Prof. Dr. Esat ARSLAN'ın 11 Mart 2024 tarihli yazısı: Zelenskiy’nin “İstanbul Ziyareti”nin Anımsattıkları
Hep birlikte görüp izlemekteyiz ki iki yılı aşkın süredir devam eden Rusya Federasyonu (RF) ve Ukrayna arasındaki savaş durağanlaşmış, bir noktada tıkanıp kalmıştır. Her ne şekilde ifade edilirse edilsin; RF, Ukrayna'nın yaklaşık beşte birini onların deyimiyle “kurtarılmış bölge" olarak nitelediği “Donetsk ve Luhansk Oblastları” Ukrayna’dan almış ve kendi topraklarına katmıştır, aynen “2014 Kırım’ın İlhakı” gibi. “Kurtarılmış bölge” ya da “vatan” kavramından soyutlanmış toprak parçalarını katmanın, toprak genişletmenin ya da işgal etmenin Rusçası da bu tabii ki. Yani tipik bir “Rus irredantizmi” yani “kurtarımcılık”. Efendim, yeryüzündeki tüm uluslar, yabancı devlet egemenliğinde kalan soydaşlarını kendileriyle birleştirmek için silâhlı ve silâhsız savaşlar yapar. Bunun adı yayılmacılık değil, irredantizmdir. (1) Niçin böyle söylüyorum? RF her seferinde, her eyleminde bu gizemli sözcüğe tutunur da ondan. Sizler buna Kafkaslarda Güney Osetya ve Gürcistan Abhazya'da, Kırım’da işgal nedenini oluşturan düşünce ya da bir nevi saplantı, semptomda da diyebilirsiniz. Baktığınız paradigmaya bağlı bir isimlendirmedir bu. Bir bakıma askeri müdahalede bulunmanın Arapçası değil Rusçası bu olsa gerek. Ruslar, Ukrayna arazisini kendi toprakları olarak kabul ettikleri için yapmış oldukları askeri müdahaleyi “özel harekât” olarak isimlendirmişlerdir. Onlar Donbass’a, “Novo Rossiya”ya (Yeni Rusya) çağrılı kuvvet olarak girmişlerdir, bu yüzden tüm araç ve gereçlerine “Z” harfini çiziştirdiklerini de biliyoruz.
Nereden nereye, şimdi hep birlikte anımsayalım. Rusya Devlet Başkanı Putin’in 22 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’ya gözdağı veren, aynı zamanda Çarlık Rusya özlemini artıran TV konuşmasının üzerinden 36 saat geçtikten sonra Rus birlikleri Ukrayna’ya girmişti. İşgal başlamadan bir gün önce ABD Başkanı Biden’ın uyarmasına karşın, Ukrayna’da neredeyse hiçbir karşı koyma refleksi görülmemiştir. Biden, açıkça “Ruslar yarın Ukrayna’ya giriyorlar” diye ikaz etmişti. En başta Zelenskiy olmak üzere hiç kimse tınmamış, oralı bile olmamıştır. Ukraynalılar inanmamış, daha doğrusu inanmak istememiştir. Rusların böyle bir çılgınlık yapacağı akıllarının ucundan bile geçmemiştir. Ateş, kan ve gözyaşının egemen olduğu bu 25 ayda neler yaşanmamıştır ki. Hakikaten en kanlı kırım Bahmut’ta yaşanmış, en son bir hançer gibi Donbass bölgesinin içerilerine kadar girmiş olan Avdeyevka Ruslar tarafından ele geçirilmiştir. Ukrayna, yeterli mühimmat olmadığı gerekçesiyle Donetsk bölgesindeki stratejik Avdeyevka şehrinden Şubat 2024 ortalarında çekilmiş, gerekçe bile gösterememiştir. RF Karadeniz donanmasının sancak gemisi Moskova “Neptün Gemisavar Seyir Füzesi” ile batırılmıştır. Savaşın ilerleyen dönemlerinde Karadeniz’deki Kerç Köprüsü ve Sivastopol liman tesislerinde Ukrayna’nın yarattığı hasarları Rusya’nın önleyemediği de görülmüştür. Yıpratma savaşına dönüşen çatışmalarda insansız hava-deniz araçları, füzeler ve füzesavar silahları başarılı iken uçakların, zırhlı araçların sınıfta kaldığı hep birlikte izlenmiştir. RF Savunma Bakanlığı açılımlarına isyan eden özel güvenlik şirketi Wagner’in sahibi Prigojin ve Putin’in muhalifi Navalny’ nin ortadan kaldırılması, Rus spekülasyonlarına bir yenisini eklemiştir. Gelinen noktada Donbass bölgesini tam olarak ele geçiremeyen ama Ukrayna’nın yüzde 18 arazisine çöken bir Rusya, saldırgan tutumuyla belleklerde yer etmiştir.
Ukrayna savaşı başladığı andan itibaren nükleer tehdidi gündemde tutan Putin, 2022 yılının sonunda düğmeye basmaya hiç olmadığı kadar yaklaşmıştır. Nükleer savaşı önlemede Ankara’nın başat rol oynadığını “The New York Times” gündeme taşımış, felaketten Ankara’da düzenlenen Rus-Amerikan istihbarat zirvesi neticesinde dönüldüğünü yazmıştır. Atma vasıtası olarak Rus nükleer denizaltılarının yığınaklanması 15 Eylül 2021 tarihinde Avustralya, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri (AUKUS) arasındaki üçlü bir güvenlik paktının önemini tekrardan gündeme taşımıştır. Malum Avrupa'nın en büyük altı reaktörlü “Zaporijya nükleer santrali” de iki yıldır Rus işgali altında bulunmaktadır. Rus ordusunun kontrolüne geçen Zaporijya Nükleer Santrali, Ukrayna'daki elektrik üretiminin yüzde 20'sini karşıladığını anımsamakta yarar var. (2) Ukrayna, elektrik tüketiminin yaklaşık yarısını ülkedeki 4 tesiste işletmede bulunan 15 faal nükleer reaktörle karşılanmaktaydı.
Evet sevgili okurlar, öncelikle RF-Ukrayna Savaşı, insanlık dramının had safhada yaşanmasına vesile teşkil etmiştir. Tarafların asker kayıplarının 150’şer bin olduğu söylendiği gibi, Ukrayna’nın 70 bin, Rusya’nın 100 bin üzerinde kaybı olduğu da dillendirilmektedir. 6 milyon Ukraynalı yurt dışına çıkarak yeni bir yaşam, var olma savaşına girişmişlerdir. Savaşta özellikle Ukrayna’nın yeniden imarı için gerekecek maliyetin 500 milyar doları bulacağı hesaplanmaktadır. Yani tam bir yıkım… “Yapılmak istenen bu muydu” diye insan sormadan edemiyor. Yüksek kayıplara neden olan bu savaş için ne demek gerekir ki? Meydan okumaların ya da kararlılık gösterisinin acı bir zayiatı olarak da yorumlanabilir. Ama ne uğruna ya da yıkıcı büyüklükte kayıplar pahasına bugüne kadar ne kazanılmıştır? Zelenskiy, 2024 yılına doğru barışa giden yol için birçok arayışa girişmiştir. Arayışlarını sürdürürken Trump’ı bile terennüm etmiş, Trump başkan olsaydı, savaş bile olmazdı şeklinde bir nedamet hissini de gündeme taşımıştır. Zelenskiy, aralarında Joe Biden, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve G20 dönem başkanlığını üstlenen Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin de bulunduğu liderlere planını sunmak için diplomatik bir yarış içerisine girmiş, nihayetinde barış için doğru adresin Türkiye olduğunu anlamıştır. Zelenskiy'nin 22 Aralık 2023 tarihinde Washington'a yaptığı ziyarette Biden, yalnızca kendisinin ve Zelenskiy'nin barış için "aynı vizyonu paylaştığını", ABD'nin Ukrayna'nın kendini savunabilmesini sağlamaya kararlı olduğunu kamuoyuna açıklamıştır. Biden, âdeta tüm Ukrayna’yı RF’yi yıpratmak için kobay olarak kullandığını açıkça itiraf etmiştir. Yani bir anlamda “secaat arz ederken sirkatin” söylemiştir. Yaptıklarını bir meth-i sena şeklinde ifade ederken işlediği büyük günahı da ortaya koymuştur. Yıpratma savaşı sırasında Ukrayna’ya Batılı ülkelerin desteği devam edecekken 7 Ekim 2023 tarihinde patlayan İsrail-HAMAS çatışmaları Rusya’yı oldukça rahatlatmıştır. Rusya’ya uygulanan yaptırımlar, uluslararası ticarette ABD Doları dışındaki para birimlerinin daha fazla kullanılmasını hızlandırmıştır. Kapalı kapılar arkasında RF’nin Transdinyester açılımı sonrası Kiev’in yarım ay şeklinde çevrelenebileceği ve Odessa’nın da elden çıkabileceği görülmüştür. Ukrayna’nın bu şekilde denize açılımdan da yoksun kalabileceği, Ukrayna’nın Kiev ve etrafında birkaç şehirle sınırlanabileceği algısı, Zelenskiy yönetimini endişe ve kaygıya sevk etmiştir. İşte bu nedenle RF’nin bu açılımları Zelenskiy’nin barış görüşmeleri arayışlarının İstanbul olmasını bir anlamda perçinlemiş ve konsolide etmiştir.
Uzun arayışlardan sonra Zelenskiy’in 8 Mart 2024 tarihindeki Türkiye ziyareti, İstanbul’un barış görüşmeleri için bir anlamda betimlenmesi doğru bir yaklaşım olmuştur. Yapılan görüşmelerde Ukrayna ile Rusya arasında devam eden savaşın seyri, Tahıl Koridoru Anlaşması'nın devam etmesine ilişkin temaslardaki son durum, bölgede kalıcı barış arayışları konuları ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, barış görüşmelerinin yakın zamanda gerçekleşme şansının düşük olduğunu ifade etmesine karşın öncelikle RF ile tahıl koridor anlaşmasının kalıcı barıştan önemli bir yakınlaştırıcı unsur olabileceği görülmüştür. Başkan Zelensky’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapılan görüşme sonrası 10 maddelik planında da aşağıdaki gibi güncellenmek yoluna gidilmiştir:
1. NÜKLEER GÜVENLİK
Avrupa'nın en büyük nükleer santrali olan ve şu anda Rus işgali altında bulunan Zaporijya’nın Ukrayna’nın elektrik üretimine katkıda bulunması için zarar gören enerji altyapısını onarılması için yardım ve tekrardan çalıştırılması ile çevresindeki güvenliğin yeniden sağlıklı ve emniyetli bir yapıya kavuşturulması.
2. TAHIL KORİDORU VE GÜVENLİĞİ
Ukrayna'nın, dünyanın en yoksul ülkelerine yaptığı tahıl ihracatının korunması ve güvence altına alınması çalışmalarında RF ile ortak bir açılımın sağlanması.
3. ESİRLERİN VE SÜRGÜNLERİN SERBEST BIRAKILMASI
Savaş esirleri ve Rusya'ya sürgün edilen Ukraynalı çocuklar dâhil tüm tutukluların ve sürgün edilenlerin serbest bırakılması.
4. ÇEVRENİN KORUNMASI
Ekolojik tahribat, mayın temizleme ve su arıtma tesislerinin restorasyonuna odaklanarak çevrenin korunması ve sağlıklı temellendirilmesi.
5. ÇATIŞMANIN TIRMANMASININ ÖNLENMESİ
Ukrayna için garantiler de dâhil olmak üzere Avrupa-Atlantik alanında güvenlik mimarisinin çatışma üretmeyecek şekilde yeniden oluşturulması.
6. SAVAŞIN SONA ERDİĞİNİN TEYİDİ
Savaşın sona erdiğinin teyidi olarak ilgili taraflarca imzalanmış ve bağlayıcılığı bulunan bir belgenin oluşturulması.
Sonuç itibarıyla İsrail sorunuyla gündemden uzaklaşan Rusya, ABD’de başkanlık seçimlerinde “eski dost” Trump’ın kazanması hâlinde Ukrayna’da kabul edilebilir bir sonuç beklentisi içerisine girilmiştir. Rusya’daki başkanlık seçimlerinde Putin favori olduğu kadar, 5 Kasım 2024 tarihinde ABD başkanlık seçimlerinde ise Biden’ın gidici olabileceği değerlendirilmektedir.
Bütün bu açıklamalardan sonra eğri oturup doğru konuşup Sezar’ın hakkını Sezar’a vererek söyleyelim ki Ankara merkezli bağımsız politikalar üreten Türkiye Cumhuriyeti, RF-Ukrayna Savaşı içerisinde “Montrö’nün patronu benim” becerisini gösterebilmiştir. Müteveffa Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in belleklere çakılan o ünlü Isparta şivesiyle “GAP’ı gaptırmam” sözü gibi, Türkiye kesinlikle Montrö’den ödün vermemiş, “Türk Boğazları” jargonunun önemi tekrardan dosta düşmana bir kez daha anımsatılmıştır. Her üç ülke başta ABD olmak üzere RF ve Ukrayna, Türkiye’yi bu konuda ödün vermeye zorlamış ancak Türkiye, Montrö’den kesinlikle ödün vermeyerek gereği neyse yapmaktan çekinmemiştir sevgili okurlar. Bu nedenle kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti barışın gizil anahtarıdır.
Dipnotlar:
(1) İngilizcede "unredeemed land" anlamına gelen ve Latince "terra irredentia"dan türetilmiş bir kavramdır.
(2) Emre Gürkan Abay, “Zaporijya Nükleer Santrali Ukrayna'nın elektrik üretiminde yüzde 20 paya sahip”, Anadolu Ajansı, 04.03.2022; https://www.aa.com.tr/tr/dunya/zaporijya-nukleer-santrali-ukraynanin-elektrik-uretiminde-yuzde-20-paya-sahip/2523510/Erişim Tarihi 10.03.2024/