Sibel BAY'ın 1 Ocak 2025 tarihli yazısı: Yeni Yılın Psikolojisi: Başlangıçların Gücü

Her yeni yıl, insanlık için hem bireysel hem de toplumsal bir dönüm noktasıdır. Ancak bu dönüm noktası, doğanın döngüsel akışı içerisinde yalnızca bir referans noktasıdır. Dünya, Güneş etrafındaki bir tam turunu daha tamamlarken, biz bu devinimi anlamlandırarak ona özel bir değer atfederiz. Peki, bu anlamlandırmanın ardında yatan temel bilimsel ve psikolojik dinamikler nedir? 

İnsan zihni, zaman algısını düzenlemek için başlangıç ve bitiş noktalarına ihtiyaç duyar. Bu biyolojik bir zorunluluktan çok, zihinsel bir yapılandırma biçimidir. Araştırmalar, zaman algısının nörobilimsel temellerine odaklanırken, özellikle dopamin salınımının gelecekle ilgili planlama süreçlerinde aktif bir rol oynadığını gösteriyor. Yeni yıl gibi sembolik geçiş noktaları, beynin bu süreçleri tetikleyerek bireyde bir yenilenme hissi yaratır. Aslında, bu hissiyat, beynimizin değişim ve umut arzusuna verdiği doğal bir tepkidir. 

Sosyolojik açıdan bakıldığında, yeni yıl kutlamalarının kökeni, eski medeniyetlerin tarımsal döngülere dayalı inançlarına kadar uzanır. İlkbaharın başlangıcı, hasat dönemi ya da ekinoks gibi doğa olayları, toplulukların zamanın döngüselliğini anlamlandırdığı mihenk taşları olmuştur. Modern takvim sistemine geçişle birlikte, bu ritüeller yerini 1 Ocak gibi sabit bir tarihe bırakmıştır. Ancak esas unsur, bireylerin bu döngüyü bir "yeniden başlama" fırsatı olarak görmesidir. 

Psikoloji literatüründe, bu dönemde alınan kararlar, "başlangıç etkisi" (fresh start effect) olarak adlandırılır. İnsanlar, yılın ilk günlerini, geçmişteki başarısızlıklarından bağımsız yeni hedefler belirlemek için bir sıçrama tahtası olarak görür. Ancak, araştırmalar bu kararların sürdürülebilirliği konusunda çarpıcı sonuçlar ortaya koymaktadır. Yapılan bir çalışmaya göre, yeni yıl kararlarının yalnızca yüzde 8'i uzun vadede başarıyla uygulanabiliyor. Bu durum, bireysel motivasyonun yanı sıra, kararların gerçekçi olup olmadığına da bağlıdır. 

Yeni yıl, bireysel hayatlarımızın ötesinde, küresel boyutta önemli bir bağlam sunar. Geçmiş yılın bilimsel ve teknolojik başarıları değerlendirildiğinde, 2024’ün yapay zeka, iklim değişikliği ve uzay araştırmaları gibi alanlarda devrim niteliğinde ilerlemeler kaydedildiğini görüyoruz. Ancak bu başarılar, aynı zamanda yeni etik ve sürdürülebilirlik sorunlarını da gündeme getirmiştir. 2025, sadece bireysel hedefler için değil,  kolektif geleceğimiz için de kritik bir dönemi temsil eder.

Yeni yıl, yalnızca bir takvim değişikliği değil, insanlık için düşünme, değerlendirme ve planlama adına güçlü bir duraklama noktasıdır. Bilimsel veriler ve tarihsel bağlamlar, bu sürecin hem bireysel hem de toplumsal hafızamızda ne denli derin bir yer tuttuğunu ortaya koyuyor. Yeni bir yıl, değişim için bir fırsat değil, değişimin devam eden bir sürecidir. 

Her bireyin bu sürece katkı sağladığı bilinciyle, 2025’in tüm insanlık için daha umut verici bir yıl olmasını dilerim.