Furkan ERKAN’ın 18 Mart 2024 tarihli yazısı: Bir Tavukçunun Başarı Hikayesi

Hayatta karşınıza bazı engeller çıkar ve çoğu zaman bu engelleri aşamadığınız için kendinizi yetersiz hissedersiniz.

Başarmaya dair en ufak bir umut kırıntısı belirmez kafanızda, o yenilgi üzerinizde belki de sonsuza kadar sürecek bir aşağılık kompleksi bırakır hatta.

Bunu çok büyük çapta düşünmenize gerek yok ayrıca. Mesela bir puzzle’a başlamışsınızdır ama renkler ve o küçük parçalar işin içinden çıkılamayacak hale getirir sizi ve pes edersiniz.

Ya da oynadığınız oyunda bir level’ı defalarca çabalamanıza rağmen geçememek, hoşlandığınız birine açılıp sonra ondan ret yemek ve hatta hevesle yaptığınız bir yemeğin hüsranla sonuçlanması…

Hayatta karşımıza çıkan birçok engel bizi caydırabilir, yolumuzdan saptırabilir ve ne yazık ki bir daha hiç kazanamayacağınızı düşünebilirsiniz.

Ancak bu tür durumlarda bir yandan da derinlerde bir yerde ihtiyaç duyduğumuz bir motivasyon duygusuna ihtiyaç duyarız. Birilerinin şevklendirmesi ya da geçmişte yaşanmış bir haşarı hikayesi gibi.

İşte o başarı hikayeleri arasında öyle bir örnek öyle bir azim mücadelesi vardır ki, insan bunu öğrendiği zaman zorlu bir mücadeleden mağlup ayrılsa da tekrar deneyecek gücü bir şekilde kendinde buluyor.

Gelin birazdan bahsedeceğim, pes etmemekte adeta direnen bir tavukçunun bu ibret verici başarı hikayesine birlikte bakalım. Muhtemelen tavukçu ve başarı kelimelerini bir arada görünce bazı okurların da hangi hikayeyi anlatacağımı bildiklerini de tahmin edebiliyorum.

Harland David Sanders’tı adı. 9 Eylül 1980 tarihinde Indiana’da dünyaya merhaba demişti. Çok küçük yaşlarda bu talihsiz yavrucak babasını kaybetmişti. Hal böyleyken annesi de çalışmak durumunda kaldığı için, evdeki diğer kardeşlerine o bakıyordu.

Sanders’ın çocukluğunun zor geçtiği bariz olsa da evin neredeyse tüm sorumluluğunu üstlenmesi aslında ona daha o yaşlarda içindeki cevheri keşfetme şansı kazandırmıştır. Kardeşlerine bakarken bir yandan onlara yemek yapması, Sanders’a ileride onu çok ünlü yapacak bir aşçılık yetisi verir.

10 yaşlarına geldiğinde Harland David Sanders, bulabildiği her işte çalışmaya başlarken annesi de mecburen biriyle evlenir artık. Üvey baba da pek insaflı ve hayırlı biri çıkmaz doğrusu. Sanders, babasından gördüğü kötü muamele ve zulüm üzerine çareyi evden kaçmakta ve doğum tarihini değiştirerek Amerikan Ordusu’na girmekte bulur.

Reşit olana dek David Sanders, askerlik kariyerine devam eder ve vakit geldiğinde normal hayatına geri döner. Güzel bir kadınla evlenir ve Sanders tren kondüktörü olarak çalışırken çiftin 3 tane çocukları olur.

Ancak ne yazık ki çocuklardan biri fazla yaşayamadan hayata veda eder. Üstüne Sanders işinden kovulunca karısı 2 çocuğunu da alarak onu terk eder.

Darbe üstüne darbe yiyen Sanders, hukuk okumak isteyip bunda da dikiş tutturamayınca tükenmişlik sendromuna girer. 40’lı yaşlarına yaklaşmaya başladığında ise Sanders, girdiği umutsuzluk batağında artık intiharı bile düşünür hale gelmiştir.

Son bir çare Harland David Sanders, çocukken sergilediği aşçılık becerilerini fırsata çevirmek ister. Bunun için de Tenessee eyaleti sınırlarına 40 km uzaklıktaki bir yerde bir benzin istasyonu, motel ve kafe satın alır. Benzin almaya gelenlere yemek ikramında da bulunan ve 11 farklı baharat sosuna sahip tavuklarıyla tüm eyalette duyuran Sanders kısa sürede aradığı başarıya ulaşır.

Eyalet mutfağına yaptığı katkılardan ötürü kendisine ‘Albay’ rütbesi verilir. Bu sırada Albay Sanders, ayrı yaşadığı eşini boşar ve başka biriye evlilik yapar. Hayatı biraz daha düzene girmiştir.

Taa ki o vahim olay yaşanana kadar…

Albay Sanders, her şeyin yolunda gittiğini düşünürken bir gün talihsiz bir durumla karşılaşır. Tavuk servisi yaptığı tesis, yeni bir otobanın yapılmasıyla artık kullanılmaz hale gelir. Biriken borçlar ve azalan müşteriler derken 66 yaşındaki Sanders iflas eder ve neyi var neyi yoksa borçları kapatmak için satar.

Sanders bir kez daha dibe batmanın eşiğine gelmiştir. Varını yoğunu satan ve meteliksiz kalan Albay Sanders’ın elinse ise sadece o tavukları için uyguladığı 11 farklı baharattan oluşan sosun tarifi vardır.

Peki sizce onu da mı sattı?

Albay Sanders, ileri yaşına ve yaşadıklarına aldırmadan, sadece elinde o özel tarifle çareyi kapı kapı dolaşmakta buldu.

İnatla, ısrarla gördüğü ne kadar restoran hepsini kapısını çaldı ve 1000’e yakın işletme ona kapılarını kapadı.

Ne var ki yolun sonuna geldiği düşünülürken son bir gayret 1013. restoranda umduğunu buldu. Sanders bu yoğun ve azimli çabanın mükafatını alarak yeniden ününü kazandı. Onun kendine has lezzetli ve baharatlı tavukları Amerika’yı aşıp tüm dünyaya ulaştı.

Kentucky’nin Kızarmış Tavukları anlamına gelen ve bugün birçoğumuzun fazlaca aşina olduğu KFC’nin (Kentucky Fried Chicken) kurucusu ve logosundaki adamın başarı hikayesi işte böyle sonuçlandı.

Yazıyı daha fazla uzatmak istemek istemem ama hikayenin devamını ve bazı detaylarını birçok kaynaktan bulabilirsiniz.

Bugün 100’den fazla restorana sahip, dünyanın en popüler fast food markalarından biri olan KFC’nin arkasında böylesine azim, akla hayale gelmeyecek bir inatçılık ve pes etmemenin hikayesi var işte.

O sebeple eğer bir şeyi başarmak istiyorsanız ve önünüze gelen engeller sizi amacınızdan saptırma noktasına geldiğinde bu hikayeyi hatırlayın lütfen.

5 kere 10 kere ve tabii ki 1013. kez de olsa deneyin, deneyin ve yine deneyin.