Handan IŞIKSAL'ın 23 Temmuz 2024 tarihli köşe yazısı: Ankara’da Sıradan Bir Gün

Çoğu Ankaralı güne evinde başlasa da günün erken saatlerinde kendini şehrin merkezinde Kızılay’da bulur. Kızılay’da sokaklar canlanmaya başlarken bir tarafta dükkânını açmaya yoğunlaşan esnaf, bir tarafta iş yerine yetişmek için oradan oraya koşuşturan insanlar.

Diğer tarafta simitçiler, dumanı tüten taze simitlerini tezgâhlarına dizip, müşteri beklerken günün ilk sohbetleri yapmaya başlarlar.

Saatler ilerledikçe, Kocatepe Camii'nin önünde biriken kalabalık, öğle namazına hazırlanan insanlarla dolar.

Her şehri kendisi yapan unsurlar vardır. Bana göre Ankara’yı Ankara yapan birinci sırada Anıtkabir, ikinci sırada ise Kızılay'dır.

Şehrin kolay kolay boş bırakılmayan merkezinde öğle saatlerinde el ayak biraz da olsa çekilir. Buna neden olan şey yaz ayında kavurucu sıcak, kış mevsiminde de sert ayazdır. Ancak saatler akşamı bulduğunda merkezde yeniden bir kargaşa, koşuşturmaca oluşur.

Öğle saatleri geçip gidince, Ankara’nın kalbi Anıtkabir’in ışıkları yanar. Atatürk'ün huzur dolu mekânı, ziyaretçilerini ağırlar. Burada geçirilen her an, insanın yüreğinde bir vatan sevgisi uyandırır.

Gün sonunda ise Tunalı Hilmi ve Bahçelievler sokakları, Kuğulu Park, Atakule veya doğal parklarda yoğunluk oluşmaya başlar.

Tunalı Hilmi Caddesi'nde yürüyüş yapmak, Ankaralılar için bir ritüel gibidir. Cadde boyunca dizilmiş mağazalar, kitapçılar ve kafeler, insanların stres atmak için uğradıkları yerler arasındadır.

Kuğulu Park ise caddenin sonunda küçük bir vaha gibidir. Kuğuların süzüldüğü göletin etrafında dolaşmak, şehrin karmaşasından bir an olsun uzaklaşmak için mükemmel bir fırsat sunar.

İlerleyen saatlerden herkesin evinin yolunu tutmasıyla koca, kalabalık şehir, sessizliğe bürünür.

Başkentte sıradan bir gün, böyle yoğun, ama bir o kadar da huzurlu geçer.