R. Bülend KIRMACI'nın 10 Aralık 2024 tarihli yazısı: 3 Düşman, 3 Silah
Bizim ülke olarak üç düşmanımız vardır:
Yoksulluk, Yolsuzluk, Yozlaşma…
Buna karşılık üç silahımız olması gerekir:
Ekonomik kalkınma / sanayileşme; kültürel kalkınma; eğitim / aydınlanma…
Yoksulluk yarıçapı genişlemekte, asgari ücret asli ücret haline bürünmekte, emekli maaşları yetersiz halde olup; millet, hayat pahalılığının altında ezilmektedir.
Yolsuzluk söylentileri her yanı sarmış; rant elde etmek için doğal çevre bile yıkıma uğratılmış, siyaset, “adama iş bulma” konusunda yoğunlaşmış, “adrese teslim davet usulü ihaleler” ile “geri ödeme garantileri” bütçeyi delmiş geçmiş, kimi yasalar yaşamın gerçekliğine yanıt veremez olmuştur.
Topluma rol modellerden televizyon dizilerine, tüketim toplumunun en bayağı görüntülerinden güzel Türkçemizin istiskaline hemen her alanda kültürel çürüme tablosu ile karşı karşıyayız; toplumsal yozlaşma tiksindirici servet dağılımı içinde bencilliği kışkırtmaktadır.
Evet, 3 düşman bellidir: Yoksulluk, Yolsuzluk, Yozlaşma…
Buna karşılık özetle; ekonomik ve kültürel kalkınma ve eğitim koruyucu silahlarımızdır.
Bu bağlamda sanayileşme birincil hedef olmak gerekir.
AR-GE’ye önem veren, katma değer üreten, rekabet edebilir mallar sunan bir endüstri esastır.
Yatırımcılık ile yenilikçilik kol kola ilerlemelidir.
Çalışma yaşamında da gerçek iş barışı sağlanmalıdır.
İstihdam, devletin başlıca sorumluluğu; o arada enerji ve tarım politikalarında kamuculuk başlıca dayanağımız olmalıdır.
Türkiye “okumalıdır”! Kitap okuma alışkanlığının özellikle gençler ve öğrenciler arasında yaygınlaştırılması için her türlü önlem alınmalıdır. Tiyatro, sinema, opera / bale yurdun her yanına ulaşmalı; bütün Türkiye halk okuma odaları ve kütüphaneler ile donatılmalıdır.
Kitle iletişim araçlarında şiddeti neredeyse “öven”, amorf insan ilişkilerini allayıp pullayan diziler, filmler, anonslar, röportajlar; dizginlenmelidir. Kentlerde gece saatlerinde gürültüye izin verilmemelidir. Türkçeye büyük değer verilmeli, özellikle dilimizi doğru konuşulması hepimizin ödevi olmalıdır.
Yaşamsallığını yitirmiş yasalar gözden geçirilmeli, ekonomi hamiline değil nama yazılı olarak işlemeli, servetten vergi alınması gündeme getirilmeli, vergi adaleti ve ücretlerde hakkaniyet sağlanmalı, fiil, eylem ve tasarrufları ile kamuyu zarara uğratanlardan bu zarar belli ölçüde şahsen tahsil edilmeli, siyasette ve yönetimde bulunanlar her yıl mal beyanı vermeli, seçim dönemlerinde propaganda çalışmaları için kullanılan kaynaklar kamuoyuna açıklanmalıdır.
Evet, temiz bir toplum, çağdaş bir toplum, geleceğine güvenle bakan bir toplum istiyoruz.
Karanlıklara teslim olmayalım, yoksulluğu kanıksamayalım, yolsuzluğu görmezden gelmeyelim, yozlaşmaya kayıtsız kalmayalım…
Türkiye aydınlık geleceğine güven içinde yürüsün…