Mehmet KÜÇÜKEKEN'in 24 Mart 2025 tarihli yazısı: Yeni Makro İktisat Modelleri ve Ekonomi
Dünya, tarihin en hızlı dönüşüm süreçlerinden birini yaşıyor. Silah teknolojilerinden yapay zekaya, tarım tekniklerinden bilgi sistemlerine kadar her alanda değişim, insanlığın yaşam standartlarını ve ekonomik düzenini yeniden şekillendiriyor. Bu dönüşümün merkezinde ise ticaret, para, gelir ve maddi varlıklar yer alıyor.
İktisat bilimi, bu yeni dünya düzeninde hem bireylerin hem de devletlerin refahını artırmak için vazgeçilmez bir araç olarak öne çıkıyor. Ancak, mevcut ekonomik modeller -Adam Smith’in Klasik Ekonomi Anlayışı ve Keynesyen Maliye Politikaları- bugünün karmaşık sorunlarına yanıt vermekte yetersiz kalıyor. Bu noktada, Ekonomist Mehmet Küçükeken’in geliştirdiği üç yenilikçi makro iktisat modeli, Türkiye’nin ve belki de dünyanın ekonomik geleceği için umut vadeden bir alternatif sunuyor.
Ekonomist Küçükeken’in modellerini detaylı bir şekilde incelemek, bunların klasik ve Keynesyen yaklaşımlarla karşılaştırmasını yapmak ve yeni dünya düzeni ekonomisindeki yerini tartışmaya açmak iktisada farklı bir pencereden bakmanın ve ekonomide geleceği şekillendirmenin yanında ekonomi kurmaylarınca alınacak iktisadi kararlar, planlanacak ekonomik faaliyetler ile politikalar, bireysel ve toplumsal düzeyde refah seviyesini artırmak ve de ekonomik büyümeyi destekleyici uygulamalar kapsamında ekonomini üç temel prensibi olan; kıt kaynaklarla seçim yapma, fayda-maliyet analizi, dengeli pazarlar açısından değerlendirilmesin de önemli olduğunu belirtmek gerekir.
Küçükeken Makro İktisat Modelleri: Genel Bakış
Mehmet Küçükeken’in önerdiği ve 30 yıllık bir araştırma ve çalışmanın ürünü olan üç model: İMECE, RESMİ ve gayrimenkul odaklı makro iktisat modelleri Türkiye’nin kronik ekonomik sorunlarına pratik, düşük maliyetli ve sürdürülebilir çözümler sunmayı hedefliyor. Her biri, belirli bir sektörü veya sorunu ele alarak, makroekonomik dengeleri yeniden yapılandırmayı amaçlıyor.
1. İMECE Modeli: "ÜRETİM MODELİ İÇ DİNAMİKLERİNDE ÇARPAN ETKİSİ OLUŞTURMA İLKELERİ İLE ARTAN İÇ TALEBİN GETİRDİĞİ REFAHIN MAKRO EKONOMİ ÜZERİNDEKİ POZİTİF YÖNLÜ SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME ETKİSİ" isimli ve kısa adıyla İMECE, maliyet içermeyen bir üretim modeli olarak tanımlanıyor ve Türkiye’yi faiz-enflasyon-kur sarmalından kurtarmayı vaat ediyor. Modelin temel ilkesi, iç dinamiklerin çarpan etkisiyle artan iç talebi tetiklemesi ve bu talebin refah artışına dönüşerek makroekonomide pozitif yönlü, sürdürülebilir bir büyüme yaratmasıdır.
İMECE, klasik ekonominin “görünmez el” metaforuna dayalı piyasa odaklı yaklaşımından farklı olarak, üretimin ve talebin devlet-toplum iş birliğiyle koordine edilmesini öngörüyor. Bu yönüyle, Keynesyen politikaların talep yönlü teşvik anlayışına yakın duruyor gibi görünse de, maliyet yaratmadan işleyen bir sistem olması onu ayrıştırıyor.
Dünya ülkelerinin ekonomi yönetimlerinin ilgisini çeken bu model, özellikle kısa vadede kalıcı sonuçlar üretme potansiyeliyle dikkat çekiyor.
2. RESMİ Modeli: Bankacılık Sektörüne Düşük Maliyetli Fon ve Yastık Altı Kaynakların Ekonomiye Kazandırılması RESMİ, bankacılık sektörüne düşük maliyetli fon sağlayarak ciro ve kar oranlarında yüzde 100 artış hedefliyor.
Yastık altındaki değerli madenlerin ekonomiye kazandırılmasını ve katılım bankacılığının büyümesini teşvik eden bu model, finansal derinleşmeyi amaçlıyor. Ancak, özel bankalar tarafından beğenilmesine rağmen mevzuat eksiklikleri nedeniyle uygulanamıyor. Finans uzmanları, modelin devlet bankaları eliyle hayata geçirilmesini öneriyor.
RESMİ, klasik ekonominin serbest piyasa odaklı bankacılık anlayışına meydan okuyor ve Keynesyen politikaların devlet müdahalesi ilkesini bir adım öteye taşıyarak, finansal sistemi halkın birikimleriyle beslemeyi öneriyor. Bu, yeni dünya düzeninde finansal kaynakların daha kapsayıcı bir şekilde mobilize edilmesi açısından devrim niteliğinde bir yaklaşım.
3. Gayrimenkul Odaklı Model: Konut Sorununa Kalıcı Çözüm ve İnşaat Sektörünün Canlanması Üçüncü model, gayrimenkul sektöründeki konut ihtiyacını ve taleplerini kısa vadede çözmeyi hedefliyor.
Finans ve kaynak sorunu olmadan işleyen bu sistem, yerli firmaları destekliyor ve inşaat maliyetlerini yüzde 60-65 oranında düşürüyor. İnşaat sektörünün istihdam yaratma kapasitesi ve alt sektörleri canlandırma etkisi düşünüldüğünde, modelin makroekonomik katkıları göz ardı edilemez.
Klasik ekonominin arz-talep dengesine bıraktığı konut piyasasına karşılık, bu model planlı bir yaklaşımla sektörü düzenlemeyi ve maliyet avantajıyla refahı artırmayı amaçlıyor. Keynesyen politikaların altyapı yatırımlarına verdiği önemle paralellik gösterse de dış kaynak bağımlılığı olmadan yerel dinamiklere odaklanmasıyla ayrışıyor.
Klasik Ekonomi ve Keynesyen Politikalar: Neden Yetersiz?
Adam Smith’in klasik ekonomi modeli, 18. yüzyılın sonunda ortaya çıktığında, piyasa ekonomilerinin kendi kendini düzenleyen bir sistem olduğu fikrine dayanıyordu. “Görünmez el” metaforu, bireylerin kendi çıkarlarını maksimize ederken toplumsal faydayı da artıracağını savunuyordu. Ancak, bu model, modern dünyanın karmaşık finansal krizleri, gelir adaletsizlikleri ve çevresel sorunları karşısında yetersiz kaldı. Sanayi Devrimi’nin dinamiklerini açıklamakta başarılı olan klasik ekonomi, bugün yapay zeka, dijital ticaret ve küresel tedarik zincirlerinin hâkim olduğu bir ekonomiyi anlamakta zorlanıyor.
Keynesyen maliye politikaları ise, Büyük Buhran sırasında John Maynard Keynes tarafından geliştirildi ve ekonomik durgunluklarda devletin talebi artırarak piyasaları canlandırmasını önerdi. Devlet harcamaları ve para politikalarıyla işsizliği azaltmayı ve büyümeyi teşvik etmeyi başaran bu yaklaşım, 1970’lerdeki stagflasyon kriziyle sorgulanmaya başladı. Günümüzde ise, küresel borç yükleri ve enflasyonist baskılar, Keynesyen çözümleri uygulanabilir olmaktan uzaklaştırıyor. Dahası, her iki model de yerel dinamikleri ve toplumsal iş birliğini merkeze almaktan ziyade, ya bireysel çıkara ya da devlet odaklı müdahalelere dayanıyor.
Oysa tarih bize gösteriyor ki, devletler, imparatorluklar ve insanlar, bu modellerden çok önce de ticaret yapıyordu. Dinlerin getirdiği ahlaki ve toplumsal ticaret sistemleri, ekonomik ilişkileri düzenlemede önemli bir rol oynadı. Yeni dünya düzeninde ise, ticaret ve maddi varlıklar her zamankinden daha kritik bir konuma geldi. Bu bağlamda, Mehmet Küçükeken’in modelleri, basit, yenilikçi ve yerel dinamiklere dayalı bir anlayışla, eski modellerin eksikliklerini gideriyor.
Yeni Dünya Düzeni Ekonomisi ve Küçükeken’in Modellerinin Önemi
Yeni dünya düzeni, dijitalleşme, yeşil ekonomi, yapay zeka ve küresel ticaret ağlarının yeniden şekillenmesiyle tanımlanıyor. Bu düzende, ülkelerin ekonomik başarısı, yalnızca kaynak zenginliğine değil, bu kaynakları etkin ve kapsayıcı bir şekilde kullanma kapasitesine bağlı. Küçükeken’in iktisadi modelleri, tam da bu noktada devreye giriyor:
- İMECE, faiz ve enflasyon gibi dışsal baskılardan bağımsız bir büyüme modeli sunarak, Türkiye’nin küresel ekonomik dalgalanmalara karşı direncini artırabilir. Yeni dünya düzeninde, iç talebin sürdürülebilirliği, ülkelerin ekonomik istikrarı için kilit bir unsur olacak.
- RESMİ, finansal sistemi halkın birikimleriyle güçlendirerek, küresel finansal sermayeye bağımlılığı azaltabilir. Katılım bankacılığının büyümesi, İslami finansın yükselişiyle uyumlu bir şekilde, Türkiye’yi bu alanda bir merkez haline getirebilir.
- Gayrimenkul Modeli, konut gibi temel bir ihtiyacı çözerek toplumsal refahı artırırken, inşaat sektörünün çarpan etkisiyle ekonomiyi canlandırabilir. Yeni dünya düzeninde, altyapı ve konut yatırımları, sürdürülebilir kalkınmanın temel taşlarından biri olarak görülüyor.
Neden İlgisizlik ve Bürokratik Engeller?
Peki, bu kadar yenilikçi ve uygulanabilir modeller neden ilgi görmüyor ve bürokrasi ile siyasetin vizyon yetersizliği nedeniyle rafta bekliyor? Bunun birkaç temel sebebi var:
- Eski Paradigmaların Hakimiyeti: Klasik ekonomi ve Keynesyen politikalar, akademik çevrelerde ve karar vericiler arasında kökleşmiş durumda. Yeni fikirler, bu yerleşik anlayışlara meydan okuduğu için dirençle karşılaşıyor.
- Kısa Vadeli Politik Öncelikler: Siyaset, genellikle uzun vadeli vizyon yerine anlık kazanımlara odaklanıyor. Küçükeken’in modelleri ise yapısal reformlar gerektiriyor ve bu, cesur bir liderlik talep ediyor.
- Mevzuat ve Kurumsal Atalet: RESMİ örneğinde olduğu gibi, mevcut düzenlemeler yenilikçi modellere uyum sağlayacak esneklikten yoksun. Bürokratik engeller, değişimi yavaşlatıyor.
Bu ilgisizlik, Türkiye için ciddi bir ekonomik kayıp anlamına geliyor. Her geçen gün, faiz-enflasyon-kur sarmalı derinleşiyor, yastık altındaki kaynaklar atıl kalıyor ve konut sorunu büyüyerek toplumsal huzursuzluğu artırıyor. Oysa Küçükeken’in modelleri, bu kayıpları tersine çevirebilecek bir potansiyel taşıyor.
Güçlü Türkiye için Güçlü Ekonomi
Yeni dünya düzeninde, iktisat bilimine basit, farklı ve etkili bir anlayış getirme zamanı geldi. Ekonomist Mehmet Küçükeken’in İMECE, RESMİ ve gayrimenkul odaklı modelleri, Türkiye’nin ekonomik geleceğini şekillendirebilecek bir vizyon sunuyor. Klasik ekonominin bireyci ve piyasa odaklı yaklaşımı ile Keynesyen politikaların devlet merkezli çözümleri, bugünün ihtiyaçlarına tam anlamıyla yanıt veremiyor. Küçükeken’in modelleri ise, toplumsal iş birliği, yerel dinamikler ve düşük maliyetli çözümlerle bu boşluğu dolduruyor.
Karar vericilerin, “Güçlü Türkiye Güçlü Ekonomi” anlayışıyla harekete geçmesi, bu modellerin uygulanabilirliğini test etmesi ve bürokratik engelleri aşması gerekiyor. Geçmişi değiştiremeyiz, ancak geleceği inşa edebiliriz. Küçükeken’in makro iktisat modelleri, bu inşanın temel taşları olabilir, yeter ki cesaret ve vizyonla bir adım atılsın. Türkiye, bu modellerle sadece kendi ekonomik başarısını değil, yeni dünya düzeni ekonomisinde bir rol model olma şansını da elde edebilir.
Zaman, değişim zamanıdır; ve bu değişim, Mehmet Küçükeken’in fikirleriyle başlayabilir.
Esas zorluk, yeni fikirlerin geliştirilmesi değil, eski düşünce yapısının terk edilmesidir.