Dr. R. Bülend KIRMACI'nın 11 Mart 2025 tarihli yazısı: Fener'in Hocasının Asabı Bozuk!

Haydi, bugün de futboldan dem vuralım.

Fenerbahçe'nin dünya çapında bir teknik direktörü var: Mourinho.

Son zamanlarda "nereden geldim buraya" der gibi bakıyor;

Maç sonu tv röportajlarında sorulan soruların bir kısmına da "kıl kapıyor"...

İtalya, İspanya, Portekiz ligleri Akdenizli özelliklere de sahip; İngiltere, Almanya, Hollanda ligleri daha serinkanlı niteliklere sahip;

Ancak eninde sonunda endüstriyel futbolun potasında şekillenmişler.

Disiplinli ve iş bölümüne dayalı toplumun içinde biçim almışlar;

Tüm unsurları ile...

Yönetici, Menajer, Teknik Direktör, Kulüp doktorları, kondisyonerler dahası...

Spor basını, hakem topluluğu, yayıncı kuruluşlar;

Her biri diğerine karışmadan bir takım oyunu halinde sistem tıkır tıkır işliyor...

Arada bahistir, şikedir, şiddettir arıza çıksa da hemen tamir ediliyor...

Ya bizde!!!

Tüm roller iç içe geçmiş; herkes kendi işi kadar başkasının da işine karışıyor...

Aziz Nesin'in Gol Kralı adlı eserinde okuyunca şaşırmış, hayatta karşılığı olduğunu görünce bir kez daha gülmekten kırılmıştım:

"Bilmem hangi takımı tutan spor yazarı!"

Spor basınında söz söylerken takım tutmak yansız habercilik ilkesiyle ne kadar bağdaşır?

Bizde durum budur ve bunu uzun yıllar Batı'da görev yapmış bir teknik adamın anlaması zordur.

Evet, bizde de kulüpler şirketleşti; borsaya bile kayıtlılar, bu iyi ancak endüstriyel futbolun gerektirdiği kurumsallaşma ve iş bölümü henüz yeterince sağlanmadı...

Biz birlikte yapışık yürümek, yolun ortasında durup konuşmak, sıraya kaynak yapmaktan çok hoşnut olduğumuz için;

Disiplin değil dağınıklık içinde örgütlenebiliyoruz; o nedenle roller karışıyor; herkes her şeye maydanoz olabiliyor...

Fener'in hocasının kafası biraz da bundan karışık...

Şunu da belirteyim ben ülkemin antrenörlerinin çok nitelikli olduğuna inanırım... Burada sadece sisteme güçlü bir eleştiri getirmek için bu örneği işliyorum...

Bizde kulüp başkanı amigo, menajer simsar konumuna da bürünebiliyor.

Sistem yok!

Hakemler üzerinden tartışma kolaycılığına da kapılıyoruz; sözün ölçüsü yok!

En büyük kulüplerin yöneticileri birbirini öyle suçluyorlar ki, ister istemez bu gerilim taraftara da yansıyor...

Bir spor kültürü yok veya iyice gözden çıkarılmış durumda...

İşte bu koşullar Mourinho'yu çıldırmış hallere sürüklüyor adeta...

Öyle ya her şey para demek değil!

Yıllar önce Dünyaca ünlü Herrera adlı teknik direktör ülkemize gelir.

Bir hafta, on gün,  kulüp yönetimine, basına, sahalara, tribünlere bakar, bakar, bakar...

Sonunda "siz birbiriniz ile oynayın" der ve İstanbul'dan kaçarcasına ayrılır...

Dünya ile rekabet etmek, Dünyanın en vefakar taraftarlarına futbolun güzelliklerini sunmak için hızla kendimizi gözden geçirmeliyiz.

Alt Yapı yatırımı, akademilerin geliştirilmesi, spor hekimleri, beslenme uzmanları, kondisyonerler ile hakemlerin sendikal hakları ve reklam pastasından amatörlere pay verilmesi gibi konularda olumlu kazanımlar sağlanmalıdır.

O zaman geçici değil kalıcı zaferler elde edebiliriz; o zaman başarımız rastlantılara değil bilimsel gerçekliğe dayanır...