Tuğba EROĞLU'nun 26 Ekim 2023 tarihli yazısı: Bedeli En Ağır Yolculuklar
Mülteci krizleri ve zorla yerinden edilme, dünya çapında dikkat çeken konulardır. Bu sorunlar; çatışmalardan, zulümlerden ve doğal afetlerden kaynaklanıyor ve milyonlarca insanı güvenlik ve emniyet arayışı içinde evlerini terk etmeye zorluyor. Zorla yerinden edilmiş kişilerin şaşırtıcı sayısından sığınma aramanın karmaşık süreçlerine kadar bu acil küresel sorunun inceliklerini derinlemesine incelemek gerekiyor.
Bu gerçekleri anlayarak dünya çapında zorla yerinden edilme sorununa sürdürülebilir çözümler bulmak için çalışabiliriz. Yapılan araştırmalar sonucunda dünya genelinde 26 milyonu mülteci olmak üzere tahminen 79,5 milyon insanın zorla evlerinden uzaklaştırıldığı küresel mülteci krizi, sarsıcı boyutlara ulaştı. Zorunlu yerinden edilmelerdeki bu benzeri görülmemiş artış, ülkeler ve insani yardım kuruluşları üzerinde çatışmadan, zulümden ve şiddetten kaçanların ihtiyaçlarını karşılama konusunda büyük bir baskı oluşturdu. Dünya çapındaki milyonlarca mültecinin yarısından fazlasının çocuk olduğu tahmin ediliyor. Ne yazık ki pek çok mülteci çocuk; okul eksikliği, dil engeli, kaynak kıtlığı gibi çeşitli engeller nedeniyle eğitime erişemiyor. Bu eğitim açığı, onların yalnızca kişisel gelişim fırsatlarını engellemekle kalmıyor, aynı zamanda daha iyi bir gelecek şanslarını da engelliyor.
Zorunlu yerinden edilme zamanlarında kadınlar ve kız çocukları sıklıkla toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, sömürü ve insan ticaretine ilişkin artan risklerle karşı karşıya kalmaktadır. Ayrıca sağlık hizmetlerine sınırlı erişimle karşılaşabiliyor ve yetersiz sağlık koşullarından mustarip olabiliyorlar. Mülteci kadın ve kızların özel ihtiyaçlarının karşılanması ve haklarının korunması, onların güvenliğinin ve refahının artırılması açısından hayati önem taşıyor.
Yaygın inanışın aksine mültecilerin çoğunluğu zengin Batılı ülkelerde değil. Aslında yerinden edilmiş nüfuslara ev sahipliği yapma ve onları destekleme konusunda en büyük yükü, gelişmekte olan ülkeler omuzluyor. Türkiye, Kolombiya, Pakistan ve Uganda gibi ülkeler, kendi ekonomik ve sosyal zorluklarıyla karşı karşıya olmalarına rağmen milyonlarca mülteciyi kabul etti.
Evlerinden kaçmak zorunda kalan mülteciler, güvenlik ve daha iyi bir yaşam şansı arayışıyla tehlikeli yolculuklara çıkıyor. Bunlar genellikle hain sınır geçişlerini, tehlikeli deniz yolculuklarını ve uzun yürüyüş mesafelerini içerir. Bu yolculukların fiziksel ve duygusal bedeli çok büyüktür ve bu durum, zorla yerinden edilmenin temel nedenlerinin ele alınmasının aciliyetini vurgulamaktadır.
Zorla yerinden edilmeye yol açan koşullar farklılık gösterse de mülteci krizlerinin başlıca sebepleri, çatışmalar ve savaşlardır. Silahlı çatışmaların, zulmün ve insan hakları ihlallerinin yıkıcı etkisi milyonlarca insanı yerinden ediyor ve onlara daha güvenli bölge veya ülkelere sığınmaktan başka seçenek bırakmıyor.
Mülteci krizleri ve zorla yerinden edilme, küresel dikkat ve eylem gerektiren karmaşık, acil sorunlardır. Empatiyi geliştirmek, etkili politikaları teşvik etmek, yerinden edilmiş kişilere destek sağlamak için bu zorlukları çevreleyen gerçekleri anlamak çok önemlidir. Mülteci krizlerinin gerçeklerine ışık tutarak sürdürülebilir çözümler bulmaya, herkes için daha kapsayıcı bir dünya yaratmaya çalışabiliriz.