülmektedir. RF, dünya yörüngesine nükleer silah koyduğu takdirde ABD yeni karşı önlemler almak zorunda kalacak, bu da küresel gerilimi artırabileceği şeklinde değerlendirilmektedir.
Diğer yandan ÇHC de RF gibi benzer hususları denemektedir. Nükleer silahları yörüngeye yerleştirme potansiyeli Çinliler tarafından 2021 yılında denenmiştir. Pekin, yörüngeye uzun menzilli füze fırlattığı gibi, uzayda hipersonik bir aracı düşürmüştür. ABD Silahlı Kuvvetleri tarafından yapılan açıklamada, bunun nükleer savaş başlığı taşıyabilecek ilk silah olarak göründüğünün söylemesine karşın Pekin, bu iddiayı yalanlamakla yetinmiştir. Bilindiği üzere bu teknoloji yeni de değildir. 1960'larda Sovyetler Birliği’nin öncülüğünü yaptığı bu sistem, daha sonra fraksiyonel yörünge bombardıman sistemi (FOBS) olarak adlandırılmıştır. (3) Ancak ÇHC'nin 2021'deki başarılı testi ve günümüzde RF'nin uzaya nükleer silahlı bir uydusavar sistemi fırlatma planı olasılığı, ABD ve Batılı müttefiklerinin karşı karşıya olduğu kâbus senaryolarını ortaya koymaktadır.
Bütün bunlardan sonra demem odur ki insanlığa karşı işlenen suçların çokça işlendiği günümüzün kaotik ortamında uzayın silahlanması konusunda 1967 Dış Uzay Anlaşması’nın dışında yeni kurallar oluşturulmaya çalışılsa da bağlayıcılığı olmadığı sürece hiçbir kıymet-i harbiyesinin olamayacağı aşikârdır. Sevgili okurlar, veto yetkisi bulunan BM Güvenlik Konseyi üyesi beş devletin “Ulusal çıkarlar söz konusu olduğunda, uluslararası hukuk göz ardı edilir” ilkesi uyguladığı ve yapanın yanına kâr kaldığı sürece bu konudaki yaptırımlar konusunda devletler arasında bir uzlaşma oluşmaması, günümüzün en büyük handikaplarından biridir.
Dipnotlar:
(1) Milliyet Gazetesi Haberler Servisi “Stratosfer Nedir? Kısaca Stratosferin Özellikleri Nelerdir?”, Milliyet Gazetesi, 03.06.2021; https://www.milliyet.com.tr/egitim/stratosfer-nedir-kisaca-strosferin-ozellikleri-nelerdir-6522248/ Erişim Tarihi 18.02.2024/