Furkan ERKAN’ın 13 Mayıs 2024 tarihli yazısı: Harry Potter mı Yüzüklerin Efendisi mi?
Çocukluğumda sinemayla tanışmam animasyon filmler ve ‘çocuk filmi’ şeklindeki yanlış tanımlamayla karıştırılan aile filmleriyle başlamıştı. Birçok çocukta olduğu gibi.
2000’li yıllara geldiğimizde ise sinemada bir devrim yaşanıyordu. 99’da Matrix tüm dünyayı kasıp kavurmuş, Star Wars’un öncül üçlemesinin ilk halkasında CGI açısından yapılan yenilikler, yeni bir sinema anlayışını gözler önüne sererken bir başka türün de şahlanmasını sağladı.
Fantastik filmler…
Hatta fantastik türdeki filmlerle birlikte çok satan fantastik türdeki kitap uyarlamalarını da yaygın hale getirdi.
Harry Potter ve Yüzüklerin Efendisi franchise’ından bahsediyorum evet.
Seri yerine franchise dememin sebebi, bu iki ikonik uyarlama, sinema ve edebiyat tarafını aşıp pazarlama, reklam, televizyon ve ürün satışına kadar uzandı.
2000’li yıllara geri dönelim tekrar. Takvimler 21 Aralık 2001’i gösterdiğinde Yüzüklerin Efendisi serisinin ilk halkası Yüzük Kardeşliği ülkemizde vizyona girmişti. Sadece 2 ay gibi bir süre sonrasında ise takvimler 1 Şubat 2002’yi gösterdiğinde Harry Potter serisinin ilk filmi olan Felsefe Taşı ülkemizde vizyona girmişti.
İki serinin kitapları ülkemizde filmlerin öncesinde yoğun bir ilgiyle karşılanmıştı zaten. Ama benim hatırladığım kadarıyla Harry Potter’ın yarattığı sükse çok daha fazlaydı.
Harry Potter’ın bir avantajı da çocuk ve gençlerin olduğu kitleye daha çok hitap edebilmesiydi. Yüzüklerin Efendisi’nin çok daha sadık ve yetişkin bir kitlesi vardı çünkü.
Seneler geçti. Yüzüklerin Efendisi üç büyük filmle 2001'den itibaren her yıl vizyona girdi. Oscarları sildi süpürdü o kısmı biliyorsunuz zaten. Sinema tarihinin en iyi üçlemeleri, en iyi filmleri arasında saygın bir yer edindi.
Bu süreçte de 2011 yılına kadar beyazperdede 8 tane Harry Potter filmi gördük. Özellikle ilk 4 film itibarıyla Harry Potter yaş aldıkça biz de onunla büyüdük. Onun maceralarını defalarca izledik.
Biraz daha yaşı Y’nin ortası ve Z’nin başındaki jenerasyon için söylüyorum elbette bunları.
Sonrasında Harry Potter da bitti 2011 yılında. Birkaç sene sonra hem Yüzüklerin Efendisi hem de Harry Potter tarafında farklı hikayelerin anlatıldığı film serileri, oyunlar, diziler çıktı.
Hayranları tatmin eder etmez ayrı konu ama bu iki serinin ortak paydada buluştuğu bir nokta vardı.
İki serinin hayran grupları bir bıçak gibi ortadan ikiye ayrılmıştı. Potterhead misin Orta Dünya’cı mı tarzı sorgulamalar başladı.
Özellikle sosyal medya ve Youtube’da bu iki seriye dair içeriklerin üretilmesiyle birlikte bu kutuplaşma daha da arttı.
Biri diğerinden üstün müydü? Hangisi daha iyiydi? Üstelik bu tartışmalar hem sinema hem de edebiyat tarafında da yapıldı. Tartışılmaya da devam ediyor.
Bu kadar uzattım madem. Tartışmayla ilgili naçizane bazı fikirlerimi paylaşayım sizlerle.
Bana kalırsa iki serinin çok iyi yönleri olduğu kadar zayıf kaldığı yanları da var. Ama bu açıdan tarafsızım da diyemem.
Ben bu tartışmada her ne kadar çocukluğumun büyük kısmı Harry Potter ile geçse de Yüzüklerin Efendisi’nden yana olduğumu söyleyeceğim.
Çünkü Yüzüklerin Efendisi, ilk başta edebiyat kulvarında J.R.R. Tolkien’in muazzam kalem ve hayal gücünün tüm meziyetlerini taşıyor. Üstelik Orta Dünya gerçekten de derya deniz bir evren.
Sinema ve dizi tarafında bu kadar verimli şekilde değerlendirildiğini söyleyemem ama Yüzüklerin Efendisi kitapları, meraklısı için tam anlamıyla dipsiz bir kuyu. Bu açıdan dünyasını genişletmesi ve çok iyi bir mit yaratması açısından başa koyuyorum. Ve tabii ki Peter Jackson’ın yönettiği muhteşem bir üçleme, tüm sinema tarihine mal oldu.
Sonrasında çıkan Amazon dizisi ve Hobbit filmlerini olabildiğince es geçmem de bence bu güzelim evrenin en büyük handikabı. Şimdi de Gollum’a odaklanılacak bir film yapılıyormuş ama ortaya nasıl bir iş çıkar bilemiyorum açıkçası.
Harry Potter ise dünya kurma konusunda bence Yüzüklerin Efendisi’nin yanında biraz zayıf kalıyor. Oyun tarafıyla ilgili ahkâm kesmek istemem ama koca evrende her şey yine bir şekilde Harry Potter ve Hogwarts’la alakalı.
Bir de başta belirttiğim gibi franchise tarafı, sinema ve edebiyat tarafında daha baskın hale gelmeye başladı. Özellikle son yıllarda…
Ama özellikle çocuk ve gençleri sinema ve edebiyat tarafında birincil hedef kitle belirlemesiyle, Yüzüklerin Efendisi’nden daha avantajlı bir konumda yer alıyor. Kendi adıma bu serinin ilk dört filmini hem çok seviyorum hem de fantastik türe ve edebiyata ilgi duymamda önemli bir payı olduğunu düşünüyorum. Ve bu durumun serinin hayranları üzerinde de etkisi olduğuna inancım tam.
Yüzüklerin Efendisi üçlemesini bitirip genç yaşta kitaplarına başlamak biraz zorlayıcı olsa da Harry Potter’da aynı etki hem benzer türdeki diğer filmlere hem de kitaplara olumlu şekilde yansıyacaktır diye düşünüyorum.
Kuşkusuz iki seri de iyi ki varlar. İyi ki türü, sinema ve edebiyat alanında da beslemişler. Bir şekilde diğer kitapların yazılmasına ve daha büyük filmlerin çekilmesine olanak sağlamışlar.
Arada zıtlaşmalar, kutuplaşmaları da beraberinde getirmiş ama en azından sıkıcı, monoton hayatlarımıza bir farklılık katıp, günlük dertlerimizden uzaklaştırdılar. Bunu da yapmaya devam ediyorlar.